10 Ekim 2015 Cumartesi

NECLA ÖLDÜ...




Mihrac Ural
Bugün Ankara’da, zalim ellerin diktatör Erdoğan’ın açıkça sorumlu olduğu hatta istihbarat teşkilatlarından bağımsız olması mümkün olmayan bu kanlı eylemde, çocukluğundan tanıdığım büyüyünce de ”Mukaveme Suriyyi’nin” bir militanı olarak doğduğu anavatanına gelip bizimle vatan savunmasına katılan Necla Duran şehit oldu.


Necla Duran, kadim dostumuz merhum Ebu İsa’nın kızıdır. Annesi Suriyelidir, Cisir el Şuğur – Kitrin köyündendir. Sınır köyü olun bu köyde 12 Eylül 1980 askeri darbesi ardından Suriye geçen on binlerce devrimciye ev sahipliği yapan bir köydür. Bu köy, 1980’li yılların kasvetli mücadelesinde direndiği gibi, bugün de, en acımasız savaş koşullarında ”Mukaveme Suriyyi” saflarında direnişini yükseltti. Onlarca şehidi olan, Kitrin köyü, Finikelilerden bu yana, yerli halkın yerleşim birimleri olarak, zengin tarihiyle, zengin direnme kararlılığıyla tanınır; Necla Duran, işte bu köyün kızıdır.

Necla, annesiyle, Antakya’da yaşadı, orada okudu, büyüdü... Ama yüreği, Suriye için çarpıyordu, anavatanı zor günler geçiriyordu, onun acısını taşıdı, durdu. Yanımıza geldi...
Mukaveme Saflarında mücadeleye katıldı. Görevi bitince ülkeye döndü. Suriye için nerede bir etkinlik varsa Necla’da oradaydı. Mücadele ve direniş kızı bu yolda şehit oldu. Onurlu yaşadı başı dik mücadele etti ve şehit kervanına katıldı.
Necla Duran, örnek bir Suriyeli kızdır. Uygar ve vatansever duruşuyla anılırımızda kalacaktır


(*) 10 Ekim 2015 / Cumartesi - Kesap

4 Ekim 2015 Pazar

Half Al-Cebil: Dağ arkası!



Faiz Cebiroğlu

Half Al-Cebil, Arapçadır, dağ arkası oluyor. Half Al-cebil, Antakya, Dursunlu köyündedir. Bu dağda, yani bu dağ arkasında babam yaşardı. Babam, Fadıl babam. Babam, ”iki tabancalı” babam! Babam, ”hudutlarımızı” işgal edenlere karşı, tek başına karşı çıkan babam: Fadıl babam, ”iki tabancalı” Fadıl babam! Bu, ”Fenkten” gelenleri kovaladık, diyen babam.

Lübnan'da, İsrail siyonizmine savaşırken, ölüm haberini aldım. Yalnız ben değil, Lübnan cephesi ağladı. Yalnız Lübnan cephesi değil, Lazikiye cephesi ağladı. Yalnız lazikiye değil, Live İskenderun / Dursunlu cephesi ağladı.

Babam, ”iki tabancalı babam.”

Babam, Fadıl babam, Suriye çıkışımda son parasını verdi. Son sarıldı, pir sarıldı!

Babam, ”iki tabancalı babam.”

Sordu: ”Son gidiş mi?”

Kimbilir dedim, Arapça ile...

Gider, gelmezsin, biliyorum. Dedi.

Haklı çıktı, babam, iki tabancalı babam!

Niye iki tabancalıdır?

İki tabancalı babam, tabanca nedir bilmez, ama tabanca misali emsaller bulur, yanlarına koyar ve meydana çıkardı!

Çok oldu ve hikayesi var, bunu da yazayım:

Bir gün, Antakya, Dursunlu Köyü, Half al-cebil'de, Fadıl babam, tek başında, bir bakıyor ki, Liva İskenderun'a bağlı, Fenk ya da Enek çobanları, Half al-cebili basıyorlar... Tek başında, Half al-cebil'de, babam, iki taştan, iki tabanca buluyor ve yanlarına koyuyor:

Kan dökülmeden, def-olun!!!! diyor.

Çekildiler...

Sonra, dava geldi:
Fadıl Cebiroğlu, tabanca çekmekten yargılanacak” diye.

Fadıl babam gitmedi, bu mahkemeyi de tanımadı.

Yıllar sonra aklıma geldi, babam, Fadıl babam, half al-cebir arkasindaki babam. Dağların arkası babam.

Dağların arkası, özgürlüktür babam!


Fadıl babam: iki tabancalı babam!