Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com
Lisenin son sınıfının fen şubesinde matematik hocamız tahtaya bir matematik problemi yazar ve onun çözümünü öğretirken biz talebelerden alternatif çözümler beklerdi. Tarihte siyasi problemlerede akil insanların başarılı çözümler getirebildiklerini biliyoruz. Bu noktadan hareket ederek Türkiye’nin 80 senedir siyasi problemlerini neden çözemediğini teşhis etmeğe çalıştığımızda, siyasi liderlerimizin beyni kifayetsizliği olduğu kanaatına varıyorum. Çöken Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra 80 sene zarfında tarihe iz bırakacak bir liderin Atatürk olduğu aşikar. Hiç bir dış ülke seyahatı yapmadan, kanlı bıçaklı olduğumuz ülkelerle barış anlaşmaları yapmış, İran’la hudut korrektürü, Hatay’ın sınırlarımızın içine alınmasının ön çalışmasını gerçekleştirmiştir. Güneş-dil teorisi gibi bir saçmalığı ortaya atmış, Kürtlere ve gayrimüslümlere ise dürüst davranmamıştır. Ondan sonra gelen yöneciler hep MEHTER takımı adımı atmışlar. İki ileri bir geri, velhasıl ciddi çözümlere imza atamamışlardır. Varlık vergisi, 6-7 Eylül hadiseleri , Ermenilere , azınlıklara ( Kürtlere) ikinci sınıf muamelesi. Türkler nazarında ise problemlerin ağza alınması bölücülükle yapmakla cezalandırılmış , hatta onların aydınlarına her türlü işkence ve eziyetten sarfınazar edilmemiştir. Şimdi dış baskılar sayesinde bir parça demokratik gelişme sağlandığı için ıkına sıkına aydınlar problemleri dile getirmeğe başladılar. Bu duruma sevinmek gerekirken bir taraftanda kanlı hak aramaların yoğunluk aşamasına gelinmesi yönetimdekilerin akli kifayetsizliğin ileri gelmektedir.. Elde silah çözüm çareleri aramanın ne derece ilkel bir yöntem olduğunun farkına varılamamıştır. Avrupa tarihinde yaşanan 30 sene harpleri 300 sene öncesindedir. Küçük büyük avrupa devletleri ( İsviçre gibi, San Marino gibi v.s.) 1300 senesinde yani Osmanlı imparatorluğu ile ayni tarihte kurulmuştur. Şimdi onlar dünyanın en demokrat, zengin ve müreffeh devletleridir. Halen ‘’Kürt sorunu diye bir şey yoktur’’ diyen generaller mevcutken, faşist ruhlu yazarlar, siyasiler mevcutken muasır medeniyetin neden bukadar gerisinde kaldığımızı anlamak mümkün olur. Dünyanın her yanında değişimler olurken hala ‘’Devletimizin kuruluş felsefesi ‘’ diye bir teraneden kurtulamıyoruz.
Türkiye de facto bölünmüştür.
Son Diyarbakır, Mardin seyahatımda gördüm ki Fırat’ın ötesinde, kuzey Kürdistanda Kürtler yaşıyor. Giyimleri, yemekleri, türküleri, dilleri Türklerden başka, yani DE FACTO bir bölünmüşlük gerçekleşmiş. Televizyonlarda hala bölünürüz korkusunun tartışılmasına hayret ediyorum. PKK yı lanetlerken onların içinde Suriyeli, Iraklı, İranlı yüksek tahsilli gençlerin bulunması olayın enternasyonal olduğunu göstermiyor mu? CHP ve MHP nin o bölgede yokluğuda gene bölünmüş olmanın bir karinesi olamaz mı? TV deki tartışmaların değirmende su döğmekten başka bir kıymeti harbiyesi yoktur. Hele hele yabancı devletleri suçlamakta aczin ifadesidir. Öcalan’ı kim yakalatıp Türkiye’ye teslim etti. Türk’ün Türkten başka dostu yoksa Kürdün Kürtten bile dostu yoktur. Ne Barzani Talabaniyi ister, nede Talabani PKK’yı. Türkiye’de ki assimile olmuş Kürtlerin ÖZTÜRK soyadı aldıkları , % 50 den fazlasının Kürtçe konuşmadığı bir gerçektir.
Gelelim MAZİ’ye kalacak İRONİLERE.
Bundan on, on beş sene önce Kürtçe konuşmanın yasak olduğundan bahsedince Türklerde hiçte utanma hissi duyduklarını görmedim. Diyarbakır’daki 12 Eylül zindanlarındaki işkencelerden bahsedincede ‘’bırakın o geçmiş acıları anlatmaktan’’ deniyor. Buna rağmen bir genel kurmay başkanı ‘’Ne mutlu Türküm ‘’ demeyen vatan hainidir diyor. Onları yok edecek ‘’kudret damarlarında ki asil kanda mevcut’’tur diyor.
Başbuğ ‘’ Dağa çıkmaları önleyemiyoruz’’ diyor. Her katledilen PKK’lının bir kaç kardeşi, kuzeni olduğunu bilemiyor mu? Onların dağa çıkmasını teşvik ettiğini düşünemiyor mu? 26 senedir PKK lıları yok edemediğine göre 100 senede geçse Kürt gençlerini bitiremeyeceğini düşünemiyor mu? Onların taş atan çocuklarını hapse atmakla yeni PKK lı ürettiğini düşünemiyor mu?’’ Silahlı kuvvetler müdahelelerine devam edilecek’’ diyecek yerde onlarla barış yapma önerileri üretmeği düşünmezler mi? Kan dökmekten başka çözüm düşünemiyorlar mı?
Problemin enternasyonal olduğunu Suriye, İrak, İran menşeli PKK lıların olduğunu görerek meselenin sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını idrak edemiyorlar mı?
Milli eğitim bakanlığının Kürtleri yok addetmesinin göstergesi değil mi hiç bir okul kitabında Kürt kelimesinin bulunmaması?. Kürt edebiyatı, müziği, tarihi, sanatı, kültürü yok farzedilmiyor mu?. İstikbalde bunları hatırlayınca bu ironilerin mazide kaldığını söylemiyecekmiyiz?
İster Mehmetciğin, ister Kürt gencinin kan damlası kaç çakıl taşına bedel olmaktadır.?
On sene sonra kitap fuarlarında Kürtçe romanları görünce bugünkü kültür politikasından utanmıyacakmıyız?
Kan akıtmak için silah kullanmak kolay, fakat barış önlemleri ortaya koymak için akla ihtiyaç var. 80 senedir eksik olanda o.
Lozan zaferinin bugün kü problemlerin müsebbibi olduğunu ne zaman anlayacağız. İşte o zaferde Arap ülkelerinden, Kıbrıstan, Egedeki adalardan , Kürdistanın yarısını vazgeçtik ve bugünkü problemlerin doğuşunu İnönü imzaladı.
Geçmişte ki hatalarla yüzleşmezsek, ezber bozmazsak günün birinde göz yaşı döken anneler yöneticileri, askerleri Yüce divana gönderebilmeği isteyebilirler..
Hamas’ı, İranla Takas’ı bırakında bu topraklarda,dağlarında kan dökülmesini, şiddeti, suçlamalarını bırakıp, önleyici fikirleri üretin aklınız eriyorsa. Onun için diyorum ki silahları değil aklınızı kullanın . Çünkü problemlerin halli matematik hocamızın bizden beklediği gibi çözüm alternatifleri ile mümkündür. İleride ironik adlandıracağımız davranışlarımızı maziye gömmeyin.(!)
Antalya. 27.06.10