30 Mayıs 2010 Pazar

Burkay ve Anıları




Hasan Bildirici
bildiricihasan@hotmail.com

PSK Eski Genel Sekreteri Kemal Burkay’ın Anılar kitabı, bir dönem birlikte çalıştığı veya ilişkide olduğu kişiler tarafından ağır eleştirilere tabii tutuldu. Bu yazılarda eleştirilen veya tartışılan sadece geçmişte yaşanan ortak anıların veriliş biçimi değildi, Kemal Burkay’ın kişiliği idi.

Yazılan anıların ve anılara karşılık yapılan eleştirilerin hiç birine tanık olmadığımız için bizim bu konuda bir fikrimizin olması mümkün değil. Bu işi en iyi yaşayanlar bilir. Bu konunun bizi ilgilendiren başka yanları var.

Kurdistan-Post sitesinden sorumlu olduğum için, Burkay’a yönelik eleştiri ve tartışma yazıları bana da geldi. Bu yazılardan üçünü, ağır hakaret ve suçlama içerdiği için yayınlamadım. Diğerlerini sizler de okudunuz. Yayınlamadığım yazılardan biri Türk dedikodu sitelerini düşmüştü.

Bizi, hiçbir anına tanık olmadığımız anılar kitabının içeriğinden çok, Kürtler arası tartışmaların biçimi ilgilendiriyor.

Yayınlamadığım üç yazıda, Kemal Burkay, Türk devletinin ajanı olarak nitelendiriliyordu. Bir yazı da ise Kürt sorununu sürgünde tutmak için özellikle Türk devleti tarafından görevlendirildiği yazılmıştı. Aynı yazının içeriğinde, Güney Kürdistan’da sonu cinayetle biten bir olaydan Burkay sorumlu tutuluyordu.

Daha sonra benzer şeyleri İbrahim Aksoy da yazdı. Yazılar, Kemal Burkay’ın kişiliğine yönelik ağır temalar içeriyordu. Yıpratma içerikliydi. Eleştiri ve tartışmanın ötesindeydi.

Kemal Burkay, yıllardır PKK yöneticilerini ve Abdullah Öcalan’ı ajan olarak suçlar. Bu görüşünü geçtiğimiz aylarda CNN Türk’te tekrar etti. Öcalan’da Kemal Burkay’ı ajanlıkla suçluyor.

Kürtler arası ajanlık tartışmalarıyla ilkin onsekiz yaşında, bir örgütün, PKK kurucularından Kemal Pir hakkında çıkarmış olduğu ajanlık broşürüyle karşılaşmıştım. O broşürde Kemal Pir’in nasıl ajan olduğu kendilerince düzenlenmiş delillerle anlatılıyordu. Daha sonra Kemal Pir’in, 12 Eylül Diyarbakır Zindan vahşetinden kırk kiloya inmiş cesedi çıktı. Diyarbakır Zindan Direnişinin önderlerinden olan Kemal Pir hakkında o broşürü çıkaranlar daha sonra ne düşündüler bilmiyorum…

Cezaevlerinde koğuşlarımıza sızdırılan ajanları biz ikinci gün kapının önüne koyardık. Çünkü ajan kişilikleri, düşmanla çırılçıplak karşı karşıya olduğun ortamlarda çabuk çözersin. Bütün insanlık değerlerini satlığa çıkarmış ajan kişilik, bir ekmeği paylaşırken bile kişiliğini ele verir.

Ajanlık ve hainlik suçlaması Kürtlere, Türk solundan miras kaldı. Türk soluna da Çin ve Sovyetler Birliği Komünist partilerinden geçti. Her iki partinin arşivleri, birbirini ajan diye suçlayıp öldürenlerin yazılarıyla doludur. Bugün kimse artık onları okumamaktadır. Ne Stalin’in ne de Mao’nun ajanlık üzerine verdikleri söylevlerin kimse açısından bir değeri yoktur. Kültürel ve siyasal bir değeri de yoktur. Bu suçlamaların ağır sonuçlarını yaşamış olan uluslar, tarihlerinin o kötü sayfasını artık unutmak istemektedirler.

Esasında kanıtlanmamış ajanlık suçlamaları insan kişiliğine yapılmış en ağır hakarettir. Siyasal ve kişisel şiddettir. Ertuğrul Kürkçü Kızıldere’de Mahir’lerle ölmedi diye yıllarca ajan suçlamalarının muhatabı oldu. Sanki ölmemek ve yaralı yakalanmak suçtu.

Kemal Burkay ve eski çalışma arkadaşlarının birbirlerine yaptığı ağır suçlamanın bir benzeri yıllardır PKK’de yaşanır. Yirmi-yirmibeş yıl birlikte mücadele edenler, ayrıldıklarında, bir gecede birbirlerini ajanlıkla suçladılar.

Kürtler, siyaset yürütürken veya rakibiyle uğraşırken başkalarının yüz yıl önce kullanıp eskittiği, “hain ve ajan” kavramlarını bırakmalıdırlar. Bundan kimse doğru düzgün bir siyasal kazanç elde edemedi. Ajanlıkla suçlayanların bir süre sonra kendileri ajanlıkla suçlandılar. Birilerine Ergenekoncu diyenlerin, daha sonra kendileri bizzat Ergenekon ajanları tarafından Ergenekoncu ilan edildiler. Mücadelenizi hangi araçlarla sürdürüyorsanız, rakiplerinizin de o araçların benzerleriyle donanacağını hesaba katmak zorundasınız.

Öcalan’ın rakipleri, 12 metrelik bir hücreye sıkıştırdıkları Öcalan’a yönelik ajanlık suçlamasını, çağrıldıkları Türk devletine ait televizyonlardan sürdürüyorlar. Biri hücrede, diğeri devlet televizyonunda… Hücrede ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış bir şekilde yatan kişi, “ajan” oluyor, fakat Türk devlet televizyonundan suçlamalarını sürdüren kişi ise, “Kürdistan bağımsızlıkçısı” oluyor… Bu nasıl oluyor? Kürtlerde işler böyle yürüyor… Kürtlerde hayat böyle hileli yürümese, Kürtler dünyanın en büyük devletsiz ve tutsak halkı olur muydu?

Öcalan ve PKK yöneticilerini ajanlıkla suçlayan Kemal Burkay’ı ise şimdi eski arkadaşlarından bazıları ajanlıkla suçluyor… Bu ne kin, bu ne öfke? Devletleri yöneten başbakanların, başkanların ve generallerin konuşma kasetlerinin yayınlanıp, seks görüntülerinin birbirinin peşi sıra internete düşürüldüğü bir çağda kırk senedir mücadele eden Kemal Burkay ve Öcalan’ın ajanlığının kayıtlarını hangi ilahi güçler gizledi sahi? Kendi devlet yöneticilerinin açıklarını kapatamayan, kozmik odaları bile darmadağın edilen devletler, ana dilini kullanması bile yasak olan maliyeti en düşük “Kürt ajanları” özel korumaya mı almış? Maddenin bütün sırları çözülür, uzaydaki kara deliklere ulaşılırken, maliyeti en düşük “Kürt ajanlar”ın devlet arşivindeki kayıtlarına neden bir türlü rastlanmaz?

Bu ajanlık hikayesi bırakılmalı. Ne Kemal Burkay ajandır ne de Abdullah Öcalan… Ulusal Kongresi, Konferansı, ortak iki kelimelik hukuku olmayan Kürt siyasetlerinin ve siyasetçilerinin çözüm adına kendi başlarına devletlerle girdikleri ve çoğu zaman da ya kandırıldıkları ya da yanıltıldıkları kuralsız ilişkiler mevcuttur…

Kürdün ajanı yok mudur? Çoktur. Büyük bir kısmı açık çalışıyor zaten. Çoğunu tanıyorsunuz.

Bizi en çok yaralayan, en az otuz yıldır çekmediği acı, ödemediği bedel kalmayanların birbirlerine yönelttikleri “ajanlık” suçlamalarıdır. Ve bu suçlamalar nedeniyle birbirlerinin yüzüne bakamaz hale gelmeleridir. Kürdistan mücadelesinden dolayı genç yaşında kamburu çıkmış ve saçları ağarmış insanların birbirlerine yönelik ağır suçlamalarını Türk medyasına servis yapan karanlık kişiliklerin, aynı haberleri geri Kürt medyasına servis yapması ve Kürtlerin de bunu birbirine karşı kullanmasıdır...

Bildiğimiz, tanıdığımız, bazen yol arkadaşlığı yaptığımız tanıdık Kürt siyasetçilerinin otuz yıldır karşılıklı süren “ajanlık “ suçlamalarına ait dosyaları kapatmalıyız artık. Bir şekilde rüştünü kanıtlamış Kürt siyasetçilerinin ve aydınlarının devletle kurdukları ilişkide ne kadar ilkeli ve kendi ulusu adına ne kadar uyanık olduklarına bakmalıyız...

Kemal Burkay’ın, “Anılar” kitabına ilişkin tartışmaları okurken bende bu düşünceler oluştu…

Kürdistan Post
http://www.kurdistan-post.com/

***
NOT: Avrupa’da veya dünyanın değişik ülkelerinde bulunan arkadaşlardan isteyenler, email adresime bir not bırakarak isim ve adreslerini bildirmek suretiyle, Dönüşü Olmayan Yol(II)SARYA, Dönüşü Olmayan Yol(I)”, “Geçmişin Gölgeleri”, “Pusu”, “Şervan” ve "Son Mektup" adlı kitaplarımı isteyebilirler... Yazılarımın altında bazen bu duyuruyu verdiğim için okurlar beni bağışlasın. Yazdığım romanları okurlara ulaştırmanın başka bir yolu ve olanağı yoktur…

Hiç yorum yok: