14 Haziran 2010 Pazartesi

Gazze mi? Kürt sorunu mu?‏


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

“Herkes evinin önünü temizlerse, şehir temiz olur.”

Bu vecizeyi dünyanın en büyük yazarlarından GOETHE’nin söylediğini zannediyorum. İNCİL’dede bu tarzda bir deyim olduğunuda söyleyenler var. Son günlerde ERDOĞAN’ın GAZZE için söylemlerini yorumlayanlar ‘’Evvela evindeki problemleri hallet, GAZZE’den öncelikli KÜRT sorununu ‘’ hallet diyorlar. Bahçeli’ye göre PKK inisiyatifi ele aldı, yani TSK 400 binlik ordusu, Skorsky’leri ile, korucu ordusu ile, Jandarması, polisi ile , USA’nın istihbarat desteği ile sanki eli kolu bağlı, ancak bayrağa sarılı cenazeleri defnetmekle meşgul. Hangi taraftan olursa olsun hayatını kaybeden gençlere yüreğim sızlıyor. Sanki 12.Eylül öncesi bir devir yaşıyoruz. O zaman 5 bin gencimiz birbirini yok etmişti. Şimdide Mehmetçikle, Kürt gençleri karşı karşıya. Bana kalırsa bu gençler pisi, pisine ölüyorlar. Yönetimdekilerin, isyancıların cerebral (beyin) yetmezliğinden ileri geliyor. Tıpta osteomyelit diye bir hastalık vardır. Otuz defa ameliyat edersin yine iyileştiremezsin. Radikal tedaviler gerektirir. Kürt sorununuda askeri yöntemlerle düzeltemiyeceğini asker kendisi senelerdir itiraf ediyor. PKK yı yok etsen, Öcalan’ı serbest bıraksanda bu sorunu çözemessin. Birarada sulh içinde yaşamayı temin edecek şartları sağlayamıyorsan, bu demektir ki Kürt sorununu etnik bir problem görmeyerek anayasal , kültürel , siyasal eşitliği sağlayamazsan bölünmenin önüne geçemezsin. Kürt sorunu netice itibarı ile dörde bölünmüşlük ortadan kalkmadan çözülmez.

İki sene evvel Fırat’ın ötesine yaptığım seyahatta, tıbbi konuşmalar için, bölünmenin de facto oluştuğunu tesbit ettim. Geçen ay Dıyarbakır kitap fuarını ziyaretimde, sonra Mardin’e gittiğimde bu bölünmüş olmanın dahada zemin kazandığını gördüm. Maalesef siyasiler başlarını kuma sokmakla, kendi kendilerini kandırmakla meşguller. Kuzey Kürdistanda yaşayan Kürtler kadar batıda yerleştiği, iş sahibi olduğu, Türklerle evliliklerin arttığı göz önüne alınınca, bölünmeninde kolay olmayacağı anlaşılır. Tıpkı Belçika’daki seçim neticeleri gibi iki taraftaki radikal gurupların artması büyük tehlike arz ediyor. Hele CHP ve MHP nin oralarda tamamen silinmiş olması , bölünmeyi kabullenmiş görünmeleri, yerel seçimlerde AP ve DTP nin seçilen bütün adaylarının Kürt kökenli olması bir referandum görüntüsü vermektedir. Bu tehlikeyi görmek istemeyen siyasiler AÇILIM gibi zevahiri kurtarmak hevesine düşmüşler. Generaller garnizonları gezmekte, halkla hiç bir ilişki kurmamakta, vekillerin taraftarları yahutta idari yetkililerle görüşmeleri onlara yanlış intiba kazandırmaktadır. Hakeza köşe yazarlarının masa başında ahkam kesmeleri, yahut oralarda bir iki gün otellerde konaklamaları yanıltıcı olmaktadır. Kürtçe bilmeyenler elbette halkla temas kuramıyorlar. Halkta korkusundan ahkam kesenlere hakiki yüzlerini göstermekten çekiniyorlar. İşte bu aldatmaca maalesef aptalca gençlerimizin hayatına mal oluyor. Bütün televizyon kanalları Kürtleri yok sayıyor. Türkü dahi söyletmiyorlar. Milli eğitim bakanlığının müfredatında tek kelime KÜRT geçmiyor. Bu yok farzetmeler Türkiyeye çok pahalıya mal oluyor.

İşte bu hakikatleri ciddiye almayan, evinin içindeki problemi görmezden gelen iktidar , sanki birinci derdimiz GAZZE, yahut İRAN’ın atom denemeleri imiş gibi büyük bir hatanın müsebbibi oluyor. Dolayısı ile PKK katliamları gittikçe artıyor. Bu kan yerde kalmaz gibi nakaratları dinliyoruz.

En ciddi konumuz Mavi Marmara gemisi. Hükumet önceden tedbirini almalıydı sözlerini ahlaksızlık addediyorum. Çünkü gemi yola çıktığında ne siyasiler, nede köşe yazarları ihtar babında bir şey söylediler. Olay olduktan sonra akıl veren çoktur. Bu bana göre ahlaksızlıktır. Refakatında harp gemisimi göndermeli idi hükumet. O zaman savaşımı göze alacaktık?

Atom, İran ve İsrail mevzzundada yalanlar söyleniyor. Cuba krizinde İncirlikte atom bombası başlıklı füzelerin Nato’nun emrinde olduğu açığa çıkmadımı?

Türkiye’nin dış poitikası elbetteki AK parti merkezinden yönlendirilir. Bunu iyi anlamak içinde Davutoğlu’nun STRATEJİK DERİNLİK eserini okumak gerekir. Bilgi kirliliği içinde hep ayni kişilerin televizyonlarda laf ebeliği yapmaları ortamı dahada ciddiyetsizleştirmektedir. Ataklı, Nazlı, Ergil, bir iki ezbere konuşan emekli general, Prof. Batum, Ali Sirmen , bir iki hukuk profesörü. Bu sayılı, saygın şahsiyetlerden başka hakiki aydınlar yokmu sözü dinlenecek?

Türkiye partileri ile, askeri ile, yargısı ile, medyası ile yokuş aşşağı yuvarlanmakta. Tıpkı 27 mayıs, tıpkı 12 eylül öncesi gibi bir manzara arz ediyor. Hiç biri on metre ilerisini göremiyor, halklarla direkt iletişim sağlanmıyor, ciddi bazı hakikatler umursanmıyor. Türkiyeye yazık oluyor.

Hulaseten:

1. Siyasilerin önceliğinin kendi evimizin içindeki problemlere öncelik vermeleri,

2. Fıratın öte yanında sanki yabancı bir devlet varmış gibi, de facto bölünmüş olduğunu görmemek saflık mı, kurnazlık mı. Yoksa cerebral kifayetsizlik mi?

3. Dış politikayı yürüten Davutoğlunun Stratejik derinlik kitabı siyasilere neden mehaz olmuyor?.

4. TV lerde hep ayni kazip şahsiyetleri dövüştürmekten vazgeçilse hayırlı olmaz mı?.

5.
İncirlikta Nato’nun atomlu füzeleri olduğunu generaller inkar ederler mi?

6. Mevcut siyasilerimiz ne Kürt sorununu, ne Ermeni, nede Kıbrıs sorununu çözecek kabiliyette değiller. Kılıuçdaroğlu Sav’ın kucağına düşmüş şaşkın tavuk gibi her şeyi düzelteceğini hangi cerebral kabiliyeti ile iddia ediyor? Bahçeli neredeyse ülkücü gençleri ile Kuvayi milliye ordusunu kuracak(!).

7. Kürt sorununa ciddi çözüm arayacakların evvela Kürtçe öğrenip Kürt halkı ile iletişim sağlamadan masa başından afaki beyanlardan acilen imtina etmeleri gerekir.

Antalya. 14.06.10

Hiç yorum yok: