2 Şubat 2009 Pazartesi

KOMÜNİKASYON(*)







Faiz CEBİROĞLU




”…Komünikasyon, haberleşmedir. Haberleşme, birlikte bilmek ve birlikte öğrenmek içindir.

Komünikasyon, birlikte anlayış yaratmak içindir… Birlik ve ortaklık içindir…

….kömünikasyonun da anlamı ve kökü: Ortaklık ve ortaklığı yaratmak için birlikte çaba sarfetmektir. Birlikte yapmaktır!..”


Bir yazımda, dilin, bir “komünikasyon davranışı” olduğunu yazmıştım. Peki, komünikasyon nedir? Komünikasyon deyince, ne anlıyoruz?

Çok hızlı bir küreselleşmeye girdiğimiz bu haberleşme ağı ve çağında, komünikasyon kavramı üzerine durmak çok önemlidir diye düşünüyorum.

Komünikasyon, Latince’den ’comminocatio’ sözcüğünden geliyor. Haberleşme demektir. Bu bağlamda komünikasyon, insanların karşılıklı bağlantı kurduğu, haberleştiği bir süreç olarak, tanımlanabilir. Karşılıklı bildirişim, komünikasyonun iki yönlü olduğunu gösterir. En basit bir
komünikasyon modeli şöyledir:

Gönderen -Alan

Burada mesaj, alıcıya değişik yollardan iletilir. Bu iletişim yolu, gönderenin seçtiği, araca bağlı. Bu bazen, mektupla, kitapla, afiş, gazete, film, konuşma gibi yollarla gerçekleştiriliyor. Bu değişik iletişim araçlarını gözönünde bulundurursak, komünikasyon modelini şöyle genişletebiliriz:

Gönderen -Mesaj- Alan

Mesaj derken, mesajın değişik anlam içerdiğini de unutmamak gerek.

Bir: Mesaj; enformasyon içerikli.

İki: Etki amaçlı.

Üç: Yorum ve değerlendirme amaçlıdır.

Bu genel bilgilerden sonra, komünikasyonun, aynı zamanda, “kişisel” ve “kişisel olmayan” yönü olduğunu da yazmam gerekiyor. Aralarında “fark” olduğu, açıktır. Bu, şu demektir: Kişisel komünikasyon, hem başımızla, hem de kalbimizle birlikte yapılan kömünikasyondur. Kişisel olmayan kömünikasyon türü ise, bazen ir-rasyonal, us dışı, baş ve kalbin bir kenara itildiği, safdışı bırakıldığı bir haberleşmedir. Mekaniktir.

Kişisel komünikasyon, iletişim kurduğumuz kişiye karşı, hem mesajın içeriğinden, hem de kullandığımız dilden sorumlu olmak demektir. Burada kalkış noktası, ifade ve demeçlerimizdir. İfade ve demeç; sorumluluğu başkalarının üzerine atmayan; “ben şunu diyorum.” “Benim düşüncem şudur,” anlamına geliyor. Sorumluluktur.

Yalnız bu kadar değil. Ekleyeceklerim var.

Yaşadığımız bu haberleşme ve bağıntı çağında, farklı komünikasyon yöntemleri vardır:

- Agresif (saldırgan, düşmanca, nefret duygulu) komünikasyon; var olan sorumluluktan kaçmak, sorumluluğu başkalarına devretmek.

- Yıpratıcı Komünikasyon: Kişisel sorumluluk kabul etmemek.

- Assertive (özdeğer): Hem kişisel, hem de birlikte sorumluluk kabul eden, kendinden emin, kendini geri plana itmeyen, başla, kalple birlikte yapılan iletişimdir.

Yalnız bu kadar değil. Komünikasyon, aynı zamanda hem sözlü, hem de sözsüz (vücutdili) bir bildirişimi içerir. Sözlü komünikasyon, yani dil, kullandığımız dildir. Sözsüz komünikasyon ise; mimik, el, kol hareketleri, vücut duruşumuz ve bakışımızdır. Karşılıklı konuşma esnasında, vücutdilimiz, konuşmanın içeriğine göre, kendini gösterir.

Kömünikasyon, bazen ikili, bazen çoklu bir haberleşmedir. Komünikasyon, kaç kişi arasında olursa olsun, içinde, anlam, düşünce ve duygular vardır. Karşılıklı, sorumluluk vardır.

Komünikasyon, haberleşmedir.

Haberleşme, birlikte bilmek ve birlikte öğrenmek içindir.

Komünikasyon, birlikte anlayış yaratmak içindir.

Birlikte anlayış, birlikte bilmek, dünümüzü bügüne, bugünümüzü de yarına bağlamak, demektir.
Komünikasyon budur: Birlik ve ortaklık içindir.

Aslında kömünikasyonun da anlamı ve kökü: Ortaklık ve ortaklığı yaratmak için birlikte çaba sarfetmektir. Birlikte yapmaktır!

----------
(*) Faiz Cebiroğlu: Pedagoji Yazıları - I – Eylemsel Yetke, Sayfa: 119, Alter Yayıncılık, 1.Basım, Eylül 2007, Ankara

Hiç yorum yok: