31 Aralık 2010 Cuma

MGK BİLDİRİSİNDEN SONRA HARİÇTEN OKUNAN GAZELLER


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com



MGK’nın dünkü bildirisi üzerinden yabancı devletlerden yapılan övgüleri ve yergileri dikkatle izlemek gerekir.

Kıbrıs devlet başkanı HIRISTOFİNİS MGK kararlarına övgüyle Kıbrısta’da tek devlet, tek dil isteyeceğini Türkler’in iki dilli, iki devletli, iki bayraklı isteklerine Türkiye de ki kararlara uyulması gerektiğinin , Türklerin bölücülük yapmasının doğru olmadığını söyleyecek, biranevvel askerlerini çekmelerini, müstevli durumundan kurtulmalarını önerecekdir!!!!

Ayni toprakları paylaşan milletlerin birlikte yaşama sorunları vardır. Bu sorunların üstesinden gelmek evrensel insan hakları beyannemesine uyulması, AB nin azınlık hakları için ön görülen yaptırımların tatbikiyle kolayca halledileceğinin mümkün olduğunu yöneten siyasiler gösterebilirler..

Bulgaristan ikinci dil Türkçe ile eğitimden ve Türk etnisitesine sahip çıkan partilerin varlığından MGK kararlarına rağmen vazgeçmeyecektir.

Keza İsveç ikinci dil Türkçe ve Kürtçe eğitiminde israrlıdır.

Almanya da Sarafzani Müslümanların aptal olduğunu iddia ederek okullarda Türkçe eğitimine karşı çıkıyor ve MGK kararlarını alkışlıyor.

Irakta Kürtçe resmi eğitim dili olduğu gibi Federasyonuda kabullenmiş durumda. Orada iki millet, iki dil , iki bayrak anayasal güvencededir.

İran oldukça büyük bir Kürt soydaşlarına rağmen, maalesef Türkiye gibi ne Kürtçe eğitime müsaade ediyor, nede Azeri dili ile eğitime.

Türkiye de AK partisi Kürt açılımı diye positif bir reel politika başlatmışken seçimler yaklaşırken sahildeki oylardan çekinerek ulusalcı bir söylem içine girdi. TRT 6 i yayına sokmakla, hapishanelerde mahpusların ebeveynlerle Kürtçe konuşması yasağını kaldırmakla, köy isimlerinin eskisine dönüştürülmesini serbest kılarak, Kürt dilinde Universitelerde araştırma ve eğitim verilmesine müsaade ederek Kürtleri okşayıcı kararalar aldı ve doğuda oy potansiyelini artırdı. Batıdakileri küstürmemek içinde şimdi milliyetçi açıklamalara başladı. Fakat her iki bayrağı birden götürmek zorluğu ile karşılaştı. Başbakanın Kürt sorununu çözeceğim demesinin ardından bazı açılımı gerçekleştirdiğinden son seçimlerde BDP ye alternatif olduğunu zannediyor.
Vatandaşın oy kullanmasındaki kriterler doğuda başka, batıda başkadır. Kürdistanda adaylara bağlı iken batıda partilere göredir. Bu sebeple Kürdistanda AK partisinin adaylarının Kürt olması oy kazandırmıştır. Yani o adaylar BDP nin adayları gibi bağımsız olsalardı yine o oyları alacaklardı. Onun içindirkide 2 milyona yakın AK parti oylarının Kürtlere verilen oylar olarak kabul etmelidir. Ak partinin yaptığı yanlış, o oyların AK partisine verilmiş oylar olduğunu zanetmesidir. Neticede 5 milyon oy Kürt adaylarına verilmiştir. Bu oy miktarını AK partinin seçimlerde aldığı oylardan düşersek AK partinin aldığı oy miktarı 16 değil 14 milyondur. Ve 242 sandalyeye sahip olması lazım gelirdi. Bu yaptığım analizi kimse yapmıyor. Başbakanın son demeçleri, Kürtleri n iki dilde eğitimin aleyhinde olduğu için, önümüzdeki seçimlerde Kürt oylarının çoğunu kaybettirecektir. CHP deki değişim sahildeki % 42 lik oy nisbetini , azda olsa artıracağı izlemindeyim. Bu aslında CHP ye sempatiden ziyade AK partisi karşıtlığından kaynaklanmaktadır.

Ak partisi karşıtlığına kadrolaşmada gösterilen tarafgirlik, bir takım yolsuzluklar, diyanetin AHİM kararlarına rağmen Alevilerin haklarına riayet etmemesi, Erdoğan’ın TEKADAM pozisyonunu muhafaza etmesi, herşeye onun karar vermesi , laik kitlede antipati yaratmaktadır.
Kapitalist Demokratik sistemin yumuşak karnı korruptionları önleyememesidir. Bu USA’da, Avrupa da kaçınılmaz bir gerçeksede PARTİLİ demokrasilerde akut bir problemdir. Partilerin seçimlere iştiraki yerine adayların bağımsız ,dar bölgede gösterilmesi bu hastalığın önünü almakta faydalı olabilir düşünüyorum. Almanyada istikrar için partilere oy verilirken, temsilde adalet içinde dar bölge adaylarına oy verme imkanı vardır. Yani seçmen seçimlerde iki oy kullanmaktadır. Bir oy parti listesine, ikinicisinide lokal dar bölge adaylarına .

Geçen sene İnsel SYLT’te enteresan bir seçim sonucu sağlanmıştı. 12 kişilik belediye meclisine üç büyük partiden birer aday seçilirken, 9 bağımsız aday kazanmıştı. Ondan önceki meclisin verdiği ihaleler iptal edilmiş, 9 bağımsız adayın firmalarca korruptiona alet olması önlenmişti. Bana kalırsa bu bir nevi post modern demokratik sistem olabilir. Adayların tesbiti halk tarafından yapılmakta , partilerin kaçınılmaz menfeat sağlama imkanı ortadan kalkmaktdır.Bunun için seçim sisteminin değişmesi gerekir. Partilerin böyle bir değişime rıza göstereceklerini zannetmiyorum.

Muhalefetin müsbet projeler geliştirmemiş olması, AK partisininde milliyetçi eksene kayması Kürtlerin haklarını verecek atılımların gerçekleştirilmesi seçim öncesinde mümkün görünmüyor. Seçimlerden sonra yeni bir anayasa yapılması mümkün görülüyorsada BDP nin ve PKK nın elde ettiği inisiyatifi kaybetmemek için yeniden teröristik faaliyetlerin başlayacağını tahmin ediyorum. Halbuki hazirana kadar eylem yapmayacağız demeleri, sorunun çözülmesi, kanın durması için büyük bir fırsattı.

Roma tarihini bilenler kral AUGUSTUS devrini hatırlarlar. Halkın istediği Hırıstıyanlık kabul edilmiş, sulh sağlanmış, ekonomik yönden bir refah devri yaşanmıştı. Gönül isterki Erdoğan’da o kral gibi kararlar versede Türkiye’ye huzur gelse, kan akmasa, ekonomi hızını kaybetmese. İnatlaşmanın, öfkenin, şovenistik davranışların , TEKADAM olmanın memlekete faydası olmayacaktır. Çözümün en sağlıklı yolu Kürt halkına sorulması, asıl temsilci odur. Referandum yapılması. 1. Birlikte yaşamak için Özerklik mi? 2. İsviçrede, Almanya da, Irak'ta olduğu gibi, Federasyon mu? 3. Kıbrıs'ta olduğu gibi İKİ DEVLET mi?

Haksız davranışları savunmak çok zordur. Geçmişte yapılan hataları bir düşünelim. Kürt kelimesini ağza almak suç sayılıyordu. On binlerce insan hayatını kaybetti, İşkence gördü. Her yok edilen PKK lı gencin kardeşleri olduğu düşünülmedi. Askeri tedbirler sadece yeni PKK lı gençlerin motivasyonunu sağladı. Böylesi feci bir hataya devam ettirmenin hiç affedilecek yanı yoktur. Anadiline yapılan zulumun yarattığı travma elbetteki 35 senedir dağa çıkanların sayısını azaltmayacaktır. Bugün Türkiye’yi yönetenlerin aklın emrinde sorun çözebilecek bir kabiliyette olmadıklarını teşhis ediyorum. İnşallah yanılırım.

Antalya. 30.12.10

Hiç yorum yok: