18 Ekim 2009 Pazar

SÜRÜLER DÜNYASINDA İNSAN(*)


Demir BİLGİN
demir.bilgin@yahoo.dk

Yaşadığımız bu emperyalist çağda insan gerçekten sürüleşiyor. Sürüler dünyasında insanın bilgisi de en alt düzeye düşüyor.

Yaşadığmız bu emperyalist çağda insanın zekâsı da gerçekten küçülüyor. Sürüler dünyasında insan, yozlaşan insan oluyor. Yozlaşan insan, daha önceleri sahip olduğu en iyi niteliklerini kaybeden insan demek oluyor.

Emperyalizm, sürüler sistemi üzerine kurulu bir sistemdir; insanın bilgisini yok ediyor.
Emperyalizmde insan, sürüye dönüşüyor.

Bu bağlamda, sürüler düzeninin vatanı, ’Koyunistan’dır.

Örnek olsun, Amerika’da insanlar, sürüdür.

Amerika, Koyunistan’dır.

Kendi halkını sürüleştiren Amerika; Türkiye ve tüm Orta-Doğu halklarını sürüleştirmek için, uğraşıyor. Başkaları ne düşünüyor bilemem, ama bana göre; Irak’a atılan bombalar, Irak’ın ve Afganistan’ın işgali...hepsi, o topraklarda yaşayan insanları sürüleştirmek içindir. Zira insanı ezmenin, sömürmenin ve küçültmenin tek yolu, buradan geçiyor.

Buarada temel sorun, insanları sürüleştirmektir.

Burada tek amaç, insandan sürü yaratmaktır.

Emperyalizm, insanların sürüye dönüştürülmesi süreci oluyor.

Sürüleşme döneminde insan, insan olmaktan çıkıyor; kendini, kimliğini yitiriyor!

Böylece ülkeler, Koyunistan’a çevriliyor. Koyunistan’a çevrilen ülkenin insanı, küçük oluyor. Küçüktür. Kimliksizdir. Yoktur.

Koyunistan; kimliksiz ve insancık olmak, demektir.Böylesi düzenin insanlarına „kuş beyinli insanlar“ demek yerinde olur, diye düşünüyorum.

Bu anlamda kuş beyinli insan, dik insan değildir. Olamıyor. Olamaz. Boş çuval misali, dik duramayan insandır. Dik duramaz; çünkü, boş çuval dik durmaz!

Böylesi bir sistemde bilgi, düşünce olur mu?

Böylesi bir düzenin insanına „insan“ denilebilir mi?

Açık ki, hayır!

Zira burada insan, tıpkı uzun Orta - çağ insanı gibidir. Yani insan olmayan „insandır!“

Sürüler sistemi de budur; ilkellik sistemidir. Burada insan, ancak böylesi bir sisteme aşkaldırarak, mücedele ederek, bilgili, düşünceli ve aynı anlama gelmek üzere, ”insan” olabiliyor.

Öğrenme, araştırma ve ileri gitme; kısacası bilgi, var olan sürüler sistemini redederek; bu sistemle sürekli mücadele ederek kazanılıyor / kazana-biliniyor. Türkiye’de, Amerika’da veya başka bir ülkede, bilgi, yani insan gelişimi; hep sürüler düzenine mücadele etmekten geçmiştir. Tarihsel olarak insanın ”insan” olması da, hep bu yolla olmuştur. Budur.

Evet; bilgi, insanın gelişimidir.

Her yeni bilgi, bir ileri gelişimdir.

Bilgi ve gelişim, sürüler sistemiyle kavga etmenin biricik teorisi oluyor. Bu pratiksel bir kavgadır. Bu pratiksel kavganın teorisi, belli noktaları da içeriyor, hatırlamakta yarar var:

Bir: Emperyalizme karşı tutum, davranış ve tavrımızdır. Bu, kavgada netlik demektir. Şudur: Sürüler sistemini kurmak isteyenlere karşı, açıkça mücadele etmek, sürekli mücadele etmek., demek, oluyor.

İki: Ortakçı felsefeye sarılmaktır. Ortakçı felsefe, canlı felsefedir. Canlı felsefe, adı üzerinde, canlıdır; yürüyen ve sürekli ileriye giden felsefedir. Ortakçı felsefe, ortakçı yeni insan bakışını, olmazsa-olmaz ilke olarak kabûl eden bir felsefedir. Bu felsefi düşünceyi yaratan da, nesnedir. Somut zenginliktir.

Üç: Mücadele ve interaksiyon. Bu da şu demektir: Sürüler düzenine verilen kavganın sonucunda çıkan karşılıklı etki bilgisine, ”yeni bilgi”, ”yeni tutum”, ”yeni davranış ve tavır” edinmek zorunlu oluyor. Bu, ’yeni insanın’, ’yeni ahlakı’ oluyor. Bu, ortakçı insanın, yeni bilgi teorisi oluyor.
1991 yılında, Dönem Yayıncılık’ta çıkan bir kitabımın önsöz’ünde, şunları yazdığımı hatırlıyorum:

”Türkiye, yeni bir kahramanlık dönemine girmiş bulunuyor. Bu kahramanlık, tekellere karşı yorulmak bilmez bir savaşım yürütmekle iç-içe geçmiş durumda. Zira artık Türkiye budur. Türkiye’de yaşamak demek, ya tekellere karşı kahramanlık savaşı vermek, ya da sürüleşmek demektir…”

Tekeller düzeni de, emperyalist düzendir.

Tekeller sistemi de, sürüler sistemidir.

Böylesi sistemlerde insan olmanın tek yolu, sürüler düzenine hayır demekten geçiyor.

Böylesi sistemlerde yeni bilgi, yeni insan yaratmanın yolu da, Koyunistan sistemini kurmak isteyenlere karşı, mücadele etmekten geçiyor.


----------

(*) 2006’da yazmış olduğum bu makale, şu an hazırlamakta olduğum 3.kitabımın adı ve giriş yazısı oluyor.

Hiç yorum yok: