2 Aralık 2009 Çarşamba

BURJUVAZİ ve SINIF BİLİNCİ



’Bilgisizlik kolay ve rahat elde edildiği için çoğunluk bilgisizdir.’ La Bruyere

Dünyanın en trajik durumlarından biri şudur: İşçi sınıfı sınıf bilincinden yoksun iken, burjuvazi çok gelişkin ve sağlam bir sınıf bilincine sahip. Dolayısıyla sınıf bilincine sahip burjuvazinin, işçi sınıfına ve diğer emekçilere karşı yürüttüğü tek yanlı bir mücadele var. 20. yy’ın son çeyreğini burjuvazinin işçilere ve diğer emekçilere karşı yürüttüğü sınıf savaşı dönemi olarak değerlendirmek mümkündür.

Nihayet, dünyanın en zengin üç kişisinde bir olan Warren Buffet 2006 yılında New York Times gazetesine verdiği bir demeçte şöyle diyordu: "Sınıf savaşı var, bu bir gerçek; ama o savaşı yürüten ve kazanmakta olan benim sınıfım, yani zenginler sınıfı, ve savaşı biz kazanıyoruz."
Günümüzde yaşanan şey zenginlerin, yoksullara karşı yürüttüğü sınıf savaşımıdır. Oysa geçmişte yoksulların, zenginlere karşı yürüttüğü bir sınıf savaşımı vardı.

Peki ne oldu ki, şimdi zenginler, yoksullara karşı sınıf savaşımını yürütüyor?
Bunun çeşitli nedenleri var elbette. Ama en önemli nedenlerden biri, işçi sınıfının bilincinin yok edilmiş olmasıdır. Sınıf bilincinden yoksun bir işçi sınıfının sııf mücadelesi yürütmesi mümkün değildir.

Sermaye sınıfı yüksek bir sınıf bilincine sahipken, emekçiler sınıf bilincinden yoksundurlar. Emekçilerdeki sınıf bilincinin yoksunluğundan dolayı, sermaye sınıfı toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilmektedir. Bugünkü dünya artık kaba soyguncu kapitalizmin geri dönmektedir.

Amerikalı dil bilimcisi ve filozof Naom CHOMSKY şöyle diyor:

‘Güçlü, yardımcı bir devletimiz var. Ancak söz konusu olan zenginler için sosyal devlettir. Bu alışılmadık bir sistemdir. Yüksek ölçüde sınıf bilincine ulaşmış sermaye sınıfı olduğu, örgütlü bir muhalefet hareketi eksik olduğu için, böyle bir sisteme sahibiz.’

Evet, devletler, bankaları kurtarmak için ‘yardım’ ediyor. Demek ki, bir ‘sosyal devlet’ var, ama zenginlere yardım eden ‘sosyal devlet’ var.

Evet, bugünkü dünyada, işçi sınıfı ve diğer emekçilerin durumu zordur. Koşullar elverişli değildir. Böylesi bir durumda ‘tarihin akışı bizden yanadır’ gibi determinist söylemlerin bize yararı yoktur. Gerçekçi olmak gerekiyor.

Kapitalizm, insanlık için artık katlanılmaz hale geliyor. Ama kapitalizm toplumsal mücadeleler olmadan tarih sahnesinden gitmeyecektir. Ama kapitalizme karşı başarılı siyasal ve toplumsal mücadele yürütebilmek için 3 şey aynı anda gereklidir:

Sınıf bilinci, eylem ve Birlik. Bir başka sözlerle: Teori+Pratik+Örgütlenme.

Sınıf bilinci, teorik bir çabayı gerektirir. Tek başına sınıf bilinci yetmez. Eylem olmazsa, sınıf bilinci nasıl kendini gösterebilir ki. Teori, eyleme dönüşmezse pratik güç haline gelemez. Bir başka deyişle, teorisiz eylemcilik kör, eylemsiz teori etkisizdir. Ama teori ve pratiği, bir araya getiren şey ise örgütlenmedir.

Bu üç çabayı iç içe yürüterek ilerlemektan başka yol yoktur.

Alman filozofu Kant, ‘bana maddeyi verin, size bir dünya kurayım’ diyordu. Lenin 20. yy’ın başında, ‘bana devrimciler örgüt verin, Rusya'yı altüst ederim’ diyerek örgütün önemine vurgu yapıyordu. Kapitalizm ayakta tutan şey, işçi sınıfının bilincinin, yelmelini ve örgütlenmesinin geriliği ve yetersizliğidir. Clara Zetkin ‘Faşizm, devrim yapmayı başaramayan bir işçi sınıfının ödemek zorunda olduğu bedeldir.’

Oysa bugün hem sınıf bilinci açısından, hem de örgütlenme açısında işçi sınıfı ve sosyalistler acınacak durumdadır. Çünkü bir yanda apolitikleştirilmiş, örgütsüzleştirilmiş ve bireycileşmiş bir dünyada yaşıyoruz. Ama bunlardan yılmak devrimciliğe yakışmaz.

Marks’ın güzel bir sözü var: ‘Şanslı ve uygun koşullar altında mücadeleyi yürütülebilseydi, dünya tarihini yapmak çok kolay olurdu’

Hiç yorum yok: