13 Mayıs 2010 Perşembe

Kaset Komplosu!

Demir Bilgin
Demir.bilgin@yahoo.dk

Yazıp, yazmamakta tereddüt ettim. Ama bazı bilgilerin, gerçek bilgilerin, manipüle edilen Türk halkına ulaşması ve ulaştırılması, her aydın insanın bir görevi olduğunu biliyorum. Bu yazı, bunun için kaleme alındı; bu yazı, Deniz Baykal’ın kaseti, ya da “kaset komplosu” ile çalkanan Türkiye insanına gerçek bilgileri vermek, unutulan gerçeklerti tekrar hatırlatmak ve ilerisi için “kim, hangi hatta duruyor?” sorusuna yanıt vermek için kaleme alındı. Önemlidir, belleklerin silinmek istendiği tekelci ve işgalci bir ülkede bu notlar önemlidir, bunu da biliyorum.

Bildiğim şudur: Deniz Baykal, Türkiye’nin en cahil ve korkak insanıdır.

Bildiğim şudur: Deniz Baykal, Türkiye ile ilgili olarak hiç bir fikre sahip olmadığıdır.

Bildiğim şudur: Deniz Baykal, kendi kendine komplo yapacak kadar ahlaksız bir “politikacı” olduğudur.

Bildiklerim, şimdilik, burada dursun. Ama Türkiye medyasında okuduklarım, duyduklarım gerçekten beni üzüyor. Ahlaksız Türk medyasında, bazı ahlaksız yazar ve politikacılarının , Deniz Baykal’ın ”kaset komplusu” ile;

“Vah, Deniz!.. Vah vah, Baykal, yazık oldu sana!..” diye koro oluşturmaları, beni, bizleri üzüyor.

Deniz Baykal’ı seven ve sevmeyen birleşmiş ve timsah gözyaşları ile koro oluşturmuşlar. Oluşturulan bu koro ile, Deniz Baykal’a ağıt yakmanın provasını yapıyorlar.Tutturdukları sahte ağıtla ve timsah gözyaşları ile, Deniz Baykal’a “sahip” çıkıyorlar! Üzücüdür, ama anlaşılır bir durumdur.

Anlaşılır bir durumdur; zira tekelci ülkelerde ahlak, yok. Olmuyor.

Tekelci ve işgalci Türkiye’de ahlak, yok. Olmuyor. Tekelci ve işgalci Türkiye’de ahlak, hep iki bacak arasında aranır. Tekelci ve işgalci Türkiye’de ahlak ve namus, hep iki bacak arasında görünür; bu da anlaşılır bir durumdur. Birinci noktadır.

İkincisi şudur: Tekelci ülkelerde ve Türkiye’de insan, hafıza kaybı demektir. Hafıza kaybına uğrayan insan, hafıza kaybına uğramış oluyor. Bu yazı, aynı zamanda ”hafıza kaybına” karşı bir yazı oluyor.

Buraya kadar güzel. Ama güzel olmayan şudur: Tekelci, işgalci bir Türkiye'de, hafıza kaybına uğramış Türk insanı, hep tarihini unutur. Tarihini ve talihini sürekli kaybeden Türk insanı, hep Deniz Baykal gibilerini unutur. Tanımaz. Hatırlamaz.

Ne üzücüdür, Türk insanı, Deniz Baykal’ı tanımaz. Hatırlamaz.

Türk insanı, Deniz Baykal’ın önceki liderini, Bülent Ecevit’i de unutur. Tanımaz. Hatırlamaz. Bu da, anlaşılır bir durumdur. Türkiye’de, tekelci aşama ve tekelciliğe takabül etmek bu oluyor. Bu sistemin insanı, bu oluyor. Hafıza kaybı oluyor.

Tekelcilik, aynı zamanda hafıza kaybı demektir. Bunları, Türk insanına hatırlatmak ta, bizim görevimiz oluyor. Şudur:

Bir: 12 Eylül öncesinde ve sonrasında, “sol ve sosyalistlerin önünü kapatma ustası” olan Bülent Ecevit’in tek misyonu, solu ezmekti.Bunu da başardı. Örnek olsun, Türkiye’de, 1979 yılında, Bülent Ecevit, bir yandan anti-demokratik dernek yasalarını çıkarıyor, diğer yandan, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın İstanbul’da, Taksim’de kutlamsını yasaklıyordu. Bunlar yetmemiş olacak ki, Bülent Ecevit, hemen hemen tüm konuşmalarında, “komünistlere karşı uyanık olunmasını” bıkmadan, usanmadan dile getiriyordu.

İki: Sözüm ona, hukukçu, avukat, Deniz Baykal, 12 Eylül’de hep “sessiz” kalmış, Kenan Evren’in gadrine uğramış insanları savunmak bir yana dursun, ne DİSK, ne de Barış Davası’nı savunmuştur. Savunamaz. Deniz Baykal, korkaktır! Korkak olduğu için de, 12 Eylül generallerine hiç bir zaman karşı çıkmamıştır. Çıkamaz, zira Deniz Baykal, Türkiye’nin en cahil, yeteneksiz ve korkak politikacısıdır! Korkaklıkta, ancak Süleyman Demirel ile yarışabilir.

Üç: 12 Eylül faşizmine karşı çıkmayan, Deniz Baykal, bugüne dek, hiç bir baltaya sap olmamış bir insandır. Bu yüzden, Baykal’dan, hep, ikiyüzlülük ve ahlaksızlık gelir, geliyor. Bekleniyor. Yine örnek olsun; Baykal, Kürtlerden oy ister, ama onları ezmek için, orduyla anlaşır. Baykal, ahlaktan söz eder, ama kendisi hep belden aşağı durur. Vurur.

Dört: Ahlaksız ve ikiyüzlü Baykal, Kürtlere, Urfa’ya kadar gider ve; “ etnik kimlik kişinin şerefidir” der, ama büyük bir “şerefsizlikle” Türk ordusu ile, Kürtlere karşı savaşı destekler.

Beş: Şu an, Deniz Baykal, hiç bir baltaya sap olmamanın verdiği bir sarhoşlukla, “kaset komplosu” ile ve utanmadan bizlere, “ahlak” ve “demokrasi” dersleri vermeğe kalkışıyor. Baykal, Türkiye’’ye ve dünyaya, bir kez daha, yüzsüzlüğünü gösteriyor.

Altı: Baykal ve Baykal gibilerine bakıp, doğru sonuçlar çıkarmak mümkündür. Baykal’a bakıp, Karl Marx’ı hatırlamak gerekiyor. Karl Marx’ın şu sözünü, unutmamak gerekiyor:

“Görüntü ile öz aynı olsaydı, bilime gerek kalmazdı.”

Aklımıza, Deniz Baykal ve Deniz Baykal gibilerinin bu ikiyüzlü, ahlaksız ve sahte görüntü kabuğunu kırmak, parçalamak geliyor!

Şimdi önümüzde, ancak Süleyman Demirel ile yarışacak olan, bir ikiyüzlü ve korkak bir Deniz Baykal var.

Bu yazıyla, kısmen de olsa, bu ikiyüzlü ve korkak Baykal’ı hatırlatmış olduk.

Bu yazıyla, Baykal’ın yalnızca bir “kaset” olayı olamdığını hatırlatmış ve yazmış olduk.

Tekrarlıyorum, Baykal, hiç bir fikre ve programa sahip olmayan bir insandır. Olamaz. Çünkü Baykal’ın aklı, yıllar öncesinde durmuştur. Deniz Baykalı’n korkusu da buradan kaynaklanıyor; bu bağlamda korku, aklın durması oluyor.

Aklı duran Baykal, büyük bir “akılsızlıkla” kendi kendine “komplo” yapıyor. Bu “akılsız komplo” ile, siyasetten çekilip, yerini CHP’nin başka komplocu ve korkak siyasetçilerine tetketmek istiyor. Ama bu oyun da tutmaz. Tutmayacaktır.

Baykal, eğer, CHP’nin iktidar olmasını, Onur Öymen’in Dersim Katliamı’nı öven ve destekleyen Kemal Kılıçdaroğlu ile düşünüyorsa, bu oyun da tutmaz. Tutmayacaktır.

Şimdilik sözlerimiz burada kalsın.

Gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Ama, manipüle edilen Türk insanına gerçekleri yazmak ve iletmek, “kim, hangi hatta ve nasıl duruyor?” sorusuna yanıtlar vermek her aydın insanın görevi oluyor. Bunu da biliyoruz.

Bu bilinç ve sorumlulukla, Türkiye’deki sahtekâr insanları deşifre etmeye devam ediyoruz. Edeceğiz.

Hiç yorum yok: