11 Kasım 2008 Salı

Sözde Demokrasi






Abdulkadir Ulumaskan
ulumaskan@hotmail.de

Türk devleti „sözde“ kelimesini iki nedenle kullanıyor: Birincisi, Kürtlerin varlığını inkar etmek; ikincisi de, yapmış olduğu Ermeni soykırımını gizlemek içindir. Kürtler ve Kürdistan ile ilgili her türlü kurum, kuruluş ve oluşuma şartlanmş “pavlonun köpeği” gibi “sözde“ diyor. Yine papağan misali Ermeni katliamına karşı da hep “sözde” kelimesini tekrarlayıp durur. Türkiye bu iki kelimeyi, yani Kürt ve Ermeni kelimesini duymak istemez, her duyduğunda otomatik olarak “sözde” yi tekrarlayıp durur.

Fakat aslında bu devletin kendisi bir çok yönüyle sözdedir. Sözde hukuk devletidir. Sözde demokratik bir ülkedir. Sözde insan haklarına saygılıdır. Sözde uygardır. Ve bir sürü sözde daha…

Aslında demokrasi kültürü, anlayışı ve niyeti olmayanların, demokrasi yolunda ilerlemeleri ancak Türkiye gibi olur ve sözde kalır. Sözde cumhuriyet için, demokrasi bir amaç değil, araç olduğu için hep sözdedir. Amaç demokrasiye geçmek falan değil, sadece Avrupa Birliğine girebilmenin aracı olduğundan, demokrasinin kendisi değil de görüntüsüyle uğraşıyor.

Türkiye 1993 ten beri sözde Kürtçe yasağını kaldırmasına rağmen, bu yasak halen devam ediyor. Hatta bu yasak resmen devam ederken bazı devlet yetkilileri isteyenin evinde Kürtçe konuşabildiğini ve isteyenin istediğini düşünebildiğini söyleyerek aynı zamanda herhangi bir düşünce yasağının da olmadığını idda ediyorlardı.

Bunların serbestlikten anladıkları kendi kendine sesiz ve gizlice herhangi bir açıklama yapma yapmaksızın düşünmedir. Çünkü insanların beyinlerinde zorla inşa etikleri karakolarla gizli düşünceyi engelemek istediklerinden bunu bir serbesti olarak anlıyor.

Yılllar önce Kürt bir avukattan Türkiyeye özgü ilginç bir olay duymuştum:

Avukat bir müvekilinden bahsederken, mahkemede hakındaki iddianın sadece bir duvarın yanından geçerken duvardaki yazılı bir slogana bakmanın olduğuymuş.

Polisler ilgili kişinin bölücü slogana bakarken sanki sevinmiş gibi bir halinin olduğunu söyleyerek tutuklamışlar ve bu yüzden yargılanıyormuş. İşte bu örnek bu devletin mantık ve anlayışını gösteriyor. Bunun için bazılarının Türkiye’nin neden demekratikleşmediğinden yakınması çok fazla anlamlı olmuyor. Hem demokratikleşmek isteyen kim ?

Evet bu sözde cumhuriyet yıllar önce yasal olarak Kürtçe yasağını kaldırdığı halde, bu yasak fiilen halen devam ediyor. Bir yasa ile yasak kaldırılırken, başka bir yasa ile kaldırma yasaklanıyor ve mevcut yasak pratik olarak devam etiriliyor.

Önce Kürtçe özel kurslar sebest denildi, ama arkasında açılan kursun kapısı “standarlardan 5 santim dar” olduğu ileri sürülerek yasaklandı.

Kürtçe yazmak serbest, ama okunması yasak. Kürtçe yazıların, dergi ve kitapların cezaevleri ve diğer yerlere girmesi yasaktır. Yani kürtçe serbest ama kulanılması yasak.

Resim: Serpil Odabaşı


Kürtçe serbest ama Diyarbakır Sur belediyesi kürtçe tanım broşörleri bastı diye belediye başkanı cezalandırılıp görevden alıniyor.

Kürtçe serbest ancak DTP milletvekili Sırrı Sakık bir miting de konuşmasını Türkçe yaparken arada boğazı kuruyunca durup yanındakilerden Kürtçe olarak bir bardak su istediği için hakkında dava açılıyorsa bu ne biçim yasak kaldırmadır?.. Ve bir çok örnek daha sıralanabilinir. İşte bu da Türk devletinin Kürtçe yasağını sözde kaldırılmasıdır.

Bu devletin gerçekten dönüşmesini isteyenlerin, bu devletin sözden özde ye dönebilmesi için önce devletin dürüst olması gerektiğini, ne başkalarını ne de kendi kendi kandisini kandırmamaya çalışmaması gerektiğini bilmelerine ihtiyaç vardır. Ancak bu devletin böyle bir niyet ve amacı olmadığından, ondan boşuna medet ummak yerine, halkın öz mücadelesine dönmek gerekir.

Hiç yorum yok: