11 Nisan 2010 Pazar

BİR ARAYA GELİP KONUŞMAK, O KADAR ZOR MU?‏

Ava Péré
diyarikert@gmail.com

İnsankızı ve oğlunun en önemli özelliklerinden biri de, bir araya gelip konuşmak,tartışmak,anlaşmak değil mi? (Güya kadın-erkek eşitliği var ya,nedense soyadlar falan-filanın oğlu diye verilmiş te,falan-filanın kızı diye sanırım hiç verilmemiş.)Ancak bu özelliği,çeşitli nedenlerle bazıları uygulamaktan çekiniyor veya kaçıyor.Eninde,sonunda bu özelliği uygulamaya kalkıyor,fakat çok canlar yandıktan,kalpler kırıldıktan sonra.Hem de geçmişteki tavırlarını unuturcasına...

Yakın tarihimizde örneğin 12 Eylül 1980 öncesi ne sağcı yöneticiler ,ne de solcu yöneticiler diyelim bir yemekte,veya bir misafirlikte bir araya gelmezlerdi.Kazara bir araya geldiklerinde de bir birlerini alt etmek için veya zaten en başta art niyetlice oturdukları için,kalp kırmalarla kalkılırdı.Aynı tavırları tabandakilerde uygulamak zorundaydı veya öyle benimsenmişti.

Sonradan kısa süreliğine de olsa bir binaya veya odaya hapsedildiklerinde tüm bunlar unutuldu.Unutuldu da ne oldu?O kadar enerji boşa gitmiş oldu.Biraz hapis yatan sağcıların bir kısmı faşistlikten koparak iyi-kötü demokrat bile oldu.Solcuların da bir kısmı sosyalistlikten koparak liberal oldu.

Birbirlerini öldüren bazı gruplar,birbiriyle dost bile oldu.Peki ne oldu o görüş ayrılıkları,ne oldu o ilkeler ,ne oldu o çıkar çatışmaları,ne oldu o mevki çatışmaları...

Bir süre önce Komünist Partilerinin Polit Bürolarında görevli olanlar,kısa bir süre sonra Kapitalizmin üyesi oluverdiler, hatta en tepedeki yöneticileri oluverdiler.

Tekelci sermayenin çıkarları falan deniliyordu,tamam çıkarını elbette her kesim düşünecek,fakat bugün Tüsiad ,tabii ki bunda çıkarı da var olacak ki,eski bazı tekelci karşıtlarına göre daha demokratik bir anayasa istiyor.

Zaten ülkemizin kendine göre bazı farklı özellikleri olabiliyor da.dünya da görülen yapılanmalardan bazı farklılıklar yaşanabiliyor da. Nitekim Osmanlının ekonomik, sosyal yapılanması da literatürden biraz daha farklı idi.

Bu gün yine neredeyse eskiye dönüş yaşanmış oluyor.Yine uzaktan konuşmalar,konuşmalar.,Uzaktan yazışmalar,yazışmalar amma da ne yazışmalar,sayfalarca...

Oysa bu yöneticiler medyadan veya başkalarından uzak,o binadaki veya odadaki gibi zoraki değil de gönüllüce bir araya gelseler, yemek yeseler,birbirlerine takılıp şakalaşsalar,bir yandanda uygarca konuşup,tartışsalar,her kes hatasını,eksiğini kabul etse,anlaşsa "canları çıkar mı"acaba?

Demek ki bu durum da insanların bir hastalığıdır ki,genelde önce kavga,gürültü,kalp kırma hatta ölümler,savaşlar,tüm bu yaptıklarından utanmadan,sıkılmadan, sonradan da bir araya gelip konuşmalar,anlaşmalar,barışmalar,hatta dostluklar...

Bir ara çatı tartışmaları vardı,hani ne oldu?

Bu günlerde de Anayasa tartışmaları var;kimi diyor işte paketim,kimi diyor o pakete karşıyım,kimi diyor yok benim paketim veya tasarım,kimi diyor hepsine karşıyım,kimi diyor zamanı değil,velhasıl herkes durduğu yerden veya medya aracılığıyla konuşuyor.Ve işi daha da zorlaştırıyorlar.
Oysa kolayı var;
Yeri geldimi "anayasa toplumsal bir sözleşmedir" deniliyor.Çağa uygun anayasa deniliyor.
Toplumda,ister sınıf,ister etnik,ister dünya görüşü açısından az bir kesim bile toplumun üyesi ise; o zaman bu kesimin bile dahil edilebildiği bir ortam oluşturulabilir.Mesela,Partiden tutun sendikalara ,derneklerden tutun birliklere,dergilerden tutun gazetelere,radyodan tv lere kadar,tabi birbirine yakın kesimler ayrı ayrı değil,sayıca eşit olarak biraraya gelip konuşabilir.Yeterki iyi niyetli olunsun.

Her farklı kesimin,ikişer veya üçer kişilik uzmanı gelecek.Diyelim toplam 100 kişi.Bunlar Istanbul'da gerekirse 2 veya 3 ayı geçmeyecek şekilde günlerce,haftalarca konuşacak,tartışacak,al-gülüm yapacak,öyle olmazsa böyle,böyle olmazsa şöyle diyecek."Kazan kazan"da olacak.Oylama falan olmayacak.Tam mutabakat sağlanıncaya kadar...

Kalmak isteyenler ve toplantılar için Istanbul'da bir otel falan belki pahalı olur, pratiklik ve zaman açısından daha iyi olur da,maksat insanlara veya devlete fazla masraf olmasın. Zaten bu kesimlerden gelen kişilere,Istanbul'da kalabilecekleri yer ille ki olur. Toplantılarda da bulunacak olan bir çok kurum veya kuruluşun değişik salonlarında ücretsiz oturumlar yapılabilir.

Bu temsilcileri seçmek için de, toplumun genelde güvenini,tarafsızlığını kazanmış 5-10 kişi sanırım bulunabilir.

Eğer olursa en sonda sekter,dışlayıcı,inatçı , kinci,bencil veya kötüniyetliler...O zaman mutabakat sağlanmamış olur.

Zaten mutabakat sağlanırsa, halk oylamasına bile gerek kalmaz.Bu durum hem zamandan hem de bütçeden tasarruf sağlar.Yersiz propaganda masrafları olmaz ve enerji boşa harcanmaz,

Yok eğer O kötüniyetliler veya benciller v.s yüzünden mutabakat sağlanmazsa,diğer kesimler bunların tutum ve görüşlerini teşhir ederek,tabi onların da söyleyecek sözleri olacaktır,o zaman 2 anayasa tasarısı ile hatta 3 anayasa tasarısı ile referanduma gidilmelidir. Yani "ya herro ya merro" misali...

Bu durum sonunda kabul edilecek Anayasa,ne yazıkki geçmiş Anayasalar gibi tartışmaları belki de çatışmaları beraberinde getirecektir.

Eninde sonunda,yıllar sonra bir mutabakat Anayasası ortaya çıkacaktır, veya büyük ihtimalle tarihte görüldüğü gibi Avrupa 'nın zorlamaları ile...

Peki ya kayıp zamanlar,kayıp enerjiler,kayıp gönüller,kayıp ,kayıp,AYIP,AYIP...

11 Nisan 2010
Teman Dep

Hiç yorum yok: