29 Kasım 2009 Pazar

TÜRKÜM DOĞRUYUM (!)


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

İzah edemediğim bir fenomen. Daha ilk okula başladığımda, ne “Türküm doğruyum” andını, ne de Pazartesi günleri okulda “İstiklal marşını” söylemedim. İçimden gelmedi. O küçücük beynim itiraz ediyordu. İki yaşında babamı kaybettiğim içinde babamın Kürt olduğunu dahi bilmiyordum.

Doğan Avcıoğlu, Kürt sorunun doğuda Feodalitenin yok olması ile halledileceğini iddia etmiş. Bugün de hâlâ ayni fikirde olanlar mevcut. Sanki Kürtlerin varlığına sadece feodal yapıda olanlar sahip çıkıyorlar. Aslında Kürtlerin varlığını kabul edemiyorlar.
Feodalite yüzlerce senedenberi oluşmuş sosyal bir yapılanmadır. Elbette ekonomik sebepleri vardır. Onun etkilediği siyasi hakimiyetide mümkündür. Onu toprak reformu ile yok etmek te mümkün değildir. Geçmişte büyük arazi sahiplerinin mirascılarına şimdi ancak cuzi miktarı intikal etmiştir. Çünkü ağaların bir kaç eşi olduğu gibi, onlarında doğurganlıkları had sınırda , aile planlaması olmadığı için, çok sayıda torunları olmuştur. Bugün ekonomik yapılanma, topraktan ziyade sermaye sahibi tüccarların, fabrikatörlerin siyasi feodalitesine dönüşmüştür.

Şırnağın köyündeki okullara bilgisaray ve internet girmiş olmasına rağmen, Köy enstitüleri için ağlamanın bir faydası olmayacağı gibi, Kürt sorununada hâlâ feodaliter yapının suçlanması, hele ,hele feodal aileleri Dersim ve benzerlerinde olduğu gibi katledip, sürgünlere göndermenin Kürtler arasında ne gibi acılara sebep olduğunu , tıpkı Ermenilere tehcir yapılması ile onların uslandıramayacaklarını tarih yazmaktadır. Düşünen, sosyolojiden anlayanlar tarafından açıklık kazandırılmışdır. Traktörün gelmesi feoadiliteyi kuvvetlendirmişsede, demokrasinin gereği oy sandığının yürürlüğe girmesi siyasi etkinliğini ortadan kaldırmıştır. Öcalan’da evvela feodaliteyi yıkmak için silahı vasıta olarak kullanmışsada , bugün özgürlüğün, ancak özgür düşünenlerin, demokratik yapılanması ile mümkün olacağı anlaşılmıştır. Bizde % 70 halkın köyde yaşadığı devirlerde İsveçte, diğer batı ülkelerinde ancak % 15 köyde yaşamakta idi. Bugün Türkiye’de de artık köyde ikamet edenlerin sayısı % 38 e düştüğü, köylü vatandaşların şehirlerdeki fabrikalara yönlendiği bilinmektedir. AK parti hükumetleri bu ihmal edilmiş, ilkel yaşamda olan köylü vatandaşlara ideolojik değilde pragmatik bir yaklaşımla hizmet verdiği için oy sayısını artırmayı bilmiştir. Onlara karnını kaşıyan, küp kafalı gibi tanımlarla muhalefetin yaklaşımı hem insancıl olmadığı gibi, hemde onları muhalefete mahpus kılmıştır.

Doğan Avcıoğlu’nun askerlerle birlikte feodal yapıyı yıkarak, toprak reformu yaparak, cebren sosyal bünyeyi değiştirebileceği fikri jakoben bir anlayıştır. Köyde yaşayan halkı tanımadan, teorikman, masa başında, jakoben fikirler üretmek sağlıklı olmamıştır. Değişimin eğitimle, interenet aracılığı ile olabileceğine inanıyorum. %90’ nı yeşil kartlı olan, analfabet kadınların sağlık problemlerine hizmet ettiğim zaman benim vardığım analitik fikirler bu istikamettedir.

Antilaik sözleri muhtevi istiklal marşını ezberletmek, okutmakla, arapça ve farsça kelimelerin çoğunlukta olduğu , Atatürk’ün gençliğe hitabesini ezberletmekle şekil itibari ile faşistik bir görüntü verdiğimizi düşünüyorum. Yasin’i ezberlettiren Fethullahcı zihniyetle, Türküm doğruyum andını söyletmenin bir farkı olmadığı kanaatındeyim. Eğitimde birinci prensibin özgür düşünmeyi sağlayan bir reformun olması gerekmekdir. Bugün milli eğitimin müfredatında Kürt kelimesi yok. Edebiyatta, tarihte ,müzikte Kürt yok. Devlet hâlâ Kürdü yok saymakta. Batılılar Türkiye’yi sevmediklerinden değil, yani duygusal bir nedenle değil, Türkiye’de hâlâ insanların testere ile başlarının kesildiği için, Tuvaletlerinin hâlâ alaturka olduğu, gayri müslimlere gavur dendiğinden, Azınlıkların dillerine, kültürlerine nefes aldırılmadığından dolayı Türkleri, insanlarının % 80 ninin yalan söylediği için, Türkiye’yi asrın gerisinde buldukları için istemiyorlar. Atatürk’ün doğrularından ileri gitme çabası olmadığı gibi, yanlışlarının söylenmesinin kanunlarca yasaklanmış olması, adeta bir iftihar vesilesidir.

İnançlara saygı anti laik bir davranış, Atatürk ilkelerine ihanet olarak kabullenilmesi demokratikleşmenin önünü kesmektedir. Hele hele askeri vesayette israr edilmesi, “her Türk asker doğar”, “bir Türk dünyaya bedeldir”, “Türkün Türkten başka dostu yoktur” gibi hamasi sloganların yaygınlaştırılması demokratikleşmenin önünü tıkamaktadır.

Alevileri dinsiz, Kürtleri potansiel bölücü, terörist, gayri müslim azınlığa yabancı muamelesi yapan zihniyette olan Türklerin Mevlanın torunu olmasını hakketmedikleri, insani duygulardan azat mahluklar olarak görmekteyim. Geriliğimizin asıl sebebinin, terörizmin başlıca müsebbibi saymam humanist olmamdan dolayıdır.

Bin senedenberi kardeşiz diyenler Kürtlere üvey kardeş muamelesi yaptıklarının farkında olmasalar gerek. Eşitler arasında üstünlük. Türk kelimesinin bir milletin, Kürt kelimesinin ise etnik bir tanımlama olduğu yutturmacasının artık kabul görmediği, böyle düşünenlerin kendi kendilerini tatmin uygulaması içinde olduklarını söylemem inşallah suç sayılmaz.

Atatürk’ü kanunlarla koruma ihtiyacı utandırıcı bir uygulamadır. Onun yerine tüm vatandaşların insani haklarını koruyucu kanunların tatbikata konulması gerekir. Kürt sorunu yoktur, Kürt yoktur diyenler Türk olma vasfınıda ibraz edemezler. Cahilliklerine verme hoşgörüsüde normal aklı selime sahiplenenlerin kârı değildir. Hürriyet gazetesinin ‘ Türkiye Türklerindir’ sloganını baş köşeye oturtması utanç vericidir. Türkiye bütün meskunlarınındır. İşte bölücü olanlar “Türkün Türkten başka dostu yoktur” diyenlerdir. Damarlarındada asil bir kan olduğuna inananlardır. Bundan daha ırkçı bir söylem olabilir mi?

Kürtlere bir çakıltaşı dahi vermeyeceklere son seçimlerde ortaya çıkan bir gerçek adeta bir referandum neticesi olarak algılanmalıdır. Doğuda ve güneydoğuda yani Kürdistan’da sadece Kürt kökenli adaylar kazanmıştır. Ohalde o bölgede yaşayanlar oranın sahibidir. Kürtlerin yarısı batıda yaşadığına göre Kürtler bütün Türkiyenin sahiblerindendir.

Bir taraftan gençlerin dağa çıkmasını önleyemediğinden Başbuğ itiraf ederken, demokratik açılımla dağda olanları indirme inancına karşı bazı şovenistlerin dağa çıkacaklarını, 20 bin gönüllü Türkle onları yok edebileceklerini, yani dağa çıkıp eşkıyalık yapabileceklerini söyleyenlerin beyinlerinde arıza olduğunu düşünüyorum.

Türkiyenin her tarafında silahlarının fışkırdığı cuntacıların varlığını inkar edip, onlara sahip çıkanların yarın mahkemeler sonunda şayet doğruluğu katileşirse hicap duyup duymacaklarını merak ediyorum

Yakında demokratikleşme ile bu yazdıklarımın maziye ait serzenişler olarak kalmasını ümit ediyorum.

Antalya, 29.11.09

Hiç yorum yok: