18 Ocak 2009 Pazar

Ararsanız Evde Olacağım




A.Kadir Konuk / Yenihayat1@t-online.de

Günlük Özgür Politika Gazetesi yazarı Selahattin Erdem (Duran Kalkan) ortada fol ve yumurta yokken kendi başlattığı „Parayla yazı yazma“ tartışmasında, kendisini eleştirenleri „Okumadığını“ belirttiği yeni yazısında „İt ürür kervan yürür“ dedi.

Nokta!

Dünyaca tanınmış bir siyasi hareketin yöneticilerinden birinin, kendisinin neden olduğu bir tartışmada aldığı tavır buysa gerisine aldırma!

Erdem’in „İt“ dedikleri; yazılarını parayla yazan, beyinlerinin, kalemlerinin emeğiyle kıt kanaat geçinmeye çalışan insanlar.

Küfürün tartışmaya katıldığı anda saygı da tartışma da bitmiştir. Söylenilecek hiç bir söz kalmaz böyle hallerde, „Yolunuz açık olsun“ denilir.



Düşüncelerini özgürce yazmayı, yazdıklarının bedelini ödemeyi ilke edinmiş bir yazar ve gazeteciyim. Gerekçesi ne olursa olsun yazamadığım anlarda giderim!

Sizlere veda etmek zorundayım.

„İnsanlara ümit verdin, şimdi çekip gidiyorsun“ demeyin. Onlar yollarını bilir, bulurlar akacakları dereleri. Ben sadece bir kıvılcım oldum, onlar yangın olmakta gecikmeyecekler, inanıyorum buna.

Ayrıca onlar için hep bilgisayarımın başında olacağım. Özel yazışmak isteyenlere açık olacak yüreğim, kapım, beynim.

Son zamanlarda siyasetten kaynaklanan ve beni çileden çıkaran sorunları yine özel yaşamıma taşımaya başladım. İnsanlık, kendi halkım ve dünya halklarının mutluluğu için çalışırken yaşamıma değişik dönemlerde giren, birlikte güzel günler de yaşadığım, içlerinden birinin işkencelerde 42 gün kalmasına da neden olduğum, çocuklarımın anneleri olan üç kadınımın hiç birini beni sevdikleri halde mutlu edemedim.

Üç çocuğum bu mücadelenin içinde savrulup gitti, mutsuzluklarının temelinde benim insanlık için mücadelem yatıyor. Tek tesellim, beni sevmeseler de, artık her biri çocuk sahibi olan çocuklarımın benim yardımıma gerek duymadan kendi ayaklarının üzerinde durmayı başarmaları.

Dördüncü çocuğumu mutsuz etmek, politik nedenlerle kudurmuş bir yüzle ona bakmak, kendi siyasal sorunlarımı ona yansıtmak istemiyorum.

Ne kendime yönelmek, ne de başkalarını kırmak istiyorum artık. Gidişim bundandır.

Başta „beybun“ sitesi olmak üzere yazılarımı yayınlayan, beni çalışmalarımda destekleyen, huysuzluklarıma katlanan, yazılarım yüzünden sıkıntılar yaşayan tüm internet sitelerinin yöneticilerine içtenlikle teşekkür ediyorum. Onlara yazacağım son yazım bu.

Giderken kimseyi üzmek istemem. Kimseleri kırmadan gitmek isterim. Geldiğim gibi sessizce çekip gitmek. Hiçbir yoruma açık kapı bırakmamak, tüm suçu, sorumluluğu üstlenerek gitmek isterim.

Yolculuklarım hep böyle başladı yaşamımda. Kimseler uğurlamasın istedim giderken. Mendil sallamasınlar, su serpmesinler ardımdan. Hele, gözyaşı, onu hiç istemem, damlasını dökmesinler.
Hemen kalkıp, hemen gittim ne zaman gitmem gerektiyse. Ardımda güzel bir ses bırakmak istedim her defasında. Becerebildim mi, bilemiyorum.

Gitmelerimde türkü söylemeyi sevdim hep. Bu kez şiirlerle gitmek istiyorum. Neşe kalsın geride.
Severim Can Yücel’in sevgi dolu şiirlerini.

„Boş ver be yaşı başı
Gönlün ne kadar şık, sen ondan haber ver
Şöyle atıp koyu girileri-siyahları sabahtan
Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını
Gelene geçene yol verme girsin diye içeri, ama
Gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda
Ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında
Bırak aksın yollarına

Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın
Sen inan yüreğine
Hem ona geçmezse kime geçer sözün
Büyü büyü
Bak ellerin ayakların kocaman
Aklın da maşallah yerinde
E.. ne diye tutarsın yüreğin uçmasın diye
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden
Boş ver yaşı başı
Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver

Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün
Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü
Öl gitsin...

Parayı pulu savurup
Bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin
Savrul gitsin

Boş ver be yaşı başı
Kim tutar seni kim
Kendi yüreğinden başka kim
Aklını al da öyle git
İster bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa
Seveceksen ve öleceksen uğruna…
Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa..

Yaş 70’e gelse bile hayat daha bitmemiş
Sen mi biteceksin
Çekeceksen bile bayrağı
Yaşadım ulan, dibine kadar diyemeyecek misin?“

Yaşamın „Dibi“ neresi, onu henüz bilmiyorum, o an geldiğinde öğreneceğim. „Müthiş yaşadım“ diye yazmıştım, anımsayacaksınız. Gerisini de „Müthiş“ tamamlarım her halde.

Ve elbette her yolculuğun başında veda anlamında söylense de ümidi dillendirir, „Buluşmak üzere“ sözü.

Can Yücel de öyle yazmış.

„Buluşmak Üzere

Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuruPırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu, efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki deİşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor, bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım.“

Giderken sizlere son bir mektup sunuyor, son çağrıda bulunuyorum.

“Sayın KONUK…..Aslında ben size veda etmek için yazıyorum. 12 gün sonra Sincan Kadın Cezaevi’ne teslim olacağım. Cezam 6 yıl. Tabiri caizse yatarı 22 ay. Davamın başladığı 2000 yılından beri af beklentisi içindeydim. Ancak 8 yıl geçmesine rağmen umut verici bir gelişme olamadı. Başınızı ağrıtmayım, içimde az bir süre yatmanın umuduyla 5 aylık bebeğimle cezaevine gidiyorum. Sizin her zaman bu konunun üzerinde olacağınızı bilmek, ben ve diğerleri için çabaladığınızı bilmek güzel... Kendinize iyi bakınız. Sevgi ve saygılarımla. SEVİL ALDEMİR“

Sevil Aldemir’in çocuğunun adı „DÜNYA“.

Dünya’yı cezaevinde oyuncaksız bırakmazsınız değil mi?


Adres: Sevil Aldemir ve kızı Dünya Aldemir Sincan Kadın Cezaevi-Ankara

Ya işte böyle.

Aha ben gittim!
Sevgiyle kalın hepiniz!

Ararsanız sizler için hep evimde olacağım!

Hiç yorum yok: