3 Ekim 2010 Pazar

KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN’I SOLLAYACAK MI?


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com



Kılıçdaroğlu, Baykal’ın aksine CHP’ yi reel politikaya dönüştürmek isterken, bir taşla iki kuş vurmak kurnazlığıyle, Erdoğan’ı köşeye sıkıştırıp, adeta kompleksiz bir davranışla onu sollamak mı istiyor? Cumhurbaşkanı Gül dahi ona methiye yollar gibi, CHP’ nin yönetiminde Önder Sav ve şürekası bulunduğu müddetçe Kılıçdaroğlu’nun başarılı olacağına inanmayanlar onun şimdiye kadar olduğu gib, müstakar olamayacağını ileri sürüyorlar. Kısa zamanda Baykalcıları, Öymen gibi statükocuları yönetimden uzaklaştırdı. Baykal’ın Tüzük değişimi için olağanüstü Kurultay toplantısı önerisine yan çizdiği, Baykalcı illerin yönetimlerinide yavaş yavaş işten el çektirdiği, başkanlık pozisyonunu sağlamlaştırmağa çalışmakta olduğu gözlenmektedir. Şimdiye kadar AK partinin problemlere çözüm önerilerine kategorik olarak karşı çıkan Baykalcı çizginin tersine, Erdoğan’ın önüne geçmek, onu sollamak gayreti içinde olduğunu görmekteyiz. Erdoğan bu tuzağın farkında ve onu samimiyetsizlikle suçlamak, seçimlere kadar zaman darlığından bahsetmek zorluğunda kalmıştır.
Erdoğan, referandumda %58 lik bir zafer kazandıktan sonra Türkiye’ de politikanın gündemini belirleyici TEKADAM pozisyonunu muhafaza etmek için %42 Hayırcılarıda kucaklayıcı irade beyanında bulunmuştur. Diğer taraftan ‘’ One Minutle’’ başlayan dış politikadaki celallenmesinin tahribatına önem vermediği intıbaını uyandırmaktadır. USA ile ilişkilerimizin HAMAS ve İRAN politikaları yüzünden bayağı bozulduğunu Serdar Turgut’un ve Mehmet Ali Birand’ın USA’ daki Türkiye aleyhtarı oluşumu ciddiye alınması gerektiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hükumetin icraatlarında, ve parti yönetiminde TEKADAM , tek belirleyici oluşu, gidişatı dikkatli irdeleyenlerde korku ve endişe yaratmaktadır.

Meclisteki bir oturumda meclis başkanına ‘ siz susturmazsanız ben mi susturayım ‘’ dediğinde başkanın istifa edeceğini yahutta ‘’ Vazifeme müdahele etmeyin ‘’ diyeceğini beklerdim. Keza Tüsiadcıların berteraf olacağı tehdidini hoş karşılayan olmadı. Kabine toplantılarında bakanları azarladığı dedikodularıda yayılmaktadır. Aşı mevzuundada Sağlık bakanını küçük düşürmekten imtina etmemişti. DTP’ liler hakkında söyledikleride demokratik sayılmaz . AB liderlerine son günlerdeki salvolarını da dikkatle takip etmek gerekir. Bütün bu psikolojik transformasyonu izah etmek gayet kolay. Belkide isteyerek yahutta istemeyerek, farkında olmadan, TEKADAM oluşundan konuşmalarında, davranışlarında frenleri kaybettiği intıbaı vermektedir. OMNİ POTENZ , hata yapmaz diye düşünen, ona hiç toz kondurmayan köşe yazarları, yandaşları, partizanları gittikçe çoğalmaktadır. Yanılmıyorsam, Mahmut Esat Bozkurt’un ”İhtilallerin Felsefesi” eserinde ‘’Liderlerin etrafında zamanla bir hale teşekkül eder ‘’ şeklinde bir analizi vardır. Roma imparatorluğunu yöneten TRİUMVİRATTAN sonra SEZAR’ın öne çıktığını, Stalin’in vefatından sonra ki Triumvirattanda KRUÇEV’in öne çıktığı, yakın tarihimizdede ATATÜRK’ün en yakın silah arkadaşlarını istiklal mahkemesine göndererek TEKADAM pozisyonunu gerçekleştirdiğini biliyoruz. BAYKAL bile parti içinde TEKADAM pozisyonunda idi. TEKADAM’cılığın önünü kesen Demokratik yapılanmadır. Seçimler netice itibariyle halk iradesi, sağ duyusu, mantıki yapısı dengeleri sağlamada bize garanti vermektedir. Türk halkı yakın geçmişte oyları ile dört partiyi meclisin dışında bırakmışdı. Erdoğan askeri ve yargı vesayetini elemine etmesine rağmen frensiz TEKADAM pozisyonunu ile önümüzdeki seçimleri kaybedebilir. CHURCHİLL ikinci dünya savaşından zaferle çıkmasına rağmen TEKADAM olma tehlikesini gören halk ilk seçimde onu yönetimden uzaklaştırdı. De Gaulle’ünde akıbeti öyle olmuştu. Erdoğan bu tarihi olaylardan kendine ders çıkarıpta uzlaşmacı stratejiyi yakalayacak siyasi ferasete sahiptir. Türkiyeye başkanlık rejimini getirip Cumhurbaşkanıda olabilir. Aksi takdirde Kılıçdaroğlunun sollama taktiği ile halkın iradesiyle gelecek seçimde hezimeti mukadder olabilir. Pragmatik prensiplerle YOLA DEVAMDA edebilir. Çalışkanlığı, gerçekleştirdiği hizmetler ve karizması onun inkar edilemeyecek desteği olabilir.

Kürtlerin bir numaralı isteği olan Anadilde eğitim hakkında söylediklerinin hatta yandaş köşe yazarları ve eğitimcilerin ilmi verilere dayanan görüşleri dikkate alınırsa, negatif algılandığını gördük. Belkide konjunktürel bir taktik eseridir.

‘’Anadilde eğitimin milleti ayrımcılacağa, yahut bölücülüğü körükleyeceği’’tarzında beyanatının ciddiye alınması mümkün olamaz. ‘’Kurslarla Kürtçe öğretimine karşı olamayacağını ‘’ söylemesi mizah konusu olabilecek bir tenakuzdur. Okullarda seçme dil olarak öğrenilen KÜRTÇE bölücü oluyorda, kurslarda öğrenilen KÜRTÇE ‘nin bölücü olamayacağını söylemek inandırıcı olamaz. AB ülkelerinin çoğunda ikinci eğitim dili Türkçe veya Kürtçe olduğundan haberi yok mu? Bulgaristandaki, Almanyadaki Türklere resmen Türkçe öğretildiğine göre Erdoğan bari o devletlere bir tavsiyede bulunsun. Türkçe eğitim dilini yasaklayın , yoksa bölünürsünüz. Türkçeyi Kurslarla öğretin. Türkçe öğrenimi zor olduğu için mi ilk okul birden Lisenin son sınıfına kadar Türkçe edebiyat, gramer, imla öğretilmekte. Kürtçe nasıl olsa konuşularakta öğrenilebiliyor. Zaten Kürtler Suriye ve Irakta Kürtçelerinin yanında Arapça, İranda Farsça, Almanyada Almanca öğrendikleri için Türklere nazaran iki dil bilmektedirler. Kürtler Almanya da İsveç’te egemen dillerin yanında Kürtçe, yahut Türkçe, ilaveten İngilizce bazan Fransızca öğrenmektedirler. Almanya daki Kürt çocukları en azından dört dil bilmektedirler. Türkiye de ise iki yabancı dil bilen öğretim üyesi yoktur.

Çok şükür ben kurslarda değilde, yerinde Almanca, İngilizce, Fransızca, kulaktan dolma Kürtçe öğrendim. Yaşım icabı Osmanlıca ve Ecevit Türkçesi de bilirim. Tıp eğitimi için gerekli 22 bin kelimenin çoğu da latincedir. İnsanların birbirini anlaması , dialog kurması için tek vasıta DİL’dir. ANADİL de eğitim insanlık hakkıdır. Buna karşı çıkma fikri ırkçı bir fikirdir.

BM Genel Kurulun’un 1993 tarihli ve 47/135 sayılı kararıyla ilan edilen Ulusal veya etnik, Dinsel veya Dilse Azınlıklara mensup olan kişilerin haklarına dair bildirinin 3.maddesinde; ‘’ Devletler mümkün olduğu kadar , azınlıklara mensup kişilerin anadillerini öğrenmelerini veya anadillerinde eğitim almaları için yeterli imkanlara sahip olabilecekleri gerekli tedbirleri alır ‘’ denmektedir. Ayni şekilde Avrupa konsey’inin 1995 tyarihli Ulusal Azınlıkların kıorunması için Çerçeve sözleimesi de azınlıkların eğitim hakkıyle ilgili olarak ‘’ Taraf devletler gerektiği takdirde kendi ülkelerindeki ulusal azınlıkların ve şoğunluğun kültürü, tarihi, dili ve dini hakkındaki bilgileri geliştirmek için eğitim ve araştırma alanlarında btedbirler alır’’ der. Bireyin anadilinde eğitim öğretim yapmasının ülkeyi nasıl böleceği doğrusu insana olan güvensizliğin ispatından başka bir şey değildir.

6 milyon Kürt çocuğunun anadili Kürtçedir. Kürtler, Türkçe biliyorlar, Türkçe türkü söylüyorlar. Fakat kardeşimiz dedikleri Kürtlerin dilini, türküsünü biliyorlar mı? Böyle kardeşlik olmaz. Barış sağlanamaz.

Bu arada kabine ARAPÇA dilinde eğitim yapılması hakkında karar alması Kürtlerde hayal kırıklığı yaratmıştır. Erdoğan’nın eşinin arap kökenli olmasının bu kararda etkisi olduğu iddia edilmiştir.

Cumhurbaşkanı GÜL’ün Kürt sorununu PKK, dan ayrı değerlendirilmesini TBMM açış konuşmasında dile getirmesi ümit vermektedir. PKK nın bir ay müddetle eylemsizlik kararını uzatması da sevindiricidir.

Hükumetin son günlerde ki faaliyeti de Kürdistan’da olumlu bir havanın yaratılmasını sağlamıştır. İnşallah silahlar devamlı olarak susar .

Hiç yorum yok: