8 Aralık 2010 Çarşamba

REFERANDUM…


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com


FIRATIN ÖTESİNDE de FACTO KÜRDİSTAN OLUŞMUŞ!

Bu sene üçüncü sefer Diyarbakıra gittim. Birincisinde Kitap fuarını gezdim. İkincisinde ‘’Mezapotamya Tıp Günlerine’’ katıldım. Üçüncü toplantı ‘’Sağlık politikası’’ hakkında idi. Her iki kongredede konuşma dili KÜRTÇE oldu. Böylece KÜRTÇE nin ilmi tebliğler için yeteneğide kanıtlanmış oldu.

Ziyaretlerimde ki en mühim tesbitim Fırat nehrinin doğusunda bir KÜRDİSTAN olduğudur. KÜRDİSTAN terminolojisine karşı çıkanlar var. Nerede bir halk yoğun yaşıyorsa oranın coğrafi adıda o halka izafetendir. Mesela Rumların yoğun yaşadığı coğrafyanın adı Yunanistandır. Macarların kine Macaristan, Gürcülerinkine Gürcüstan, Ermenilerinkine Ermenistan, Türkmenlerinkine Türkmenistan denmektedir. Kürtlerin yoğun yaşadığı bir coğrafi bölgeye Kürdistan denmesinin mahzuru nedir? Mahzuru Türklerin korkusudur. Kürdistan denilince bölünmektren korkarlar. Kuzey Iraktaki özerklaşmiş Kürt devletine Kürdistan demek artık kabul gördü. Orası güney Kürdistansa kuzeyide elbette Kuzey Kürdistandır. Trakya da Rumlar yaşamıyorsada oraya RUMELİ denmenin bir mahzuru yoktur.

Bu kuzey Kürdistanda halkın yaşam tarzının Türklerle hiç alakası kalmamış, daha doğrusu deFACTO o bölge Türkiyeden ayrılmış gibi bir görüntü veriyor. Nasıl Almanyadan Fransaya geçerken ayrı bir yaşam tarzı görüyorsanız Fıratın ötesindede ayni empresyonu yaşıyorsunuz. Ora halkının yemesi, içmesi, giyimi,kuşamı , konuşması, türküsü ,siyasi algılamaları, misafirperverliği Türklerinkine hiç benzemiyor. Bu durumu algılamayanların korkudan kafalarını kuma soktuklarını zannediyorum. Bu bir kendi kendini kandırmaktır. Halk bilinçli olarak illegal sivil itaatsızlığı göze almış. Bakkallarda meyve sebze isimleri Kürtçe yazılmış, Tualetlerde bile erkek, kadın kelimesinin yanında Kürtçe isimler yazılmış, bir çok yerlerde Kürtçe alfabe bile kullanılmış. Daha enteresanı hükumet temsilcileri, mesela bir vali bir yeri ziyaret etse kimse ayağa dahi kalkmıyor. Eskiden jandarmanın girdiği yerde bile halk el pençe ayakta karşılardı. Bu hususta çok müşahedelerim oldu. Ben laf olsun diye söylemedim ‘’de FACTO’’ bölünmüşlük gerçekleşmiş derken. Bazı şovenist parti sözcülerinin bölünme paranoyası, korku yaymaları onlara ne kadar oy kazandırır bilemem.

KÜRT KADINLARININ SİYASİ ANGAJMANI

Bundan evvelde yazmıştım; siyasiler kadınların giyim kuşamlarını tartışmalarında kaybettikleri enerjilerini Kürt sorunun çözümüne sarfetselerdi çoktan birlikte yaşamanın formulünü bulurduk. Dün Başbakan Erdoğan rektörlerle yaptığı toplantıda benim söylediğim sözleri aynen tekrar etmiş. Bu çok hoşuma gitti.

Diyarbakır da çok sevindirici bir tesbitimde Kürt kadınlarının siyasete angaje olmalarının değil Türklerden, hatta Almanlardan ziyade olduğudur. Bir prensip kararları var her erkek başkanın yanında bir kadın eş başkan seçilmiş. Parlamentoda, belediye meclislerin de % 40 kadınlardan müteşekkül olduğu bir gerçek. Bu tesbitimi es başkan Aysel Tuğluk hanıma söyleşimizde açıkladığımda bana bu katılımın sağlanmasında çok mücadele verdiklerini anlattı. Oral Çalışlarda bugünkü makalesinde bu mevzuya dokunuyor. Benim kanaatıma göre bu şimdiki mücadele neticesinde varılmış bir başarı değil. Kürtlerde benbeni bileli kadınlar kendilerini erkeklerle eşit sayıp şahsiyetlerini isbatlamışlardır. Kendi annem daha 20 yaşında iken babamın vefatını müteakıp ailenin yaşamını dirije etmiştir. Keza üvey annem aile büyükleri sürgünde iken geride kalan büyük aile fertlerinin yaşamlarını kontrol altında tutmuştur. Daha bir çok kadın akrabalarımın aile içinde erkeklerini yönlendirdiklerini hatırlıyorum. Bu hususta mesleğim icabı Kürt kadınlarının suverinitesi hakkında çok tesbitlerim olmuştur.Kürdistanda ananevi NAMUS cinayetleri , kadınlara karşı acımasız şiddet uygulamalarıda aktualitesini korumakta.

KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜNÜN ADI REFERANDUM OLMALIDIR.

Ben şasen silahtan nefret eden bir hekimim. Vazifem insanların yaşamlarını sürdürmelerine katkıda bulunmaktır. Silah ise tam tersi insan yaşamına son veren bir vasıtadır. Gurula söyleyebilirim ki askerlik görevide yapmadım, çocuklarımada hiç bir zaman silahlı oyuncak almadım.

Mevlananın dediği gibi sorunları sevgi ile çözmeliyiz. Silahla asla. Kürt dsorununa silahsız çözüm yok mu? Bana kalırsa bu ancak REFERANDUM la mümkün. İster KIBRIS’ta, ister Kürdistan da Referandum yapılıp asıl MAĞDUR’u halka sorulsun. Halklar kendi kaderlerini kendileri tayin etsinler. Ne ERDOĞAN, ne ÖCALAN, ne BARZANİ, ne DENKTAŞ, ne PAPANDREU, ne AB ne ABD . Bazı siyasiler DTP nin çözüm politikaları üretmelerini istiyorlar. İşte size silahsız çözüm formülü. Referandum neticesinede halkların boyun eğmesi zorunludur. Başkalarını sorumlu tutamazlar. Çiller’in şakıltaşı masalı geçmişte kaldı. Çünkü bugün bir damla kan akmasın diye milyonlarca çakıltaşı söz konusu olamaz. Deniyor ki ne Öcalan, nede DTP Kürtlerin temsilcisidir. Ohalde Kürt halkının kendisine soralım. Erdoğanın Anayasa Referandumunda dediği gibi halkın vekillerine değilde asline gidelim. Bu yöntemde silahta yok, temsilci partilerde yok. Referandum istemeyenler Kürt halkından korkanlar olacak.

Referandumda neler sorulmalı:

1. Türklerle birlikte mi yaşamak istiyorsunuz? (Belçika modeli olabalilir.)

2. Fedrasyon mu size daha uygun? (İsviçre, Almanya misali)

3. Ayrı devletmi kurmak istiyorsunuz? (Kıbrıs misali)

BU referandum Kıbrıstada yapılabilir. Kıbrıs Türklerinin % 80 i Kıbrıs cumhuriyeti pasaportu taşıyor muş.

Bu suretle SİLAH masadan kalkar. Silahlar susar. Analar ağlamaz. Gençler aptalca yaşamlarını yitirmezler. Dün akşam Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Osman Baydemirle birlikteykende bu fikrimi açıkladım. KEŞKİ dediler. Bu fikrime Kürt önderlerinin karşı çıkmayacaklarını ümit ediyorum. Kıbrıs Türklerinin % 80 ide Annan planına EVET demişti.

Bu referandumdan sonra öteki problemlerin teferruat konumuna düşeceklerini söylemem mümnkün. İster ANADİL EĞİTİM,ister Kültürel haklar, Kıbrısta ise AB problemi kendiliğinden çözülür. Bu fikrime karşı çıkanlar çözümsüzlükten nemalanlar olabilir.

Bu suretle değil bölünmek, MİSAKİ MİLLİ dahi gerçekleşebilir. Sulhcu, kardeşlik projesi , silahın lafı bile edilmeden realize edilir. Daha dün Ak parti başkanvekili Çelik DTP nin yeni, silahsız bir çözüm projesi getirsin diyordu. REFERANDUM en demokratik bir yöntemdir. Gerek Kıbrıs, gerek Kürt , gerekse Ermeni sorunlarına 80 senedir siyasi figuranlar bir çözüm üretemediler. Erdoğan anayasa referandum oylamasında ne diyordu. Sorunun çözümü için asıl sahibi, asıl mağduru halka gitmek lazım. Çok doğru bir yönteme başvurdu. Halk oylamasına gitti.
SEÇİMLERDE BARAJ UYGULANMASI
Demokratik çözüme silah hiç bir zaman vasıta olmamıştır. Demokrasilerde çözüm SANDIK’tadır. Hakiki demokrasilerde piramidin zirvesinde olanlar, kendilerini en akıllı zannedenler selahiyet sahibi olmamalı. Piramidin en altındaki HALK söz sahibi olmalıdır.

Seçimlerdede karar veren liderler olmamalı. Lider sultalığına son vermek aday adaylarını da Almanya da olduğu gibi parti delegeleri, Demokrat parti devrinde olduğu gibi delegeler karar vermelidir. Hatta delegeleride halk kendisi bizzat seçmelidir. İngilterede olduğu gibide dar bölge sistemi getirilmelidir. İngilizlerin, İsviçrelilerİn muvaffak olmuş demokratik sistemlerini neden kabullenmeyiz ki?. İsviçrede her hafta REFERANDUM vardır. Her ciddi kararı halk vermektedir.

KÜRTLERİN VARLIĞI TÜRKLERİN VARLIĞINA ARMAĞANDIR(!)

Sırrı Sakık beyin ifadelerine de şaşırdım. Kürtlerin Türklerin varlığı için daima varlıklarını armağan ettiklerini bilmiyor mu? Dersim de 50 bin Kürtün varlığı armağan edilmedimi? 35 bin PKK lı Kürt gencinin varlığı etkisezleştirilmedimi(!). Diyabakır ceza evinde, diğer ceza evlerinde , 12 eylülden sonra Evren kaç gencin katline , varlıklarının armağan edilmesini uygun gördüğünü duymadımı? Çünkü Kürtlerin damarlarında Türklerin ki gibi ASİL KAN mevcut değil ki. Üstelik MUTLU olmak için TÜRKÜM demekten neden imtina ediyorsunuz ki?

Eskiden PALA ile Avrupaya saldırmışken şimdi paşalarımız KILIÇ’larını beyaz eldivenleriyle , merasimlerde sıkı tutuyorlar. ‘’Tüfek icat oldu, kılıç kında paslanmalıdır’’. Kılıçlar kelle koparma vasıtası olmamışmıdır?

Costa Rica’lılar ordusunu lağv etmiş,o parayı eğitime ve sağlığa harcamış. Bugün dünya çapında yapılan mutluluk anketinde bir numara olmuşlar. Bizde hala askerler yaptıkları darbeler, idamlar yetmiyormuş gibi yeni ergenekon planları yapıyorlar. Bahçeli meydanlarda idam ilmiği atmıyor mu? Bin sene içinde 29 defa isyan edilmesi kardeşce yaşadığımızın alametimidir?.

Biraz medeni olsak, silahsız çözümleri düşünsek , gençleri katletmenin GÜNAH’ından kurtulsak !!!!! Silah satıcılarının zenginleşmesini sağlayan siyasi önderlerin 80 senedir çözüm üretemedikleri , beyinsel yeteneklerinin kifayetsizliği kanıtlanmadı mı? İnanın ki eğitimsiz, cahil halktan, yeşil kartlılardan edindiğim intiba REFERANDUM’un gerekliliğidir. Siyasi önderler durumdan vazife çıkarıp kendi kendilerini önemsiyorlar. WİKİ ifşaatları diplomatların, politikacıların, böyyük devlet adamlarının acziyetlerini ortaya çıkardı. İplerini pazara çıkardı. Kapitalizmle PARA’nın foyası finans krizi ile ortaya çıktı.

İnsanoğlunun iki kötü icadı var. Biri PARA, diğeride SİLAH. Birincisi insanları ahlaksızlığ sürüklediği gibi SİLAHLARDA insanların canına kıyıyor.

Bugün ki gazetelerden bir kaç başlık.

Avrupa’nın genelev başkenti İspanya.300 bin kadın bu sektörde çalışıyormuş. Adalet bakanının beyanatına göre 73 bin istismar davası açılmış. Paranın yaptığı ahlaki tahribat filozofları yeni sistem arayışına zorlamaktadır.

Antalya. 5.12.10

Hiç yorum yok: