28 Eylül 2009 Pazartesi

Her Ne Pahasına Birlik, Değil!

"...sınıflardan ayrı, devletler üstü bir ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” proğramı yoktur..."

Faiz Cebiroğlu
faizce@hotmail.com


Türkiye’de ”Kürt Açılımı” tartışmaları yanında, ”solda birlik” ve ”solda yeni parti” kurma tartışmaları da hızlanmış durumda. Kürt açılımı bir yana, yeni parti kurma girişimcileri ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” proğramı etrafında birleşelim diyor. ”Bağımsızlık” ve ”demokrasiyi” savunanların sesi olacak bir yayın çıkaralım diyor.

Öncelikle şunu belirteyim; bağımsızlık, demokrasi ve anti emperyalizmden yana olan güçlerin birlik oluşturmaları ya da birlikte ”kapitalizme ve emperyalizme” karşı saflaşmaları doğrudur. Bu Anadolu halklarının çıkarlarına da uygundur. Dolayısıyle bu yönde atılan adımlar yapılan çağrı, sarfedilen çabalar önemlidir.

Ama iş bununla bitmiyor, bitmez. Hele hele ne olduğu belli olmayan, ”bağımsızlık” , ”demokrasi” gibi mücadeleyi temel alan bir proğramla da hiç olmaz. Olmaz zira, sınıflardan ayrı, devletler üstü bir ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” proğramı yoktur. Yaşadığımız bu emperyalist küresel çağda, böylesi bir proğramla çıkmak, ya yaşadığımız dönemden bütünüyle habersiz(!) olmak, ya da bu konuda düpe-düz demegoji yapmak demektir!

Gerçekten Türkiye’de sık sık tartışma konusu olan ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” sorununun hâlâ doğru bir şekilde anlaşılmaması acı vericidir.

Parentez açıyorum.
Bir internet sitesinde okudum; ÖDP’den ayrılan Ufuk Uras’ta böylesi bir parti kurma girişimlerini başlatmış durumda. Dağıttıkları metinde, kuracakları parti proğramında ”emperyalizm” ve ”sosyalizm” sözcüklerinin yer almayacağı ama ”demokratik” bir parti olacağını vaaz ediyor. Yeni parti kurma girişimcileri, Ufuk Uras’la birlikte, Umur Coşkun, Çağatay Anadol gibi eski ”tövbekâr” isimlerden oluşuyor. Ne diyelim: Tüm Türkiye tövbekârları, Türkiye Tövbekârlar Partsini Kurmak İçin Birleşiniz!

Parentezi kapatıyor ve devam ediyorum: Sosyalizmin ABC’si olacak ama artık öğrenmek gerekiyor:

Bir: Yaşadığımız bu kapitalist / emperyalist dönemde, sınıflardan kopuk bir ”demokrasi” ve ”bağımsızlık” mücadelesi yoktur. Olmaz. Yaşadığımız dönem, serbest rekabetçi dönem değildir. Emperyalist bir çağda yaşıyoruz. Bu çağın en önemli özelliği, ”emperyalist dünya sistemin” ortaya çıkmış olmasıdır. Bu şu demek oluyor: dünya kapitalist ekonomisi oluşmuş; emperyalist sistem dışında kalan tek tek ülkeler de bu sistemin halkaları haline gelmiştir. Bu şu demek oluyor: yaşadığmız bu dönemde, ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” mücadelesi, doğal olarak değişikliğe uğramış ve artık ”sınıflardan ayrı, genel geçer bir ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” mücadelesi kalmamıştır. Örnek olsun, emperyalizme karşı savaşı, ülkedeki egemen sınıflara karşı verilen savaştan ayıramayız. Bu, sınıf savaşıyla, bağımsızlık savaşının iç-içe geçtiğini gösteriyor.

İki:
Demokrasi mücadelesi için de aynı durum söz konusu. Nasıl sınıflardan ayrı bir anti-emperyalist mücadele olamıyorsa, sınıflardan kopuk bir demokrasi mücadelesi de olmuyor. Zira ”genel olarak demokrasi” yoktur. Demokrasi, bir devlet biçimidir. Devlet, bir sınıfın devleti, politik örgütü oluyor. Bu yüzden, demokrasi savaşımı da emek – sermaye çelişkisi dışında, sınıflar savaşımı dışında değildir. Bu nedenle, demokrasi için mücadele, anti-kapitalist mücadeleden ayrı değildir, diyorum.

Buraya kadar noktalar açıktır: Bir, sınıflardan bağımsız, devletler üstü bir ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” mücadelsi yoktur.

İki: Bağımsızlık ve demokrasi savaşımı, kapitalizme karşı verilen savaştan ayrılmaz.

Üç: Demokrasi, sınıfların ve devletin ortaya çıkmasıyla tarih sahnesinde yerini almış; sınıfların ve devletin ortadan kalkmasıyla da sönüp gidecektir. Bu da ”sosyalizmden komünizme” geçişte ancak mümkün olacaktır…
Evet, Türkiye solu, gerçekten, vakit kaybetmeksizin, birlikte iş yapmaya ve birleşmeye ihtiyacı vardır. Ama bu, tövbekâr bir kaç kişinin bizlere sunduğu bir ”bağımsızlık” ve ”demokrasi” proğramı temelinde bir birleşme olmayacaktır. Bizler, anti-emperyalist, anti-kapitalist bir proğramla birleşmenin ve birlikte iş yapmanın yollarını arayacak ve bu perspektifle, ”Sosyalist Anadolu Cumhuriyeti”ni kurma hedefine yürüyeceğiz.

Yazımı rahmetli Behice Boran’ın sözü ile bitiriyorum: ”Birlik, evet! Ama her ne pahasına olursa olsun değil!”

Hiç yorum yok: