6 Şubat 2009 Cuma

Af Sonunda Girdi




A.Kadir Konuk / Yenihayat1@t-online.de

Siyasi genel af sonunda girdi!

Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne demek istiyorum.

Belki defalarca okumuşsunuzdur, ama özellikle benim için harika bir müjde sayılabilecek haberi bir kez de birlikte okuyalım:

“DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, cezaevi sorunlarının çözümü için ‘genel af’ çıkarılması gerektiğini söyledi. Birdal, DTP’li Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ve Siirt Milletvekili Osman Özçelik ile birlikte Mecliste basın toplantısı düzenledi ‘Türkiye, yarı açık cezaevi haline getiriliyor’ diyen Birdal, cezaevlerinde ciddi sorunlar yaşandığını vurguladı. Birdal sorunların çözümüne yönelik genel af dahil şu önerilerde buldundu: ‘Sorunların kesin çözümü, demokratik ve toplumsal barışı sağlamış bir ülke olmaktan geçmektedir. Ülkenin iç barışı ve toplumsal barışı ile yakından ilişkilidir. Sayın Başbakan Davos'ta yaptığı açıklamada 'yurtta barış dünyada barış' istediğini söyledi. Cezaevi sorunlarının çözümü de yurtta barışın önemli bir adımını oluşturacaktır; bunun yolu da 'siyasi genel af'tır. 'Genel af, olmazsa olmaz' diye düşünüyoruz."

Düşünce sadece Akın Birdal’ın değil, DTP’nin düşüncesi olarak açıklanıyor.

DTP bu işe gerçekten tüm gücüyle asılırsa gel keyfim gel.

Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim, ortancaları kucaklarım!

Baki selam!

Af konusunun mecliste dillendirilmesi affın hemen, yada mutlaka çıkacağı anlamına gelmiyor. Olsun.

Siyasi af ile ilgili ilk yazım Beybun sitesinin yöneticilerinin hoşgörüsüyle 24.11.2008 tarihinde yayınlanmıştı. Demek ki yaklaşık üç aydır, hemen her gün bu sorunu yazmışız, tartışmışız. Sitenin bir çok yazarı kısa sürede sloganı desteklediler. Başka siteler, tek tek arkadaşlar destek verdiler bu çalışmaya.

Solcular, demokratlar, Kürtler konudan fellik fellik kaçarken faşistler, dinciler hemen atladılar konunun üzerine, siteler oluşturdular, iyi de yaptılar, yüzlerini gördü herkes.

Kimlere baş vurmadık, kimlerden rica etmedik iki satır yazı yazsınlar, köşelerinde bu konuya azıcık yer versinler diye. Tınmadılar.

Şimdi kalk borusu çalındı, rahat rahat yazabilirler artık, ama sakın utanmasınlar, onlarla dalga geçmek gibi bir terbiyesizlikte asla bulunmayacağım..

Evet, tüm siyasi ve adli mahkum yakınları, şimdi adres DTP’nin büroları, DTP’li milletvekillerinin telefon numaraları, e-mail adresleri, evlerinin önü!

Hücummm!

Söyledikleri sözde durmalarını sağlayabilmek için beş dakika nefes aldırmayın onlara!

Posta kutuları dolsun mektuplarınızla.

Arada bir de çiçek gönderin, daraldıkça koklar, açılırlar.

Bırakmayın arkalarını. Hiç bir şey yapamıyorsanız her gün, ama her gün bürolarının kapılarının önüne af istiyoruz yazılı pankartları bırakın.

Söz ağızdan çıktı bir kere.

Bu iş mecliste tartışılır. Karşı çıkan olur, destekleyen olur, gizli destekleyen, köstekleyen olur.

Bir konu ulu orta tartışılmaya başlanmışsa iyi kötü bir sonuca ulaşır, meraklanmayın.

Bakarsınız yarın AKP sahip çıkar bu isteme, işi sulandırmaya çalışır. CHP de öyle. Olsun.

MHP şiddetle karşı çıksa da farketmez.

Önemli olan ağızlarının, kulaklarının bu söze alışması.

Şimdi gidin, Ankara’ya yürüyen o insan hakları savunucularını bulun, kucaklayın, öpün!

„Yatan aslandansa gezen tilki yeğdir“ diyerek çıkın sokaklara, oturmayın!

Güç verin şimdi o insanlara.

Yalvarıp yakınmayın, harekete geçin.

Sizin oluşturacağınız aktif destek o insanları daha cesur konuşmalara yöneltecektir, unutmayın.

Türkiye Cumhuriyeti yasalarının hiç biri af istemiyle yürümeyi yasaklamıyor.

Kimse sizi yasa dışı bir iş yapmakla suçlayamaz, korkmayın!

Ya şimdi, ya başka hiç bir zaman!

İşin tavsamasına, unutulmasına fırsat tanımayın.

Size „yapın edin diyorsam“ ne olur beni yanlış anlamayın, ne ağayım ne paşa ne milletvekili, ne parti başkanı, orada, yanınızda olamadığımdandır böyle seslenmem, orada olsam önce ben fırlardım sokağa.

Kullandığım sözler birer emir değil, okurla yazar arasındaki samimiyete dayalı ünlemli rica, biraz da yakarı. Değilse ne haddime insana emir vermek. Kimim ben; kıçı kırık bir yazar-gazeteci. Üstelik aşiretim bile yok, ne şeyh torunuyum, ne dedelerden el almışım. Sıkıştığımda sığınacak bir tanrım bile yok.

Siz o işleri yaparken ben ne mi yapacağım?

Öncelikle „Üryan geldim yine üryan giderim“ türküsünü yeniden öğreneceğim. Sonra size derin bir sevgisizliği içeren aşağıdaki şiirimsiyi armağan edeceğim. Daha sonra da sevgili bir yazar arkadaşımızın söylediği gibi insanca düşüncelerimle hak ettiğim „Sevgisizliğin ıssızlığına“ sığınacağım.

“Bir Kadın Beni Sevdi
Geçen yüz yıl mıydı ne
Telefonda
Bir kadın
Seni seviyorum dedi.
Üstelik gülüyordu.

Geçen yüzyılda ben
Gerçekçinin ilahı
Yanıtım yekten
Sevemezsin beni sen…

Neden?

Bir kere zengin değilim
İkincisi genç
Üçüncüsü
Bazen affedersiniz
Alttan kaçıyor hava
Dişler derseniz
Tamirci tezgahında
Saçlar Kelaynak

Kadın da kabadayıydı ha
Sana ne ulan dedi
(Hem de bana)
Sana ne, sevdiysem sevdim

Diretmedeyim:
Sen orada ben burada
Küf düşer bu yoğurda
Gel desem gelemezsin

Gel desen…

(Şarkıdan çalmış gibi olmasın ama)
Gelemem ki…
Bırak bunları bırak
Söyle beni sevdiğini…

Diretmedeyim:
Öyle hemen bir çırpıda
Kapı önünde tuz ister gibi
Diyemem ki…

Biliyorum
Ne düş ne hülya
Geçen yüzyılın bir yerinde
Bir kadındı arayan
Kapayan bir kadındı telefonu
Son sözü; salak
Gerçekçi salak…
Romantiği sıfır salak…

Ama ben anlarım insanlıktan
Sarhoştu biliyorum
Uyanınca unutacak!”

„Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür“ demişler.

Ama sloganı unutmayacağım, o güzel güne ulaşıncaya kadar asla dilimden düşürmeyeceğim.

Zindanlar boşalsın! Siyasi genel af

Hiç yorum yok: