13 Ağustos 2009 Perşembe

KÜRT AÇILIMI ve DEVLET



”Haftalardır gözler, PKK lideri Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı ‘Yol Haritası’nda. Öcalan Yol haritasını açıkladıktan sonra, yüzlerce yazı yazılacak. İmralı Yol Haritası olarak tarihe geçecek. Üzerine kim bilir ne kadar yazı yazılacak ve ne kadar konuşulacak.

Şimdiden şunu söylemek mümkün: İmralı Yol Haritası’nın açıklanması iki gelişmeye yol açabilir: Birincisi, Kürtler, özne olarak devlet politikasının şekillenmesine katkı sunma olanağını elde edebilir; ikincisi, İmralı Yol Haritasının doğuracağı tartışmalar, Kürt Özgürlük Hareketinin görüşlerini Türk halkına tanıtma olanağı sağlayabilir. Nasıl devlet ve din ayrımı Ortaçağ’dan çıkmak için bir çözüm olduysa, devlet ve milli kimlik ayrımı da milliyetçilik ve ulusal devletten kurtulmak için bir zemin yaratabilir…”

Yener Orkunoğlu
y.orkunoglu@googlemail.com

’Sakin havada fırtınayı kestirmek güçtür.’ (Machiavelli)

‘İlericilik ve Demokratlık’ adlı yazımda, her demokratın ilerici olduğunu, ama her ilericinin demokrat olmadığını ifade etmeye çalıştım. Bu ayrım son dönemlerde ‘Kürt Açılımı’ konusunda bize ip uçları vermektedir.

Son dönemlerde basında ‘Kürt açılımı’ndan, ‘Demokratik Açılım’ dan çok söz edilmeye başlandı. Türkiye’nin en önemli sorunu olan ‘Kürt Sorunu’ konusunda ilk defa bir umut ışığı beliriyor. İlk defa ciddi bir sürece giriyoruz. Yeni bir gelişmenin eşiğine girmiş bulunuyoruz.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ile görüşmesine umutla yaklaşanların sayısı bir hayli çok. Öte yandan Doğan Medya’nın Öcalan ve PKK konusunda tutumunu değiştirmesi gibi ilginç değişimler ve gelişmeler de yaşanmaktadır. AKP ve basın, demokrat olmadan, ilerlemeyi, ilerici olmayı öğrenmektedir.

Haftalardır gözler, PKK lideri Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı ‘Yol Haritası’nda. Öcalan Yol haritasını açıkladıktan sonra, yüzlerce yazı yazılacak. İmralı Yol Haritası olarak tarihe geçecek. Üzerine kim bilir ne kadar yazı yazılacak ve ne kadar konuşulacak.

Şimdiden şunu söylemek mümkün: İmralı Yol Haritası’nın açıklanması iki gelişmeye yol açabilir: Birincisi, Kürtler, özne olarak devlet politikasının şekillenmesine katkı sunma olanağını elde edebilir; ikincisi, İmralı Yol Haritasının doğuracağı tartışmalar, Kürt Özgürlük Hareketinin görüşlerini Türk halkına tanıtma olanağı sağlayabilir. Nasıl devlet ve din ayrımı Ortaçağ’dan çıkmak için bir çözüm olduysa, devlet ve milli kimlik ayrımı da milliyetçilik ve ulusal devletten kurtulmak için bir zemin yaratabilir.

Kürt Özgürlük hareketi, tek başına Kürtleri temsil etme tekeline sahip değil. Ama ‘Kürt sorunu’nun çözülmesinde en etkin siyasal öznedir. İmralı Yol Haritası’nın tartışılması ve tanıtılmasının doğuracağı sonuçları kestirmek kolay değildir, ama her durumda bu tartışmalar Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde toplumda uygun bir atmosfer yaratabilir.

Kısacası, yeni bir durum ve yeni bir gelişmeyle karşı karşıyayız: Dolayısıyla bu yeni durumu ve gelişmeyi sunduğu şanslar/olanaklar ve getireceği ve riskleriyle birlikte ele alacak bir yaklaşıma ihtiyacımız var.

Önce bu yeni gelişmeyi ortaya çıkaran koşulların etraflı analizi gereklidir. Bir köşe yazısında etraflı bir analiz yapmayı beklemeyin benden. Sadece sorular sormakla yetineceğim.

TC devletindeki ve AKP’deki değişim nasıl izah edilmeli? Ne oldu ki AKP bir ‘Kürt Açılımı’ veya ‘Demokratik Açılım’ından söz etmeye başladı?

Gerçi ‘Kürt Açılım’ı somut olarak neyi içeriyor, bunu tam bilmiyoruz, ama nedenler ne olursa olsun devletin ve AKP’nin politikasında bir değişim vardır. Ama bu değişim stratejik bir değişim değildir, taktik bir değişimdir. Çünkü stratejik değişimi doğuran yeni bir gelişme yoktur. Dolayısıyla hedef ve amaç değişmemiştir, sadece araçlar değişmiştir. Yani Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilmesi planından vazgeçilmiş değil. AKP, sadece tasfiyeyi kolaylaştıracağını düşündüğü araçları kullanmaya çalışıyor. AKP ’Kürt Açılım’ projesini hazırlamakta ve bu hazırlığı sürece yaymaktadır.

İçine girilen süreçte her iki taraf için de olanaklar ve tehlikeler içermektedir. Bu süreci tek yanlı olarak algılamak, politik hatalara ve büyük hayal kırıklıklarına yol açar. Sürecin iki yanı göz önünde tutulmalı. Çözüm ve mücadele aynı anda yürütülecektir.

Önümüzdeki süreç, çok önemli gelişmelere gebe bir süreçtir. Bu süreçte her iki tarafta da bocalamalar, tereddütler yaşanacaktır. AKP’nin ‘Kürt Açılım’nın, gerek devlet içinde, gerek diğer bazı partilerde ve gerekse toplum içinde belirli bir direnişle karşılaşması mümkündür. Öcalan ve PKK, bu konuda AKP’den daha şanslı bir konumda bulunmaktadır. Çünkü Öcalan ve PKK uzun süreden beri Türkiye’nin demokratikleşmesi stratejisini sürekli gündeminde tuttu ve kendi güçlerini buna göre ayarlama olanağını yarattı. Öte yandan İmralı Yol Haritası, Kürt hareketine yeni ittifaklar kazandırabilir.

İmralı Yol Haritasının açıklanması nasıl bir yankı yaratacak, göreceğiz.

1 yorum:

kurt dedi ki...

"Kürt" diye bilinen aşiretler vardır... "Kürt" diye bir millet yoktur!.. Bu aşiretler çeşitli milletlerin dışlanmış, veya bir şekilde esas millet toplumundan kopmuş insanlardan meydana gelmiştir... Bir "Kürt Medeniyeti" asla yoktur!.. " Çünkü Kürt aşiretleri birbirinden kopuk, dağınık olarak göçebe olarak yaşamışlar, haydutluk ve eşkiyalıkları ile tanınmışlardır.

Aslında KÜRT kelimesi bile uydurmadır!.. Çünkü yakın zamana kadar bu insanlar kendilerine KÜRT demezler, "KURMANÇ" derlerdi, "ZAZA" derlerdi!.. Kürt adı onlara GÖÇEBE yaşadıkları DAĞLIK ve KARLI bölgenin özelliklerinden dolayı BAŞKALARININ TAKDIĞI AD idi.

Kürtler , ayrı bir MİLLET olmadığı gibi; tarih boyunca da hiç bir zaman DEVLET kurmamışlardır. Ama daima TÜRK devletlerinin içinde, TÜRKLER ile birlikte yer almışlardır. Çünkü TÜRKLER ile pek çok Kürt aşiretinin akraba olması bir yana; Arap, Fars, Yahudi, Ermeni kökenliler bile 100 yıldır kaderlerini Türk Devletleri'ne bağlamışlardır.

***
Kürtler ve Kürt meselesi üzerine olan tezlerin kökeni, 1850-1920'ler arasında oluşan Alman, İngiliz, Fransız ve Rus ekolüne dayanmaktadır. Bunların da amacı belli idi. Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması!...

Gelmiş geçmiş bütün yazarlar Kürtler'den bahsederken kötü şeyler söylerler. Çünkü evvel zamandan beri dağlara kaçan herkes diğer dağlılarla karışmış, kanun kaçakları, eşkiyalar, yol kesenler, farklı milletlere ait savaş kaçakları, hindistandan göç etmeye başlayan çingeneler hep Doğu Anadoludaki kimi yörelere ve dağlara çekilmişlerdir.

***

Peki, geçmişte bir KÜRT halkı yok mu?..
VAR!..
Ama ANADOLU'da değil!... ALTAYLAR'ın ötesinde!... TÜRK DİYARINDA!.. Hem de günümüzden 1300 yıl önce!..

Yenisey'de Elegeş Suyu'nun sol kıyısındaki bu anıt mezarda şu kitâbe vardır:

"Kürt El-Kan Alp Urungu, altunlug keşigün bantım belde,
Elim dokuz kırk yaşım."

3.20 m. boyundaki taşın üzerindeki bu satırların anlamı

"Kürt halkının hanı Alp Urungu'yum....
Altınlı okluğumu belime bağladım,
devletim oldu... 39 yaşında öldüm."

Biz KÜRT diye bir aşiretler topluluğunun olduğunu asla inkâr etmiyoruz!..
Bizim itirazımız, ANADOLU'daki çeşitli aşiret ve gruplardan olan bu insanların "kürt" adı altında birleştirilip, biz TÜRKLER'den koparılmak istenmesinedir... Kürt kelimesinin açıklaması, en azgın Kürtçüler tarafından dahi yapılamamaktadır.... Çünkü Kırmanç, Zaza, Lur, ve Kalhur ağızlarında böyle bir terim yoktur!.. Kürt olduğu iddia edilen toplumların dilinde kürt diye bir kelime yok, bu bile bazılarının kötü bir oyunun içinde olduğunu gösterir. Karlı dağ anlamına gelen Türkçe kelimelerden türemiş gibidir. Kart tanda türemiş olduğu akla yatkındır, yontulmamış, kaba saba anlamında...

DAĞ GÖÇEBELERİ anlamında kullanılmıştır... Ve sadece Türkler için değil; Farslar'ın, Araplar'ın hatta Ermeniler'in, Yahudiler'in oraya buraya dağılmış grupları için kullanılmıştır. Yani bir milleti değil dağda yaşayan ilkel topluluklara ve eşkiyalara deniyormuş, kürt adı böyle ortaya çıkıyor.

Kullananlara da için için kızarlardı. Çünkü "Kürt" lâkabı, onlara başkalarının taktığı, anlamında bir derece küçümseme ve hor görme ifadesi gizli olan bir ad idi... Onlar kendilerine Kırmanç, Zaza, Dersimli demeyi veya aşiret adlarını kullanmayı tercih ederlerdi. Yani kürt bir hakaretti.