1 Ocak 2010 Cuma

YOKSULLUK KADER Mİ?




Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Hiristiyanlığın doğuşunda YOKSULLUKLA savaş varmış. Bu inancın çabuk yayılmasında o temel düşünce hakim olmuş. Ayni temel davranış İslamiyette de vardır. Hazreti Muhammet bir zenci köleyi namaz kılarken yanına almış. Yani ona eşit insan vasfını tanımış. Komunizmin yayılmasındada temel prensibin insanlarda eşitlik yaratmak olduğudur. Sosyolog değilim amma vardığım netice odur ki insanların eşitliğine yönelen düşünce ve davranışlar geniş insan kütleleri tarafından benimseniyor ve asırlarca, topu, tüfeği olmadan taraftar buluyor. Atatürk’te Köylümüz efendimiz diyerek avamı yanına çekmişti. Öcalan da sadece Türklere karşı değil Feodaliteye karşı çıkarak taraftar sağladı.
Kapitalizmin doğuşu, Kilisenin varlığı Hırıstıyanlar arasında bir zümrenin egemenliğini sağlamış , dolayısıylede sistemin yarattığı imkanlar bir kısım insanların çabuk zenginleşmesini sağlayarak yoksullarla , egemen sınıf arasındaki açı genişlemiştir. Zengin sınıf daha zenginleşirken, yoksul sınıfda daha çok fakirleşmiştir. Bu son ekonomik krizin mali krizden ziyade bir ahlak krizi olduğu ekonomistler tarafındanda da kabul görmüştür. İslam’dada fitre ve zekat üzerinden, faiz yasağı ile gelir dağılımı dengelenmeğe çalışılmışsada yeterli olamamış, zengin petrol şeyhleri türemiştir. Komunizmde kifayetsiz yöneticeler sayesinde yıkılmıştır.

Kömür ocaklarında hayatını kaybeden 19 işçinin asgari ücretle yani 600 lira ile çalıştığı ve arkalarında 40 yetim çocuk bıraktığını duydum. Müessesenin sahibininde otelleri ve daha bir çok zengin şirketi olduğu haberi gazetelerde yayınlandı. Elbette asgari ücretle çalıştırması sayesinde müessesenin karının aslan payını aldığı inkar edilemez. Paranın insanları demoralize ettiği, ahlaksızlığa sevkettiği malumdur.

AK partinin oy toplamasındaki hikmette Erdoğanın avamdan biri olup yoksul tabakanın durumuna empati kurabilmesi ve % 38 i köyde yaşayan fakir halka bazı kolaylıkları sağlamasıdır. Ona oy verenleri mantık hatası yaptıklarını, göbeklerini kaşıyanlar olduğunu düşünen ve söyleyen güya sosyal demokrat partililer kendilerini muhalif parti olmağa mahkum etmişlerdir. Laiklik ve Kemalist propagandaları sadece aydın geçinenler arasında yankı bulmuştur. Ne mutlu Türküm ırkçı teraneyi adeta dini bir slogan haline getirdikleri için Kürtler, Aleviler ve diğer ekalliyetleri dışlamışlar ve ekonomik gelişmeyide frenlemeğe çalışmışlardır. PAUPERİZM ( sadakaya muhtaç kılmak ) sürekliliğini mıuhafaza etmektedir.

Katili Meçhullar

Bazı cinayetlerin failleri iki saat içinde güvenlik birliklerince yakalandığı halde , siyasi maksatlı cinayetlerin katilleri senelerdir bulunamamıştır. Otomatikman insanın aklına acaba derin devletmi yaptı ki failleri bir türlü bulunamıyor düşüncesi geliyor. Susurluk hadisesi, 1 Mayıs katliamı v.s. aydınlanamıyor.

Askeri ihtilaller

Bir zamanlar Suriye’de albaylar ihtilal yapmışlardı. Keza Irak’ta, Mısır’da generaller. Türkiye’de ise demokrat partinin iktidara gelmesi ile demokratlaştığımız sevinci vardı ve o arap devletlerindeki ihtilallere gülümsüyorduk. Osmanlıdan kalma yeniçeri, yahut İttihat Terakki zihniyeti bizdede hortlemış arka arkaya defalarca asker demokratik gelişmeyi ihtilalleri ile baltalamıştır. Şu günlerde hakimlerin askeri merkezlere girerek araştırma yapmaları belkide derin devletin yaptığı faili meçhul cinayetleri aydınlatacağı gibi ve bundan böyle askeri vesayetin, , darbelerin önünün tıkanacağı ümidini doğurmuştur.

Erdoğanın tek adam hegemonyası

Ak parti iktidara geldiğinde bir tiroyka ile yönetiliyordu. Zamanla Erdoğan Abdullah Gülü Çankayaya göndermiş, Bülent Arıncı meclis başkanlığına. Kabindeki ikinci adamının , Abdullatif Şenerin partiden ayrılmasına, Partideki ikinci adamı Dengir Fırat’ın ise parti yönetiminden ayrılmasına göz yummuş ve askeride ikna veya tehdit ederek yahutta uyum sağlayarak , basını zamanla kontrol altına alarak tek adam hegemonyası yaratmağa çalışmıştır. Atatürk’te zamanında tek adam konumuna girerken en yakın silah arkadaşları tarafından tenkite uğramış ve onların berteraf edilmesi için istiklal mahkemesine göndermişdir. Kurulan partilerle demokratikleşme sağlanırken onları kapattırmış, Kürtlerin özgürlük isyanlarını hunharca bastırmış. Darağaçları istiklal mahkemelerinin emrine verilmiş. Mahkeme kararlarının temyizine dahi müsaade edilmemiş, ulusun güvenliği sloganı altında gayri ahlaki ve kanuni olan yaptırımlar meşru gösterilmeğe çalışılmıştı . Köylü 10 liralık yol vergisini veremez hale gelmiş, aylarca yollarda çalıştırılmıştı. Etnisiteye kör olacağına etnik farklılıkların haysiyeti ile oynanmış, Daha doğrusu Kürtlerin varlığı, dili kültürü inkar edilmiş. Güneş dil teorisi gibi saçmalıklarla ırkçı propagandalar yapılmış, Kürtlerin ileri gelenleri sürgünler ve idamlarla uslu hale sokulmağa, Kürt halkı assimilasyona tabi tutulmuştur. Kürt gelimesini ağza almak bile suç sayılmıştır. Şimdi Kürt açılımı yapılırken Kürdistanda siyasete bulaşmış Kürt ileri gelenleri kelepçelenerek hapse yollanmıştır. Taş atan çocuklar 25 sene hapis tehdidi altında bırakılmıştır. Anlaşılan Türkiye demokratikleşme ve AB ye uyum ergenliğine kavuşmamıştır. Daha şu son günlerde bir çok genç kızın boğazı kesilerek öldürülmesi münferit olay olarak görülmemelidir. Bırakın medeni çağı yakalamayı, çağın çok gerisinde olduğumuzu batıda yaşarken bariz bir şekilde farketmekteyiz. Yeni yıla girerken pek ümitli değilim. Belkide yaşım icabı (80 e ayakbastık) yaşlılık depresyonu içindeyim ?

Hiç yorum yok: