13 Ekim 2008 Pazartesi

Öcalan: AKP, Hizbullah’ın Resmi Biçimidir



SON SAVUNMALARIM ÖNEMLİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmesi sırasında önemli açıklamalarda bulunduğu öğrenildi. Edinilen bilgilere göre Öcalan, CIA, MOSSAD ve MIT’in rolleri, AKP’nin yerel seçim öncesi planları ve Genelkurmay Başkanı’nın açıklamaları, İran’daki açlık grevi, PKK ve Ortadoğu eksenli uluslar arası politikaları değerlendirdi.

Öcalan, yeni savunmalarına dikkat çekerek, “Bu son savunmalarım önemlidir. Ortada çok önemli bir trajedi var, yaşandı. Bu durumun ortaya çıkarılması, anlatılması lazım. Bunların bilinmesi lazım, bunlar bilinmeden, yargılamanın da savunmanın da bir anlamı kalmaz” dedi.

Baykal’ın yapmış olduğu bir konuşmaya işaret eden Öcalan şöyle dedi: “Baykal’ın daha önce bir konuşması vardı. Bu konuşmayı boşuna yapmıyorlar. Yaşar Büyükanıt da aynı şeyi söylüyordu. Benim için ‘Rudolf Hesse’ benzetmesi yapmışlardı. Ben çok düşündüm. Bu, onlara ait bir düşünce olamaz dedim. Bu düşüncelerini bir yerden almışlardır. Sekiz dokuz yıl önce bir makale okumuştum. Yani İsrail’in benimle ilgili bir değerlendirmesi vardı. Sonra anladım ki bu benzetmenin amacı bu fikirden alınmıştı. Bu değerlendirme İsrail’e aittir. Benim Suriye dönemimle ilgili çok araştırma yapmışlar. Suriye’deki durumum üzerine çok çalışmışlar, beni çok iyi takip etmişler. Çok ilginçtir, benim çıkışımı, Hitler milliyetçiliğinin çıkışına benzetmişler. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın durumu ile bizim çıkışımızı karşılaştırmışlar. Bizim yoksul Kürtleri temsil ettiğimizi söylüyorlardı, bunu biliyorlardı.”

BEN YOKSUL KÜRTLERİ TEMSİL EDİYORUM

Hakkındaki değerlendirmelerin doğru olmadığını ifade eden Öcalan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tabi hakkımdaki değerlendirmeleri doğru değil, bu değerlendirmeler bilinçli yapılıyor. Hitlerin ordusu vardı, gücü vardı, ekonomisi vardı, onlara dayanarak milliyetçilik yapıyordu. Oysa ben yoksul Kürtleri temsil ediyorum. Ben başından beri demokrasi ve özgürlüğü benimsedim ve ön plana çıkardım. Bu makalede Kürt milliyetçiliğinin tarihinden de bahsediliyor. Bununla ilgili Kürt Milliyetçiliğinin Kökeni isimli bir kitaptan alıntılar vardı.

Milliyetçilik fikrini ortaya çıkaran, geliştiren Yahudilerdir. Bunu kitabımda çok iyi açmışım, incelemişim. Her devlet kendi milliyetçiliğini geliştirmeye çalıştı. Hitler milliyetçiliğini de Yahudiler ortaya çıkardı, onlar geliştirdi. Geliştirdikleri bu milliyetçilik daha sonra kendilerine döndü.”

KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİ DE İSRAİL ORTAYA ÇIKARDI

Öcalan İsrail’in milliyetçiliklerin gelişmesinde oynadığı role işaret ederek önemli tespitlerde bulundu: “Kürt milliyetçiliğini de ortaya çıkaran İsrail’dir. İsrail ve Kürt milliyetçiliğinin çok güçlü ilişkileri var. İsrail, bu milliyetçiliği kontrol altında tutmaya çalışıyor.

Türk milliyetçiliğini de geliştiren Yahudilerdir. İttihat Terakki’den beri de kontrolleri altına aldılar. Türk milliyetçiliği de bir ön İsrailliyattır. Nihal Adsız, Türk milliyetçisidir ama kendisi yıllarca hapishanelerde yattı. Nihal Atsız’ın milliyetçiliği, Türkeş ve Bahçeli milliyetçiliğinden farklıdır. Atsız’ın milliyetçiliği Almanya milliyetçiliğine dayanır, soy milliyetçiliğidir, soya dayanır. Türkeş onların milliyetçiliği farklıdır. Suphi Karaman onlar var. Türk milliyetçileri ‘50’lerden itibaren Amerika’ya gittiler, Amerika’yla ilişkilerini geliştirdiler. ‘80’lerden itibaren Ilımlı İslam adı altında Nakşî kıyafetli olarak sürdürülüyor.

Ancak Türk milliyetçiliği İttihat Terakki’de laik kıyafetlidir. Türk milliyetçiliği laik karakterli olarak gelişti. Kürt milliyetçiliği ise Nakşî karakterlidir, içinde laiklik kıyafeti azdır.”

İNGİLİZ İSTİHBARATI M16 ÜZERİMİZE GELİYORDU

İngiliz oyunlarına da dikkat çeken Öcalan, “İngiliz istihbaratı MI6 de üzerimize geliyordu. Bizi dikkatle izliyordu. Ama onlar biraz farklıydılar. Milliyetçilik anlayışları biraz farklıdır. Anglo Sakson geleneğine dayanıyorlar.

Bizim çıkışımız başından beri demokrasi ve özgürlüğe dayanıyordu. Beni emperyalizme yani kapitalizme dâhil etmek için çaba sarf ettiler. Beni Kuzey Irak’a çekmek için çok gayret ettiler. Beni sürekli Kuzey Irak’a davet ediyorlardı, oraya çekmeye çalışıyorlardı. Ben o zamanlar çok merak ediyordum, niye ısrarla beni buraya çekiyorlar diye. Ama bugünkü kadar nedenini bilemiyordum. Beni Kuzey Irak’a çekmek için çok ısrar ediyorlardı. Ben bağımsız olmamız gerektiğine inanıyordum” diye belirtti.

HALKIMIZI CIA, MOSSAD VE M İT’İN ETKİSİNDEN KORUDUM

“Ben halkımızı CIA’nın, MOSSAD’ın dolayısıyla MİT’in etkisinden korudum” diyen Öcalan şöyle devam etti: “Bunlar ‘Yoksul Kürtler de temsil edilmelidir. Bunu da Apo temsil ediyor’ diyorlar. Ama bizim kontrolümüzde olmalıdır diyorlar. Doğrudur. Ben bir grup yoksul Kürdü temsil ediyorum. Onlar beni kontrol edemeyeceklerini, Kuzey Irak’a çekemeyeceklerini anlayınca ürktüler, çok öfkelendiler, bana çok kızdılar. Sonra Suriye’ye bilinen büyük baskıyı uyguladılar, Suriye’yi tehdit ettiler. Hafız Esat gibi bir adam bile korktu. Suriye yönetimi, oradan çıkmam için bana defalarca rica etti. Buradan bir an önce ayrılın diyorlardı. Sonraları anlaşıldı ki savaş da olmayacaktı.

Benim tasfiye edilmemle ya da kontrol altına alınmam halinde PKK’nin tamamen kontrol altına alınıp amaçları doğrultusunda kullanmayı düşünüyorlardı. Her şeyi hazırlamışlardı. Elçi, Bucak, Güneyli güçler onlar hepsi işin içindeydi. Hatta Türkiye’deki Kürt milliyetçiliğini de bunlar üstlenmişti. Bunu yürütmeleri için ciddi destek, ekonomik destek de alıyorlardı. Buraya getirilişimde CIA, MOSSAD, MI6, hepsinin rolü vardı.”

Öcalan PKK içinde de kimi güçlerin etkili olmaya çalıştığına dikkat çekti. Öcalan bu konuda şunları söyledi: “PKK içerisinde de kimi güçler etkili olmaya çalıştılar. Bunların bazılarına dörtlü çete deniliyordu. Bu dörtlü çeteyle başarılı olamayınca Şemdin’i devreye soktular. Onunla da sonuç alamayınca bazılarını devreye koydular. Benim etrafımı ele geçirerek bizi kontrol altına almaya çalışıyorlardı. Beni kontrol altına alırlarsa PKK’yi de kontrol altına alacaklarını düşünüyorlardı. Devlet PKK’ye yönelmeden önce bazı sol örgütleri kontrolüne almaya çalıştı, kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya başladı.

Biz Şam’dayken de bizi gözlemliyorlardı, izliyorlardı. Hatta ‘96’ya gelindiğinde PKK’yi kontrol ettiklerini düşünüyorlardı. Biraz rahat hareket etmeye başlamışlardı. Zaten amaçları PKK’yi kontrollerine alıp beni de sadece etkisiz, simgesel bir konuma getirmekti. Bunu başardıklarını sanıyorlardı ama biz kendimizi koruduk, kontrollerine girmedik. PKK’yi tasfiye edemediklerini, bizi kontrol altına alamadıklarını anladıklarında da üzerimize daha çok gelmeye başladılar. Bu işin içerisinde birçok kimse var. ABD, İsrail, ve işbirlikçi güçler var. Hatta bazı PKK’lilerin teslim edilmesi için çaba harcadılar. Sınırdan bazıları teslim olmaya geldiklerinde de bazılarına dokunmadılar. İçlerinden çok suçlu olanlar, suçları büyük olanları Şemdin gibi, tutukladılar. Çünkü onların kontrol edilmeleri gerekiyordu. Aslında bu şekilde onları kontrole, himayeye aldılar. Hatta ilginçtir bu gruba dâhil olanlar çoğunlukla Silopi kapısında teslim oldular. Bazıları da Şemdin Sakık’ın ağır şekilde cezalandırıldığını görünce teslim olmaktan korktular.”

ERGENEKON’UN TASFİYESİNİ MOSSAD İSTEDİ

Bu hafta da Ergenekon’u değerlendiren Öcalan, çarpıcı ifadeler kullandı. Erkenenok-MOSSAD ilişkisine işaret eden Öcalan şöyle konuştu: “Veli Küçük onların büyük suçları var. Bir sürü kirli işe bulaştılar. Binlerce insanın ölümüne neden oldular. Tuncay Güney’in ifadelerine bakılırsa bazı gerçekler anlaşılır. Tuncay Güney’in Ergenekon’un deşifre olmasında büyük katkısı vardır. Tuncay Güney, MOSSAD ajanıdır, MOSSAD adına çalışıyor muhtemelen. Yani MOSSAD, Ergenekon’un tasfiyesini istedi, bu nedenle Ergenekon tasfiye oluyor. Ama Ergenekon tasfiye edilirken onun yerine geçecek diğer bir kesim de hazır. Bu da ‘80’li yıllardan itibaren ortaya çıkan, çıkarılan Ilımlı İslam’dır. Yani tasfiye edilenlerin yerine Ilımlı İslam anlayışındakiler getirilecekler. Bu tasfiye ile Deniz Baykal daha da zayıflayacaktır.”

AKP HİZBULLAH’IN RESMİ BİÇİMİDİR

Türk Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Diyarbakır ve Van ziyaretlerini değerlendiren Öcalan, “İlker Başbuğ, Diyarbakır’a giderken 22 Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisiyle görüşmüştü. Bunu Van’da da yaptı. Bu sivil toplum kuruluşları hepsi AKP anlayışındalar, hepsini tek bir parti olarak anlamak lazım. Bu çok önemlidir. Bunu bu şekilde anlamak gerekir” dedi.

Öcalan devamla şunları belirtti: “Yine bunların içinde Kürt milliyetçileri, Elçi, Bucak onlar da var. Bunların hepsi tek bir partidir ve tek merkezden yönetiliyor. Bunlara destek veriliyor ve paralar gönderiliyor, kurulan holdinglerle destekleniyorlar. AKP, bu şekilde Diyarbakır ve Van’ı almak istiyor. Bu amaçla bölgeye ciddi paralar aktarılıyor. İşte şu sosyal, ekonomik, kültürel tedbirler dedikleri bunlardır. Kürt çocuklarını bunlarla daha çok bağlayarak, asimile etmeye, Türkleştirmeye çalışacaklardır. AKP ve Ordu Bölgede il il dolaşarak kendilerine yakın gördükleri Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bir araya geliyorlar. Ticaret Odaları gibi kuruluşlarla görüşmeler yapıyor. Şener Eruygur da 300 Sivil Toplum Kuruluşunu temsil ettiğini dile getiriyordu. Yani 300 Sivil Toplum Kuruluşunun koordinatörüydü. Bu görev ona verilmişti. Bunların hepsi bir partidir. Böyle görmek lazım. Bu önemlidir.

Bunlar, AKP, Hizbullah’ın resmi biçimidir. Bunu böyle anlamak lazım. AKP ayrıca bölgede Nakşîciliği kullanarak da etkin olmaya çalışıyor.”

KÜRTLER HER ALANDA DEMOKRATİK OLARAK ÖRGÜTLENMELİ

Kürtlerin de her alanda demokratik örgütlenmelerini yapmaları gerektiğini ifade eden Öcalan, “Kürtler de her alanda demokratik olarak örgütlenmelerini yapmalıdırlar. Onuru, cesareti, vicdanı, yüreği olanlar, kendilerine dayatılan paraya, güce teslim olmayanlar her alanda demokratik kurumlarını oluştururlar” şeklinde konuştu.

PKK’nin kırılma noktasına getirilemeyeceğini dile getiren Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: “Genelkurmay Başkanı, ‘PKK’nin kırılma noktasında olduğunu’ söylüyor. Bu doğru değil. PKK’yi kırılma noktasına getiremezler, bitiremezler. Radyodan dinledim, hatta daha güçlendiğini bile söylüyorlar. Suriye’den katılımların yoğun olduğunu, İran’dan katılımların yoğun olduğunu, yine Türkiye’den yoğun katılımların olduğunu kendileri belirtiyorlar. Bu şekilde sorunu çözemezler. ‘Amerika bize her türlü desteği veriyor daha da üzerlerine gideceğiz’ diyorlar.

Türkiye’ye CİA, MOSSAD, MI6 her tür desteği veriyor. Amerika’yla birlikte “PKK bizim düşmanımızdır”, “PKK bizim ortak düşmanımızdır”, “bitireceğiz” diyorlar. Soruna bu şekilde yaklaştıkça Türkiye kapitalist sisteme daha çok bağlanıyor. Kapitalist sistem de İran ve Suriye çekişmelerinden dolayı Türkiye’nin bir müddet daha kendisine daha çok bağlanmasını istiyor. Bu şekilde Türkiye büyük kaybedecek, tamamen bağımlı hale gelecek. Daha önceleri İran-Irak savaşında Saddam’a da tam destek vermişlerdi. İran Şahına da zamanında destek vermişlerdi. Sonları ortada. Bu şekilde devam ederse Türkiye’ye de sonunda yöneleceklerdir. Fakat Türkiye’nin kendi içinde de çelişkileri büyüktür. Şu an sessiz kalıyorlar ama bu ekonomik krizle birlikte bu çelişkiler daha büyüyerek gün yüzüne çıkacaktır. Türkiye’nin daha fazla bağımlı hale gelmesi olayını bence MİT tam bilmiyor, anlayamıyor. Erdoğan CHP onlar da bilmiyorlar. Bazı yazarların bu konuda önemli tespitleri var. Türkiye’nin bu kadar bağlanmasını, Türkiye’yle bu kadar oynanmasını onurlarına yediremiyorlar.”

BEŞAR ESAD TESLİM OLDU

İmralı’da Atilla Uğur’un Genelkurmay adına kendisiyle görüştüğünü hatırlatan Öcalan görüşmeye ilişkin şunları belirtti: “Ben buraya getirildiğimde de Genelkurmay adına Atilla Uğur, benimle görüştüğünde, bana ‘bu sorunu kendi aramızda çözelim’ demişti. Ben onlara ‘ben samimiyim, demokratik cumhuriyet için zaten adım atıyorum’ dedim. Hatta o dönem tek taraflı adım bile attım, ateşkes ilan edildi. Bana o zaman ‘güdümlü, kademeli demokrasi sistemi’ni önerdiler. Ben kabul etmedim. “Hayır, neden güdümlü, kademeli demokrasi olsun, demokrasi açık, şeffaf ve özgür olmalıdır” dedim. Ama sonra kendi aralarında askeri taktik mi yaptılar bilemiyorum. Aslında hiçbir şey yapılmadı değil bazı şeyler de yapıldı. Ancak 11 Eylül saldırılarından sonra o adımlar da kesildi. AKP de aslında 2005’e kadar biraz farklıydı. Şemdinli olayından sonra AKP ile asker işbirliği yaptı, askerle aralarında anlaştılar. O bilinen Dolmabahçe görüşmesinden sonra sisteme tamamen teslim oldu. Her türlü teknikle PKK’nin üzerine daha çok gelebilirler. Ancak bir sonuç alamazlar. Güneyli bazı güçler direnir mi bilemiyorum, ne kadar direnir, ne kadar teslim olurlar bilemiyorum. Bu sistem, İran’a yönelecek, Suriye’ye de yönelebilirler. Beşar Esat, Türkiye üzerinden bu sisteme teslim olmuş. Ancak daha da üzerlerine gidebilirler. Türkiye üzerinden İran’ı da kontrol altına almak istiyorlar. Ahmediecad Türkiye ziyaretinde camiye sığınmasının nedeni budur, bu kontrol altına alınmadır. Ancak İran öyle kolay kolay teslim olmayacaktır, belli bir geçmişi, tecrübesi var, teslim olmayı asla kabul etmez.”

İMRALI’DA SERTLEŞME VAR

Öcalan, İmralı’daki tutukluluk koşullarına da dikkat çekerek, görevlilerin tutumlarında sertleşme yaşandığını söyledi. Öcalan, “Buradaki görevlilerin tavırlarında bir sertleşme var. Bireysel olduğunu düşünmüyorum, kimi politikalarla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yine bu mazgal meselesi. Ben, “zaten içerisini aletle kontrol ediyorsunuz, mazgalı açık da bırakabilirsiniz ama iki de bir açıp kapatmayın” dedim. Bu yüzden uyuyamıyorum, kitap okuduğumda da rahatsız oluyorum. Ben istersem eşi görülmemiş bir direniş gösterebilirim ama bunu doğru bulmuyorum. Doğru bulmadığımı daha önce de söylemiştim. Ben olgun, sorumlu davranıyorum” diye ifade etti.

İRAN’DAKİ AÇLIK GREVİNDEKİLERİ SELAMLIYORUM

İran cezaevlerinde Kürt tutsakların 25 Ağustos’tan bu yana yürüttüğü açıklık grevine de değinen Öcalan, “İran’daki Kürt tutsaklar açlık grevindelermiş. Hayatlarının tehlikeye girmemesine dikkat edilmelidir. Hepsini selamlıyorum” diyerek destek mesajı verdi.

Öcalan, belediyecilik ve çatı partisine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Benim için demokratik belediyecilik önemlidir. Kararların halkla birlikte alınabilir. Mesela Diyarbakır’da Belediye Başkanlığı diğer başkanlarla birlikte halkla haftalık toplantılar yapılabilir, sorunlar tartışılabilir. ‘Biz bu hafta burada şunu şunu yapmak istiyoruz’ şeklinde öneriler yapılabilir, halkla birlikte kararlar alınabilir. Ve o hafta, o süre içinde bu kararlar uygulanabilir. Benim belediyecilik anlayışımda halkla birlikte karar alınır. Halk da kendine güvence veren, sözünün eri olan adaylara oy verebilir. Ben ancak böyle adayları desteklerim. Bazı partilerde olduğu gibi, öyle tepeden dayatmalarla, parayla gelen adaylara oy verilmemelidir. Tabanın istekleri doğrultusunda bu işler yürütülebilir. Umuyorum başarılı olunur.

Türk aydınlarıyla birlikte, Çatı örgütlenmesi yapılabilir. Demokratik çözüm için bu çalışmalar yapılabilir. Ben birlikte çalışma derken, Türkiye geneli ve Bölge merkezli iki demokratik örgütlenmeden bahsediyorum.”

IRAK’TAKİ HALKIMIZ DİKKATLİ OLMALI

Tüm parçalarda ve yurtdışında yaşayan Kürtlerin bayramını kutlayan Öcalan’ın bayram mesajı şöyle: “Özellikle Suriye’deki halkımızın bayramını kutluyorum. İran’daki halkımızın bayramını kutluyorum. Irak’ta da halkımız çok dikkatli olmalı, kendi öz güçlerini geliştirmeliler, orada saldırıya açıklar, hedef olabilirler, kendilerini korumalılar. Kendi gücüne dayanabilirler. Bayramlarını kutluyorum. Avrupa’daki halkımızın, bayramını kutluyorum. Herkesin, tüm halkımızın bayramlarını kutluyorum. Türkiye’deki tüm dostlarımızın, aydınların bayramlarını kutluyorum.”

Öcalan son olarak bu aralar edebiyat üzerine, sanat üzerine, bilimsel kitaplar okumayı düşündüğünü belirtirken, “Yine tarihe, Avrupa’nın, Rusya’nın ve İran’ın tarihi ile İslam Uygarlığıyla ilgili kitap okumayı düşünüyorum” diye belirtti.

Kaynak: ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: