8 Eylül 2011 Perşembe

DAĞA ÇIKMAK!


Dr. İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

BEN DAHA ÇOCUKKEN DAĞA ÇIKARDIM


Henüz ilk okul çağında bile değilken, evdeki olan bitenden sıkılınca, yahut kırkınlık duyunca, iç çamaşırlarımı bir bohçaya koyar Beydağı eteğindeki büyük amcamın evine seğirtirdim. Bu davranışım acaba Kürt kökenli olmamdan mı ileri geliyordu, bilemiyorum.

Zira, 1834 senesinde Alman mareşali General Moltke’nin Türkiye mektuplarında bahsettiği gibi, Kürtler Osmanlıya baş kaldırıp ta ordudan dayak yiyince dağa çıkarlarmış. Gençlerin on beş sene askerlik yapmalarına, zaten fakir olan halkın vergi vermesine razı değillermiş. Şimdi BDP’liler de TBMM ye küsüp seçildikleri halde meclise gitmemeye karar vermişler. Meclise gidip te medenice, demokratça tartışma yapıp, tezlerini savunmak yeteneklerine başvuracaklarına Kürdistan dağlarından imdat umuyorlar.

Dr.Faruk Sükan bir müddet iç işleri bakanlığı yapmıştı. Onun bakanlığı sırasında Siirt’te dağa çıkmış bir Hamido eşkıyası vardı.’’ Bu problemi incelemek, hakikati anlamak için 8 defa Siirt’e gittim ve Vali ile değil vatandaşla kahvelerde temasa geçtim diyordu. 8 senelik bakanlık zamanımda 2 defa İstanbula vazife için gittim diyordu. ‘’ Bir yüzbaşı sarhoş hali ile bir eve girip, orada bir Kürt kadının ırzına geçtiği için, köyün delikanlılarından Hamido’ da o yüzbaşıyı çekip vurmuş. Onun bu davranışı resmi kanallarca devlete karşı isyan hareketi olarak değerlendirilmiş ve Hamido’nun çıktığı dağa jandarma taburları gönderilmiş’’!.

Türkiye de iken okuduğum son kitap Bejan MAMUR’un ‘’ Dağın ardındakiler ‘’ idi. O kitaptaki söyleşileri okuyunca PKK lı gençlerin töhmet altında bırakıldığı gibi kandırılmış, cahil gençler olmadığını, bilakis çoğunun Üniversiteden ayrılıp, hatta son zamanlarda Liseli gençler olduğunu öğrenirsiniz. Türk tarafında masa başında ahkâm kesenler hala onları terörist, katil olarak değerlendiriyorlar. Demek ki Kürt sorununda yapılan en büyük hata o kendi kimliğine bilinçlenmiş gençlerin hak etmedikleri tarzda damgalanmalarıdır. Onların en büyük iddiası bir milleti millet yapan Kültürü, dilidir ve bu 80 senedir Türk hükumetleri tarafından ayaklar altına alınmış, o milletin gururu, haysiyeti ile oynanılmış olmasıdır. Acaba onlara silah sıkan Mehmetçikler bu olan bitenden haberdarlar mı? Yoksa onları terörist, vatan haini olarak mı, bölücü olarak mı görüyorlar?

Fakat dağa çıkmanın, silahla hak aramanın bu asırda yahut gelinmiş olan bu süreçte davalarına bir faydası olacağına inanıyorlar mı?

Geçen hafta İsviçre de idim. Onlarında bin sene içinde bir Wilhelm Tell’leri olmuş asi cinsinden. Fakat halen en demokratik, en zengin bir devlet seviyesine varmışlar. Onlarında bir ana dil tartışması var. İsviçre de konuşulan Almanca’nın değişik bir aksanı, söyleyiş tarzı var. Hoch Deutsch dedikleri tarzda değil. Okullarda Hoch Deutsch öğretiliyor. Fakat bir kısım halk anadili olan o İsviçre ağzının okullarda öğretilmesini istiyor. O tarz konuşmayı ana dilleri olarak kabulleniyorlar. Diğer enteresan bir duyumumda % 63 ebeveynlerin çocuklarını özel dershanelere gönderip, hazırlık kursuna iştiraklarını sağlamaları.

İsviçre de bizim örnek alabileceğimiz ‘’Demokratik Özerklik ‘’ mevcut ve bu bin senedir bölünmeğe sebep olmamış. Hatta dört lisan olmasına ve çok sayıda kanton olmasına rağmen.

Daha kısa bir müddet önce Kürt, Kürdistan kelimesini kullanmak suç sayılırken, bugün ulaşılan demokratik reformlar sayesinde Kürtler neredeyse federasyona gitmek istediklerini söyleyebiliyorlar. Arap baharının, Kuzey Irakta otonom Kürdistan’ın kurulmuş olması elbette Kürt vatandaşların aktivitelerini kışkırtıyor. Türkler kendi Kültürel değerlerinden iftihar ederken, Kürtlere KÜLTÜREL yönden 80 senedir ZULM ettiklerinin farkında değiller. Asıl problem çakıl taşı değil, asıl problem sosyolojik ve siyasi yönden dikkate alınacak, en önemli faktör KÜLTÜREL yönden yapılan baskıdır. Hala Şıvan vatana dönüp Türküsünü söyleyemiyor. Dünya çapında yazar Yaşar Kemal Kürtçe kitaplarını yayınlayamıyor, Cahit Sıtkı’nın Kürtçe hangi şiirini duydunuz. Yılmaz Güney’in, Ahmet Kaya’nın vatan hasretinden, Paris’te ölümleri, Ruhi Su’nun hasta iken Avrupa’ya gitmesine izin verilmemesi Türklerin hesabına kaydedilecek cinayetlerden sayılmaz mı?

Ne PKK lı gencin, ne de Mehmetciğin birbirlerine EMPATİ yapma şansları var. Siyasilerin, Askerlerin onları hatalı bir tarzda şartlandırmalarıdır bu kör döğüşüne sebep. Yeteneğim olsa o iki gencin, belki de cennette, karşılıklı söyleşilerini, dertlenmelerini, pisi pisine katledilmelerini dile getiren bir SENARYO yazar dizi rejisörlerine gönderirim.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun bir tablosunda Lale çiçeğinin kökünde 6 ceset resmi var. ‘’ Yunus’’ ya da ‘’ Kimi masum kimi güzel yiğitler ….’’ Diye yazılı büyük tablonun altında.

Köln. 06.09.11

Hiç yorum yok: