11 Kasım 2010 Perşembe

”ŞAİR-ÜS SAGİR” SÜLEYMAN EL-İSA’YA


Nuri Sağaltıcı

Tutkudur sırrı genç kalmanın bir sevgilinin penceresinden
Ayrılıktı yücelten Leyla’yı, o büyük özlemdi Mecnun’u mecnun eden.

Cüzzamlı bir gizemdir Antakya Kharon’dan beri
Bir ucu cennetse şehrin boydan boya, bir ucu da cehennem.

Kimlere yar olmadı dağları Antakya’nın kimlere,
Saint Simon, Saint Pierre ve Cemil Hayek ahvalinden

Asasıyla yardı Akdeniz’i Musa bu sahilde, Samandağ’da,
İsa’nın nefesi karıştı Ali ve Muhammed’inkine birden.

Bundandır kardeşliği bu şehirde yetmiş iki milletin
Ne mazlum vardır kitabında bu güzel şehrin ne zulmeden.

Halis sevgidir Habib-ün Neccar, sokaklar daraldıkça gönlüm ferahlar
Umuttur, umuda açılır; her kapısı ayrı bir din, ayrı bir erdem

II

Coştu Asi yine ey şairim, geldin diye o coşkun sevginle
“Şair-üs sagirsin” Antakya’da ve hâlâ o çocuksun Asi’de yüzen

Genç yaşta ermişsin sırrına bu karmaşık dünyanın
Sermestsin Ömer Hayam’ın şarabından ya da hâlâ ayık bir rubaiden.

İmr-ül Kays ile yarışır şiirin, Suk-ı Ukaz’da Anter’le hatta
Çıkıp gelmiş çocukluğun yine bir baharla o gazelden.

Kanın karışmış Asi’ye boz bulanık, sevdalı
Yangınlarda sessizce kanar yüreğin, tek sitem etmeden.

Bilirim kahrını ben de özlemin, kimsesizliğin
İhanet puştluğu acılardır insanı insan eden.

Minnettarız küçük şair, mahcubuz biraz da sana
Sevginle arındık geç de olsa eski nankörlüğümüzden.

64’te gelmişsin köyüne telaşlı, ürkek ve şaşkın.
Bağışla karşılayamadım diye seni, o zaman bebektim ben.

45 yıl sonra tanıştık anadilim gibi sıcak Dimaşk’ta
Karışık bir hüzünle doldu yüreğim ayrılırken evinden.

Nazım’la, buluştum, Neruda’yla Moskova’da sayende
Ruhlarımız karıştı Asi’ye, kalkıp Hazar Denizi’nden.

Muallakat-ı Seba’dır Antakya şiirlerin kalbimde
Sun bize sözcüklerin büyüsünü “El-Hanin” dolu yüreğinden.

İstanbul sevdanı anlat bana, Pierre Loti sevgisini
Nazım’ın sımsıcak öfkesini akşamları Eyüp Tepesi’nden.

Florya’da sonsuzluktun, Ayasofya’da efsunlu şiir
Bazen bir dost eli sımsıcak, bazen de kavga adamı bilmeden.

Üzülme şairim, bir damladır insan ömrü okyanusta;
Ne erken gelmişiz bu dünyaya ne de geç bu yüz

III

Ah şairim! Hep talihsizim ben, görüyorsun bu konuda;
Hep geç tanırım güzel insanları, ve bunun ilki değilsin sen.

Dilden dile, gönülden gönüle Asi misali
Yaşatır Antakya’n ateşli yüreğini söndürmeden

Kaç şehrin görünen yüzüdür Antakya şimdi, kaç medeniyetin
Biliriz ki ki izler var gönlünde ve güzellikler hepsinden.

İnsanlıkla beslendik, sevgiyle; kardeşçe bu toprakta
Süleyman El-İsa’lar ölmez bütün tanrılar ölmeden.

Hiç yorum yok: