27 Mart 2012 Salı

ESED Kürtlerine Özerklik tanırsa?


Dr.İsmet Turanlı
LOZAN Zaferinden sonra Türkiye Kıbrıs’ı İngilizlere, On iki adayı Rumlara, Arapların işgal ettiği bölgeyi ona bölünmüş halde, Kürdistan’ı da DÖRDE bölük bir tarzda terk etmişti.
1. O tarihten beride Kürt milleti ve Kürdistan dörde bölük haliyle bu güne kadar suverenitesini sağlayamadı. Artık bıçak kemiğe dayandı. Kürtler ilelebet dörde bölük yaşamak istemiyor. Lozan da yaratılan sanal durumdan kurtulmak istiyor.
2. Irak ta ki Kürdistan bölgesi otonomisine kavuştu. Belki yakında istiklalini ilan edip Birleşmiş Milletlere yeni bir devlet olarak müracaatını yapacak. Türkiye bunu önlemek için bütün diplomatik imkânlarını devreye sokacak. Diğer yandan da Şii Suriye, Irak ve İran kıskacında da bırakmak istemeyecektir. Yahut Irakta bir iç savaşa müsaade etmeyecektir. BARZANİ’ de Şİİ komşularının baskısından kurtulmak için SUN’İ Türkiye devletine yanaşacaktır.
3. Suriye de ESED Kürtlerine özerklik tanıyacak olursa, oradaki Kürtlerin Barzani ile birleşmeyi tercih edecekleri beklenir.
4. Türkiye’nin Kürdistan ile Federasyona gitmesi kaçınılmaz hale gelecektir.
5. Bu suretle Irak Kürdistanı kendisini emniyete alacak.
6. Türkiye ise kendi Kürtlerine Irak Kürdistan da ki demokratik hakları tanıyacak,
7. PKK nın meşruiyeti ortadan kalkacaktır.
8. Ayrıca Türkiye’nin ekonomik yönden yumuşak karnıolan enerji ihtiyacını ( senede 54 milyar dolar petrol ve doğal gaz ithaline para harcamaktadır.) Kürdistan bölgesinden temin edecek, İran ve Rusya’dan enerji ithali baskısından kurtulacaktır. Türkiye bir taşla üç kuş vurmuş olacaktır.
1. Kürt sorunu sona erecek. Türkiye bölünmeyecek, bilakis büyüyecektir. Eski Misaki Milli hudutlarına dönülecektir.
2. PKK sorununa ve silahlı mücadeleye son verilecektir.
3. Türkiye enerji ihtiyacını Kürdistan’ dan temin edecektir. Cari açığı kapanacak. Yaptığı tasarrufla Kürdistan da yatırımları gerçekleştirecek. Ekonomik güç kazanacaktır. AB’eye alınırsa Almanya’dan sonra nüfus ve ekonomi bakımından en kuvvetli devlet durumuna girecektir. AB devletleri daha da nazlanacaklarsa da USA’nın, OBAMA’nın böylesi bir federasyonu destekleyeceği (İsrail frenlemezse) mümkün olacaktır. Çünkü USA Orta doğuda en güveneceği bir Türkiye’yi destekleyecektir.
Bu akıllıca yaklaşımı Erdoğan becerebilecek mi? Bundan çok ümitli değilim. Şimdiye kadar onu destekleyen akademisyenler ve köşe yazarları Erdoğan’a ağır eleştirilen yapmaktalar, basına fısıltılanan stratejinin yanlışlığından ötürü. Eskiden derin devletten çekinirken, şimdide Bahçelinin Devletli ’sinden çekinmektedir. Kürdistan’a yaklaştıkça Türk milliyetçiliğinin kuvvetleneceğinden endişe etmektedir. Hâlbuki kan akmasını önler, ekonomik yönden de kuvvetlenince adını Türk tarihine altın harflerle yazdırmış olacaktır. Yeter ki kısa bir müddet için bu riski göze alsın.
Erdoğan’ın yaptığı mühim bir hata da sorunları çözmek isterken kendisini negatif şartlandırmasıdır. Şöyle ki:
1. Ermenistanla barışmaya Karabağ şartınıgetirmiştir.
2. Kıbrıs sorununda Kıbrısın iki devlet şartınıkoymuştur.
3. Kürt sorununda PKK nın silah bırakması şartınıgetirmiştir.
4. Suriye’de Esed’in çekilmesişartını.
5. İran mevzuunda da Kalkan Füzelerin kabulünü istemektedir.
Bu şartlandırma davranışlarından vazgeçip te DİPLOMATİK elastikiyeti tercih etse sorunları daha kolayca çözebilir. Erdoğan’ın diplomatik yanı zayıf. AB ye yakınlaşmasından ve Demokratik açılımlardan geri adım atmasının sebebini izah eden akıllı kamu değerlendiresileri ortaya çıkmadı. Halbuki batıda görmediğimiz tarzda her akşam televizyonlar da, yahut köşelerinde hep ayni şahsiyetler, her mevzuda kendilerini konuşma mevkiinde zanneden ( Ben onlara televizyonların GÜLLERİ diyorum) aklı çokların yorumları kabak tadıvermekte. Bilmedikleri mevzularda bile çok çabuk ahkâm kesiyorlar. Batıda da böyle prominent şahsiyetler vardır. Fakat onlar muayyen mevzulara senelerini vermiş insanlardır. Hatta bazen, ‘’ Ben bu mevzuun uzmanıdeğilim’’ demelerine rağmen yüzeysel argümanlarınıserdetmekten imtina etmiyorlar. En komik olanı da moderatör olan hanımların oturumun sonunda ‘’ Şimdi çözüm fikrinizi söyleyin’’ demesi. On binlerce gencin ölümüne sebep olan, binlerce insanın hapishaneler de zulüm görmesine sebep olan, yüz binlerce vatandaşın vatanını terk etmesine sebep olan, yıllardır cenaze namazıkılınmasına sebep olan bu zor probleme iki dakikada çözüm önerilerini sunmalarının istenmesidir. Bunu cehaletle mi, ciddiyetsizlikle mi izah etmek mümkün bilemiyorum.
30 seneden beri PKK ile başa çıkamayan askeri çatışmayı sürdürmenin bir fayda sağlamayacağını sağır sultan bile duydu. PKK yı yok edemeyeceğinin sebebi bu mevzuu da bir fasit daire oluşundandır. Katledilen her PKK lı Kürt gencin belki de beşkardeşi, kuzeni vardır. Onlar bu katliamdan öfkeleniyorlar. Taş atan çocuklarımotive eden sebepler malum. O çocukların ya babası öldürülmüştür yahut ta kardeşi dağdadır. Yahut ta hapishane de. Onlar ne paralı askerdir, nede kandırılmış çocuklardır. Yüzlercesini hapse atsan da sayıları daha da artar. Yani bu meselede gerek Asker, gerekse şovenist Türkler, ülkücü siyasiler bir FASİT daire içinde olduklarını fark edemiyorlar. Bazımutedil Kürt aydınlarının, siyasilerinin ikazlarını tehdit olarak algılayanlar olabilir. Fakat gelecek neslin, o taş atan çocukların ileride daha saldırgan, daha Türk düşmanı, daha öfkeli olacağı ihtarını ciddiye almamak Türk-Kürt iç savaşının önlemeyeceğini de ciddiye almak gerekir. Erdoğan Kürt annelerine sesleniyor ve çocuklarının dağa çıkmalarınıönlemelerini tavsiye ediyor. O gözü yaşlı Kürt annelerinin de artık Kürt kimliğine bilinçlendiğinin, ana dilde eğitim istediklerini fark etmiyor. Benim Diyarbakır’ı ziyaretimde tespit ettiğim o ki Fırat’ın ötesin de duygusal ayrılış bir realite. De Facto yaşamlarında ora halkıbatıdan kopmuş. Eskiden hekimi, savcısı, hâkimi, yazarı, gazetecisi korkardı Kürdüm demeye. Şimdiki ve geçmişteki Hükumetlerin Kürtlere yaptıkları nı korkmadan konuşuyorlar. Binlerce KCK lıyı hapse atmanın neticesinde bir on binler daha KCK lı olmakta. GANDHİ nin yaptığı gibi 700 Hintliyi öldürdükten sonra , öldüren İngiliz askeri yorulmuşsa, binlerce Kürdü hapse attıkça yeni hapishaneler inşa etmek yahut ta hepsine USA dan yeni kelepçelerısmarlamanız icap edecektir.
Tıpta bir kaide vardır. Bir hastayı senelerce yanlış teşhisle tedavi etmeğe kalkarsanız netice alamazsınız ve neticede hastayı cerraha teslim edersiniz. Cerrahların tedavi şeklide ameliyatladır. Türkiye Kürt sorunu çözmek istiyorsa askeri operationlara değil, akılcı, siyasi operasyonlara müracaat etmek gerekir. Onunda formülü Kürtleri ve Kürdistanı dörde bölük halinden kurtarmak için ASLINA RÜCU operationunu tercih etmek gerekir. Bununda en pratik yolu REFERANDUMDUR. Kararı şu veya bu parti lideri veremez. Kararı milletin kendisi vermelidir. 3 Sual sorulmalı.
1. Bugünkü haliyle Türklerle bir arada mı yaşamak istiyorsunuz?
2. Self Determination mu?, Federasyon mu?, demokratik özerklik mi?
3. Barzani Kürdistanı ile birleşmek mi istiyorsunuz?
Bu tarzda 3 suali Kıbrıs Türklerine de sormalı. Rumlarla berber mi?, Türkiye ile birleşmek mi? KKTC nin devamını mı istiyorsunuz?. Halklar kendileri karar vermeli. Kürt sorununa da, Kıbrıs sorununa da siyasiler 30-40 senedir çözüm getirmekten aciz idiler. O halde vasiye ihtiyaçları yoktur halkların. Kendileri karar versinler. Buda REFERANDUMLA olur. İsviçre halkı beş kuruşunun dahi harcanmasına halk oylaması la karar verir. 1300 senesinde kurulmuş olan İsviçre kimse ile kavga etmemiş. Dünyanın en demokratik, en zengin ülkesidir.

Antalya. 26.03.12

Hiç yorum yok: