15 Ağustos 2010 Pazar

Yaşar Kemal.Kosova. Referandum‏


Dr. İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com



MİLLETİ APTAL ZANNEDENLER Mİ DAHA AKILLI ? (!)
KOSOVA ve KURDİSTAN
YAŞAR KEMAL’in EMİLE ZOLA POTANSİYELİ
.

Demokratik hayata geçilendenberi milleti aptal zannedenler hüsran içinde kalmışlardır. Bütün seçimleri kaybetmiş, iktidar olamamışlardır. Milletin sağ duyusu siyasilerimizin önüne geçmiştir.Ve bu neticelerden de hiç ders çıkarmamışlardır. Şimdi refendumdada ayni mantıkla hareket edip yenilgiye kendilerini mahkum etmektedirler. Önünüze konulan anayasa paketinde ön görülenlere mi karşı çıkıp HAYIR demek istiyorsunuz, yoksa pakette eksik olanlarıma EVET diyecektiniz. Pakette bulunmayan haklı çözümleriniz olmadığı için mi HAYIR diyeceksiniz. Sorulmayan suale cevap aramak hakkı olamaz, soranlarda maalesef ahmaklıklarını deklare etmiş oluyorlar.

Evlenirken nikah memuru size evlenmek isteyip istemediğinizi sorar ve sizde evet veya hayır diyebilirsiniz. Yoksa size sorulmayan sualleri düşünerek hayır mı dersiniz?. Size sarhoş bir adamla ,size ev almayacak, size saygılı olmayacak bir adamla evlenirmisiniz diye sorulursa elbette hayır diyebilirsiniz. Ama siz sadece pakette ki mevcut sorulara cevap vermeniz gerekir. Evet veya Hayır diyerek.İşte referandumda işleyen mantık böyle olmalıdır. Efendim bu pakette YÖK’ün kaldırılması yok, Dokunuzmalıkların kaldırılması yok, KÜRT sorununa, YOKSULLUĞA çare yok diye HAYIR diyemessiniz ki.

Almanlarda bir tanım vardır. ‘’Polisin müsaade ettiğinden daha eblehsiniz’’.(Dümmer als Polizei erlaubt) Kendinizi böyle bir pozisyona soktuğunuzun farkındamısınız.? KILIÇDAROĞLU halka miting meydanlarında soruyor:. Pakette yoksulluğa, işsizliğe son verecek bir madde var mı? Hangi allahın kulu bu soruya evet diyebilir?. Öyleyse KILIÇDAROĞLU’na uyarak hayır deyince kendinizi haklı görmeniz mümkün mü?. Bu derece ebleh bir sual sorulur mu? Size anayasanın 15 inci maddesi kalksın mı?, Yaş kararlarına hukuk yolu açılsın mı?, Özürlülere ayrımcılık yapılsın mı,? HYSK’unun kararlarına mahkeme kapıları açılsın mı?, 12 Eylül anayasasına bazı düzeltmeler yapılsın mı,? işçilerin sendikal haklarında bir genişleme yapılsın mi? Diye soruluyor. Bunlara Hayır demeniz mümkün mü? Size sadece sorulan suallere cevap vermeniz icap eder. Sorulmayanlara cevap vermek abesle iştigaldir. Milletten durup dururken kötü not almanıza ne hacet var.

AUD nin KOSOVA kararı ve KURDİSTAN

Kosova’lıların Sırbistandandan bağımsızlıklarını, tek tarafflı ilan etmelerinin hukuki olduğuna ulıslararası mahkeme karar verince Türkiye şapşalladı. Bir taraftan Kosova’da ki 50 bin Türk’ün varlığı sebebi ile bu kararı hoş karşılarken , Irak’ta ise aksine uniter devlet formulünü destekliyor Türkiye. Keza Kıbrısta bağımsız bir devlet kurarken Kıbrısın uniter bir devlet olmasına karşı çıkılıyor, Gürcistan’ın Uniter bir devlet oluşunu destekliyor . Kürtlere gelince Suriyenin, İran’ın, Türkiyenin, Irak’ın uniterliğini isteyip Kürdistanın bağımsızlığına karşı çıkıyor. Bu ikilemi dahilde kolayca söylerken, beynelmilel alanda hariciyemiz diplomatik yönden zorlanıyor. Çoğu memleketlerde zengin bölgeler fakir bölgelerden kurtulmak isterler; Valonlarla Flamanlar, Katalanlarla İspanyollar, hatta İtalyanın kuzeyi ile güneyi ayrılmayı isterken nisbeten fakir bölgeler ise ayrılmaktan yana değiller. Türkiye’de, Kürtler önce ayrılmayı düşünürlerken şimdi Türklerin yoğun yaşadıkları bölge insanları Kürtlerle birlikte yaşamağa mecburmuyuz demeğe başladılar. Kürtler ise Kürdistanda 10 milyon nufusa sahipken şimdi batıdada 10 milyona yakını yerleşik durumda. Çünkü güvenlik saiki ile 4 bine yakın köy boşaltıldı. Netice de Kürtler batıya göç etmek mecburiyetinde kaldılar. Böylece Kürtlerin daha kolay assimile olabilineceği düşünüldü. Bu hesap doğru çıkmadı batıya göç edenlerde, bilhassa gençlerde, eğitim görenlerde, milliyetçi bir kimlik biliçlenmesi gelişti.. Bu bakımdan Türkiye deki durum daha komplike hale geldi Şimdi her iki tarafında düşünmesi gereken birlikte yaşama konzeptidir. Bunun gerçekleşmesi içinde iki halkın eşit koşullara kavuşmasıdır. Türkler ise eşitler arsında üstünlüklerini bırakmak istemiyorlar. Erdoğanın Kürt açılımı girişimiyle zevahiri kurtarmak istedi, bin senedir birlikte yaşayan halkların ayrışmasını önlemek istedi. Muhalefet Kuzey Kürdistanda temsil kabiliyetini tamamen yitirdiği için de Facto ayrışmışlığın günahını AK partiye çıkarmağa çalışmaktadır. TSK nın her türlü şiddet yöntemlerinede artık güven kalmamıştır. Hudutlara Özel kuvvetler yerleştirilmesini çare görenler elbetteki demokratik ülkelerin kritiğine maruz kılacaktır. Velhasıl çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı durum Hükumetide acze sürüklemiştir. Aklıbaşında Türkler Kürtlerin ilelebet dörde bölük yaşamasını vicdanlarına sığdıramayacaklardır. Bu durum kan akışını kronikleştirecektir. PKK bir taraftan can acıtırken, diğer taraftan genç mehmetciklerin bayrağa sarılı tabutları anaların gözyaşlarının artıracaktır. Sorunun ne ekonomik, ne silahlı şiddet, nede sosyal iyileştirmelerle çözülemiyeceği, bu zihniyetin iflas noktasına geldiğini her geçen günde halk daha iyi anlamaktadır. Sorunun temelinde KİMLİK , Kültürel ve siyasi olduğu kabullenmedikçe çözüme varmak imkansızdır. Politikacılar sorunun etnisite sorunu olduğunu kabul etmedikleri müddetce çıkmazdan kurtulmak mümkün görünmüyor. Fikir beyan edenleri bölücülükle suçlamakta artık demode oldu. Barış çağrısı yapanlarında assimilasyon temelli yöntemleri ileri sürmeleri Kürtler yönünden kabulü caiz görülmemekte. Bazı köşe yazarlarının itiraf ettikleri gibi Kürtler artık eski Kürtler değiller. Değişimin Türkler tarafından gelmesi zorunluğu gün geçtikçe aşikarlaşma. Türklerin Kürtler hakkındaki politikası AB nin prensiplerinede uymamakta.

YAŞAR KEMAL’in EMİLE ZOLA POTANSİYELİ

Yaşar Kemal Erbil’e davet edilmiş. O zahmete katlanır mı? Zannetmiyorum. Fakat onun bu ziyaretten daha büyük bir katkısı olabilir. Emile Zola gibi Türkiye deki adaletsizliği etkileyeceği bir potansiyele sahip olduğunu takdir eden akil insanlar vardır. Çünkü o hem Türkler, hemde Kürtler nezdinde, hatta dünya çapında büyük bir saygınlığa sahiptir. Dostum gazeteci Mehmet Ali Birand bana Yaşar Kemal’in PKK’ya sözü geçer mi diye sormuştu. Bende ‘’ Olabilir ‘’, fakat ‘’ bu hususta Yaşar Kemal konuşmaz’’ demiştim. Çünkü o konuşursa, sesli düşünürse ne Erdoğan, nede Kılıçdaroğlu altından kalkabilir. Onun insan sevgisi karşısında Bahçeli’nin intihar etmesi gerekir. Onun siyasi çizgisi TİP teki angajmanında belli olmuştu ve bu çizgisinden saptığınıda tahmin etmiyorum. Onun Humanist ve ALTRUİSTİK yapısı siyasilerin çok üstündedir. Türkiye deki siyasilerin seviyesi üzüntü vericidir.

Partilerin demokrasi adına yaz tiyatrosu oynamaları Türkiyeye büyük enerji kaybına sebep olmaktadır. Referandumda EVET yahut HAYIR çıkmasıda önümüzdeki devrede siyaseti pek etkileyemecektir. Çünkü Kürt problemini haletmeden Türkiye de bir değişim gerçekleşemeyecektir.

Hiç yorum yok: