4 Mart 2010 Perşembe

AK parti’nin gerçek muhalifi mutfaktaki tenceredir!


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Amcam 2 devre milletvekilliği yapmış siyasi kariyerindeki tecrübesini özetlerken derdi ki : Seçimlerin kaderini mutfaktaki tencere belirler.

Dünyada ki ekonomik krizin analizini yapanlar, son DAVOS toplantılarında varılan netice bu krizin sebebinin AHLAKİ olduğu minvalinde idi. Kapitalist sistemin, devlet kontrolundan çıkmış serbest Pazar ekonomisinin son felaketin hakiki sebebi olduğunda ekonomistler hemfikir. Geçen hafta Yunanistan başbakanıda serbest piyasa ekonomisini suçluyordu memleketinin iflasa sürüklenmesinde. Bazı finanz devleri ucuz fiyatta konsum mallarının üretimine geçtiler bile.

Türkiyede ki servet dağılımında ki adaletsizliğe, felaket çığırtkanlarına(!) hak vermek için 100 TÜSİADcının 2009 daki kazançlarına bakmak yeterli . Gelirleri 31 milyar artış göstermiş. Yani % 65 artarak 87 milyara ulaşmışlar. Yoksulluk sınırında olanlarla, orta tabakanında fakirleştiği bir gerçek olduğuna göre önümüzdeki seçimlerin kaderini mutfaktaki tencerenin tayin edeceği aşikar. AK parti bu probleme eğileceğine, artan işsizliğe çare arayacağına muhalefetle, köşe yazarları ile laf dalaşına düşmesi önümüzdeki seçimleri kaybetmesi muhtemeldir. Anketlerdede Baykal’ın dediği gibi şimdiden % 30 lara düşmüş durumdadır. % 47 oy aldıkları günlerin , köprülerin altından çok sular aktı. Nereden nereye gelindiğine bakmaz seçmen, iktidar olmanın sağladığı imkanlara dayanarak yapılan hizmetler vatandaşın belleğinden çabuk silinir. Türkiye’de oy potansiyeli çok seyyaldir. Bir gecede 4 partiyi birden meclis dışına itebilmiştir. % 20 ile birinci parti durumundaki DSP % 2 ye düşmüştü. Ecevit’in kendisi temiz adamdı ama Ekonomiden bihaberdi. Erdoğan’da siyaseti Demirel gibi taktik üzerinden yürütüyor. Halbuki şimdi ekonomik stratejiler gerekli.

Menderes’in daha ilk iktidar yıllarında yaptığı meclis konuşmalarında muhalefeti her türlü takdirden uzak, köşe yazarlarını her türlü hüsnüniyetten mahrum diye suçlamalarını hatırlayınca Erdoğan’ın bugünkü konuşmalarına bir fark arzetmediğini tesbit ettim. Daha geriye gidipte İnönü’nün hükumet ettiği yıllarda muhalefet etmenin vatana hiyanet olduğunu açıklamasını hatırlayanalar varmı acaba?

Bir senede işşiz sayısının artışındaki rakamları dile getirmek herhalde felaket tellalılığı sayılamaz. Enflasyon nisbetlerinin yukarıya tırmandığı, çifte rakamlara ulaştığı göz önüne alınırsa AK partinin rehavete düşmesini anlamakta zorluk çekiyorum. Tekel işçilerinin grevi bir ön sinyal olabilir. İşsizler, sendika mensupları, yoksullar önümüzdeki erken seçimlerde AK partiden desteğini çekecekleri aşikar. Benim en alttakilerle yaptığım hasbıhallerde edindiğim intiba AK partinin oy potansiyelinde zemin kaybettiğidir. Sırf yandaşları ile olan temasları kandırıcı olabilir. Muhalif partlerden ziyade muhalif vatandaşların ifadelerine kulak vermeleri gerekir. Bu durumun AK partinin geleceğinden ziyade milletin geleceğinin kötüye gittğini , büyük fotoğrafın endişe verici olduğunu söylemem bir aydın olarak sorumluluk duygumdan ileri gelmektedir.

Orta halli ailelerden gelenlerin iktidara geldiklerinde zenginlere karşı duydukları kompleksten olacak aileyi, yandaşlarını zengin etmek hatasına düştüklerini görüyorum. Mesela ÖZAL’da ayni hatayı işlemişti. Başbakanın servet beyannameside vatandaşı korkutmaktadır.

Vatandaşın AK partiye mesafe koyması CHP nin yahut MHP nin istikbale güven duygusu verdiğini göstermiyor. Aksi takdirde oy patlaması yaşayabilirlerdi. Anketlerde kararsızların % 25 gibi yüksek miktarlarda oluşuda muhalefete ümit bağladığını göstermiyor. Banka bilançolarıda milyarlarca kazanç sağladıklarını göstermektedir. Bu durum krizden sıyrıldığımızı göstermekten ziyade vatandaşın yüksek faizlerle sömürüldüğünün alametidir. Batıda faiz hesapları yıllık olarak ifade edilirken bizde aldatıcı bir kurnazlıkla aylık miktarları ifade ediliyor. Ödenememiş kredi kart borçlerinın yıllık faiz miktarı % 50 inin üstünde. Batıda nerdeyse sıfır dolayında olan faizler, ister araba, ister ev satın alımında faizler % 10 nun üstünde. Milleti kandırmada yüksek sermaye sahipleri mahirdirler.

Benim naciz bir önerim var bu circulus visiosus dan kurtulmak için. Sermaye sahipleri kazançlarını yarısını çalışanlarına prim olarak dağıtmaları. Belki kazançları milyarları bulmaz ama alt ve orta tabakanın geçim sıkıntısından sıyrılmaları mümkün olur. Zaten vergilerin % 70 ini o dar gelirliler sağlamaktadır.

Geçen makalemde çıkmazda olmamızın sebebi Türkiye’de beyinlerin kifayetsizliğinden yani CEREBRAL olduğundan bahsetmiştim. Bugün Nuray MERT hanımefendi başka bir kelime kullanmış. KAFA meselesi diyor. Son ekonomik iflastan USA dan ithal ettiğimiz Kemal Derviş zevahiri kurtarmıştı. Orduda kışlasına çekilmek mecburiyetinde kalacağına göre kimler ödeve gelmeli makus talihimizi kurtarmak için?.

Yunanistanda darbe olduğu günlerde bir Rum hastama memleketindeki durumu sorduğumda bana bir gerçeği söyledi. ‘’Doktor bey! Yukardakiler tepine dursun , biz işçilerin durumunda bir değişiklik olmaz . Biz yine günlük amelelliğimize devam ederiz.’’.

Derler ki en garantilisi köylü olmak. Çünkü onlar yumurtasını, domatesini, sütünü, yoğurdunu kendisi istihsal eder. Başkaca medeni ihtiyaçları olmadığı için , harpte bile aç kalmayan köylüler olmuştur. Hele peygamberin dediğine uyup tek yemekle öyününü karşılarsa, mütevazı yaşamını sürdürür. Birde tevekkül sahibi ise , eşi türbanlı ise, Yunus Emre’nin ‘’Ol cennetin ırmakları ‘’ ilahisini söyleyerek Cennetteki sefahatın özlemiyle mutludurlar.

Antalya. 03.03.10

Hiç yorum yok: