27 Aralık 2011 Salı

Modern Soykırım (Jenosid)


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Sarkozy’nin soykırım yasası ve cezai müeyyideleri, seçimlerde Ermeni oylarını kazanmak için hazırlanmış bir tasarısı olduğu aşikâr. Türkiye deki siyasilerin aşırı tepkileri de pek makul görünmüyor.

Sarkosy’e Sarkosy’nin Cezayir hakkında verdiği cevap gibi Türkiye’nin de cevap vermesi kâfi gelirdi. Türkiye yeni bir devlettir Osmanlının yükünü taşımaz.

Zira Türk ceza kanunundaki 301 maddede söz ve düşünce özgürlüğünü kısıtlıyor. Bu maddeye göre Hırant Dink ceza giymiş ve ayni zihniyettekiler tarafından katledilmiş, 5 senedir de mahkeme neticelendirilmemiştir. İhmali görülen bürokratlar işten çektirilmemiş, terfi ettirilmişlerdir.

Osmanlı devrinde 1.5 milyon Ermeni vatandaşı yaşarken bugün sadece 40 bin Ermeni geriye kalmış. Yalnız TEHCİR de değil, ondan sonrada, bugüne kadar Ermenilere kötü muamele yapıldığı için bir buçuk milyondan ancak 40 bini kalmıştır. Soykırım yok diyenlerin bu durumu nasıl izah edeceklerini merak ediyorum.

BM’lerin Soykırım tarifi beni tatmin etmiyor. Bana göre azınlıkların zoraki göçe mecbur kılınması, azınlıkların ana dillerinde eğitim imkânı vermeyerek onların kimlik kaybına sebebiyet vererek, asimile edilmesi MODERN SOYKIRIMDIR.

1. Yüzbinlerce azınlık mensubunun evlerinden, yurtlarından, barklarından ettirmek o insanların çok acı travmalara uğratılması, gaddarlıktır, modern soykırımdır.

2. Yüzbinlerce azınlık mensubunun gelecek nesillerini ana dillerinde eğitimden mahrum bırakarak, KİMLİK KAYBINA sebep olmak, asimile etmek bir nevi modern soykırımdır bence.

3. Böylece vefiyata uğrayan azınlıkları diriltmek mümkün değildir. Asıl soykırım odur ki bir milletin istikbali yok edilmeğe mahkûm edilmesidir.

Bundan 40 sene önce Almanya da ki Türk çocuklarına ana dilde eğitim imkânı vermedikleri için politikacılarla yapılan toplantılarda, Polonyalılara yaptığınız gibi, Türkiye’den gelenleri de asimile ediyorsunuz demiş ve ilk defa Ana dilde eğitim yapan ana okulunu Köln de açmıştım. Soykırımı gerçekleştirmek için illaki fiziki olarak insanların varlığını imha etmeğe ihtiyaç yok. Bir insanın kimliğini yok etmeğe çalışıyorsanız modern soykırım yapıyorsunuz demektir. AB’ nin ortak bildirisi azınlıkların kimliklerini muhafaza etmeleri için devletlerin gereken tedbirleri almalarını şart koşar.

Gerçi Almanya da sosyal demokratların iktidarda oldukları eyaletlerde azınlıkların dillerinde her türlü yayına kısıntı getirilmediği gibi radyo ve TV yayınları da resmi kanallarda yapılmaktadır. Okullarda azınlıkların dillerinde (Türkçe, Kürtçe, v.s.) eğitim yapılmaktadır.

Almanya yabancı memleketlerde yaşayan vatandaşlarına Almanca eğitim yapılması için gereken eğitim imkânlarını sağlamaktadır. Türkiye’nin gerek dâhil de yaşayan azınlıkların haklarına saygı gösterme çabası olmadığı gibi, yurt dışında yaşayan vatandaşlarının anadil eğitimine katkı sağlama politikası yoktur. Güven cemaatinin bu vazifeyi yüklendiğini duymaktayız.

Lozan anlaşmasına göre gayrimüslimlerin kendi din ve dillerinde eğitim yapmaları garanti altına alınmıştır. Lozan da İsmet İnönü Türkiye devletinin Türk ve Kürt halklarından oluştuğunu söylemesine rağmen, sanki kurulacak devlet din devleti imiş gibi Müslüm ve gayrimüslim diye laik olmayan bir kuruluş felsefesini kabul etmiştir. Daha sonra diyanet işleri genel müdürlüğünü kurarak sadece Suni Müslümanların varlığını kabullenmiş ve onlara hizmet verilmiştir. Azınlıklara ( Hristiyanlara, Süryanilere, Alevilere )dini hizmet verilmemiştir. CHP de yıllardır Laik devlet sloganına sahip çıkmışsa da , bu yönde, iktidarda oldukları senelerde dahi hiçbir adım atmamışlardır..

Lozan da gayrimüslimleri azınlık saymışlar, Kürtler gayrimüslim olmadıkları için azınlık saymamışlar. Sanki dinlerine göre halklara ayırım yapılmış. Sosyolojik yapıya göre değil. Almanya da Türkler ve Kürtler, Rumlar ve diğer milletlere mensuplar azınlık olarak kabul edilir. Türkiye dede ayni sosyolojik kriterlere göre Türklerden gayrsinin azınlık sayılması gerekirdi. Üstelik lütufkâr bir tavırla ‘’Biz Kürtleri azınlık olarak kabul etmiyoruz ‘’ demişlerdir. Kürtler azınlıkların eğitim haklarından istifade edemedikleri gibi, çoğunluk olan Türklerin eğitim haklarından da istifade edememişlerdir. Eşit muamele görmemişlerdir. Bir başka kibirli iddiaları da ‘’Kürtçe öğrenişte ne yapacaksınız’’ Türkiye de çalışma imkânını kaybedersiniz demişlerdir. Bugün doğu ve güneydoğuda yani Kürdistan da Kürtçe eğitim için öğretmen bulunamıyor. Elbette Kürdistan da resmi ve özel müesseslerde çalışırken Kürtçe bilmenin şart olduğu yavaş yavaş anlaşılmağa başlamıştır..

Kuzey Irak’taki Kürdistan eyaletinde yüzlerce Türk firmasında çalışanlar Kürtçe öğrenmekteler. Kürdistan daki okullarda Kürtçe, Türkçe, Arapça ve İngilizce öğretilmekte. Hatta Türkmence. Türk siyasileri Kaf dağının ardında yaşıyorlar. Bu hakikatleri görmemekte inat ediyorlar.

Kürtleri asimile niyetimiz olmadı diyorlar. Kürtlerin % 50 sinin bugün Kürtçe konuşamaması neyin eseridir. Bugün hala mefrudat ta ( Tarih, edebiyat, sanat, musiki kitaplarında) tek KÜRT kelimesi dahi yoktur. Milli Eğitim bakanlığı Kürtlerin varlığını yok addediyor.

Asimilasyonun Soykırım’la endirekt ilişkisi vardır.

Devletler azınlıkların uyum sağlamasını ister. Azınlıklarda kendi iradeleriyle buna uyar veya uymaz. Fakat asimilasyon yetişen gençliğe iradesi dışında ana dilde eğitimi yasaklayarak icbar eder. Onun içinde bir nevi modern soykırım addedilebilir.

Amerika kızıl derilileri silahla yok etmeğe çalışmıştı. Fransızlar Cezayir’lileri . Osmanlı ise bugünkü AB, yahut USA gibi, çeşitli milletlerin birlikte yaşamını sağlamış, din ve dil özgürlüğü tanımıştı. Azeriler ve Kürtler ise dini birliktelikten kaynaklanan etnik farklılığı nazarı itibara alınmamıştır. Azerilerde, Kürtlerde dörde devlet içinde azınlık haklarından mahrum yaşamaktadırlar. Çekoslovakya medeni bir tarzda bölünmeği sağlamış. Kanada ve Belçika henüz bu yönde başarı sağlayamamıştır. Milletlerin savunma refleksi olduğu içinde Yugoslavya etnik bölünmeyi kanlı yaşamış. Irak’ta da Şii, Suni , Kürt, ve Türkmenler yakında ayrışmayı gerçekleştireceklerdir. Cezayir 100 bin kadar vatandaşını kaybederek kanlı bir şekilde Fransa’dan ayrılabilmiş, özgürlüğüne kavuşmuştur.

Türkler hiçte haklı olmayarak Balkan milletlerini de, Arapları da, Ermenileri de istiklal savaşı çıkardıklarında bizi haince arkadan hançerlediler demişlerdir. Türk tarihine bunlar isyan olarak, onların tarihine de özgürlük savaşı olarak geçmiştir. Kürtlerin son mücadelesine de ‘’Bunların maksadı müstakil bir Kürdistan kurmaktır ‘’ diye ayıplamışlardır. Milletlerin özgürlüklerine kavuşma k için isyan etmeleri insan haklarına aykırımı dır?,ayıp mıdır ? Günah mı dır?.Asıl bölücülük bu milletin ilelebet dörde bölük yaşamasını etik bulmak değil midir?. O savunma refleksidir ki Kürtler bütün baskı rejimlerine rağmen kimliklerini binlerce seneden beri muhafaza etmişlerdir. Dillerini kaybetmemişlerdir. Almanya Türk gençlerine anadillerini öğrenmeği kısıtlı tuttukları için yeni nesil kendi aralarında Almanca konuşmakta ve kendilerini bütünleşmiş olmuş, aslında, asimile olmuş bir tarzda yaşamlarını sürdürmektedirler. Bulgaristan son senelerde etnik temizlikten, Türkiye’ye göç etmelerini zorlamaktan vazgeçerek demokratik bir tolerans göstermekledirler. Yeni teşekkül eden Kürdistan federal hükumeti de her türlü etnik guruplara en demokratik hakları tanımışlardır. Türkiye’nin orayı emsal alarak demokratik hakları vermemekte direnmemeleri gerekmektedir. Son meclis konuşmasında Bülent Arınç böyle bir vaatte bulunmuş, başbakan yardımcısı da yeni demokratik açılımdan söz etmiştir. Bu imkânlar sağlanmadan Fransa’ya küfür etme hakkını kazanamaz. Şimdiye kadar derin devletin, askeri vesayetin mânia teşkil ettiği söylenirdi. Artık böyle bir bahanede kalmamıştır. Bundan böyle problemi askeri müdahale ile çözebileceğine inanan aklı başında kimse kalmamıştır. Hele % 50 nispetinde oy almış bir iktidarın problemi çözmeğe dirayetli olacağını ümit ediyorum.

Erdoğan’ın tek adam pozisyonuna girmesi yanlış kararların alınmasına meydan verebilir. Son zamanlarda muhalefet partilerinin de AK parti ile birlikte hareket etmesi ayrı bir tehlike arz etmektedir. Onların AK partinin yıpranması için Erdoğan’ı destekler görünmeleri samimi değildir. AK partisinin muhalefetin karşı durduğu kararları gerçekleştirmesi daha hayrına olur.

Genelkurmay başkanı Başbuğ diyor ki; ‘’Ordumuz Muhammed ocağıdır’’ . Hani Türkiye dini bir devlet değildi. Ordumuz Kemalizm’in, Laikliğin bekçisi idi (!)

Köln.24.12.11

Hiç yorum yok: