1 Nisan 2010 Perşembe

Burası Şırnak Cumhuriyeti değil...


Esra ÇİFTÇİ
e.ciftci96@gmail.com

'Bütün yargılayanların gözünden, bir cellat bakar...'
Nietzsche

Ajanslara düşen bir haber...

'Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, ruh sağlığındaki kötüye gidiş nedeniyle, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edildi.'

Bu haberi okuyunca nedense mutlu olmam gerekiyordu, hatta 'iyi olmuş, senin yaptıklarının yanında bu da bir şey mi?' demem gerekiyordu, ya da 'beter ol' demem... Ama ben bunların hiçbirini diyemedim, öyle hümanist yanım falan da kabarmadı, aksine Ersöz'ün ya kendi eliyle, ya da başkasının eliyle öldürttüğü masum insanları, onların çocuklarını, eşlerini, ana-babalarını düşündüm. Hepimiz de biliyoruz ki; Kürdistan'daki birçok cinayetin emrini veren bizzat kendisiydi,

Levent Ersöz adına kulağım aşina idi. 1980, 1990, 2000'li yıllarda birçok kez Bölge'de faaliyet gösterdiğini biliyordum. Özellikle Şırnak bölgesindeki faaliyetleri ile adını birçok kez duyurmuştu. Görev yaptığı 1995-1996 yıllarında Şırnak için 'Korku Tapınağı' tabiri kullanılırdı, Bölge'de lakabı ise Sarı Levent' ti. 2001 yılında meydana gelen 'Silopi Kayıpları' olayı Ersöz'ün Şırnak İl Jandarma Alay Komutanlığı döneminde yaşandı. Hatta Silopi kayıplarından Serdar Tanış'ın babası, Levent Ersöz'ün olaydan önce kendisini arayarak, 'Oğlun Şırnak topraklarına ayak basarsa öldürürüm' tehdidinde bulunduğunu söylemişti.

Silopi kayıpları olayı gündeme bomba gibi düşmüştü, geçmişte de yüzlerce kayıp yaşanmıştı o bölgede. Silopi'deki meşhur Botaş Karakolu, Ersöz döneminde ölüm mahzeniydi, cesetler ise asit kuyularına atılıyordu.

2001 yılının Haziran ayında, Şırnak Alay Komutanlığı Beytüşşebap İlçe Jandarma Komutanlığı'na ait askeri birlikler, Beytüşşebap'a bağlı Ilıcak, Dağaltı, Ortaklı, Hisar Kapı, Aşat köylerinin yer aldığı kırsal alanda operasyon düzenledi. Yaklaşık bir ayı aşkın bir süre devam eden operasyon sırasında askerlerin mayına basması sonucu bir asker yaşamını yitirdi, on beş asker yaralandı. Ölüm ve yaralanmalardan civarda yaşayan köylüleri sorumlu tutan askeri yetkililer, belirttiğim köylerde yaşayan 33 köylüyü gözaltına aldı ve köylülerden 27'si tutuklandı.
Bu gelişmeler üzerine insan hakları savunucularından bir heyet oluşturarak Şırnak'a gittik. Aramızda yurtdışından gelen çoğu hukukçulardan oluşan bir grup da vardı. İstanbul'dan yola çıkıp Diyarbakır'a gidinceye kadar bir sorun yoktu ama Diyarbakır-Şırnak arası tam bir zulümdü. Beytüşşebap'a varıp köylülerle görüşmeye başladık, yaptığımız görüşmeler sonucu gözaltına alınan köylülerin ilçe jandarma komutanlığında günlerce sorgulandığını, işkence ve gayri insani muameleye maruz kaldıklarını öğrendik. Ayrıca burada isimlerini vermek istemediğim üç kişi on gün boyunca coplu tecavüz, elektrik şoku, güneş altında bekletme ve ellerine çivi çakılması gibi işkence uygulamalarına da maruz kalmışlardı... Bu görüşmeleri öyle doğal bir ortamda falan dinlemedik, köylüler üzerinde psikolojik baskı oluşturulduğu aşikardı, sivil giyimli güvenlik personelinin konuşanları ve konuşulanları tespit etmeye çalıştığı, bundan dolayı da tüm mağdurların konuşmaktan kaçındıkları heyetimiz tarafından gözlemleniyordu. Oradan ayrıldığımızda Şırnak il merkezinin çıkışında, hiç unutmam 'Oktay Kışlası' denilen arama noktasında tacize varan bir aramayla bütün notlarımıza, filmlerimize, kitap ve defterlerimize, fotolarımıza ve şahsi kayıtlarımıza el konuldu.

Heyetin içinde hukukçuların, gazetecilerin olmasına rağmen bize bunlar yapılırken, köylülere ne yapılmazdı diye düşünmekten kendimizi alamıyorduk ve ayrılırken hiçbirimizin içi rahat değildi. Şunu gerçekten anlamıştık; orası ŞIRNAK CUMHURİYETİ idi...

Velhasıl Levent Ersöz şimdi 'Majör depresyon' teşhisi konularak ve intihar eğilimi iddiasıyla acil olarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi altına alınmış.

İnternetten majör depresyon belirtilerine biraz baktım.

Hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu-durum hali (kendini mutsuz, ağlamaklı, kederli hissetme hali)

Hemen her gün olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik, hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk (oturmayı veya yatmayı yeğleme ya da sıkıntıdan yerinde duramama)

Hemen her gün kendini değersiz ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması (konuşulanlara, okunan şeylere, izlenilen TV programlarına dikkatini verememe, söylenilenlerin bir kulaktan girip diğerinden çıkması gibi) ya da kararsızlık hali.

Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya eylemlerinin varlığı.

Levent Ersöz majör depresyonu ile uğraşırken, katledilen insanların aileleri yakınlarının kemiklerini araya dursun, binlerce faili meçhulün dosyası ortada dururken, katiller cirit atsın. Türkiye bunlarla yüzleşmek yerine, yeni katiller üretmeye devam etsin. Sınır bölgesine yığınaklar yapsın, tank, top, tüfek taşısın. Coğrafyayı yeniden ve yeniden bombalasın, yeni kayıplar yaratsın ve en önemlisi yeni Ersöz'ler üretmeye devam etsin... Nasıl olsa majör depresyonunun tedavisi var...
* * *

Kaynak: Günlük Gazetesi

Hiç yorum yok: