30 Ekim 2010 Cumartesi

KÜRTLER PARİA OLMAKTAN KURTULMA ÇABASINDA




Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com


BRAHMANİSM M.Ö.2 inci asırdanberi Hindistan halkının inandığı bir dindir. Bu inanışa göre halk dört sınıfa ayrılır.

1. Brahmanlar: Son derece nufuzlu olup, sözlerine kimse karşı gelemez. Bunlar inanışın kutsal rahipleridir. Mukaddes Veda kitabını okumak ve diğer Brahma mensuplarına yol göstermekle görevlidir. Emirlerine kimse karşı gelemez. Herkes onlardan çekinir.

2. Savaşcılar: Bu sınıfa hükümdar, raca ve büyük devlet adamaları girer. Bunlara Krişna denir.

3. Tüccarlar, ziraatcılar: Bunlara Vayansa denir.

4. Köylüler, işçiler ve hizmetçiler.

Bu dört sınıftan çıkarılanlara Parya adı verilir. Bunlar hayvan muamelesi görür. İnsan gibi yaşamak hakları yoktur. Diğer sınıflardaki insanlarla bütün ilişkileri kesilir.

Brahmanlar insanlara, Brahman rahiplerinin sözlerini dinlemek ve onlara her zaman itaat etmek, Manava kitabına göre hareket etmek, paryalarla hiç temas etmemek, hiçbir canlı varlığı öldürmemek gibi hususları telkin edereler. Hele inek Hindistan’ın en mukaddes hayvanıdır, insan olmayan bütün mahlukların sembolüdür. Onu öldürmek demek, bir Brahmanı öldürmek demektir ki affedilemez.

Ruh ve beden hakkında bilgi vermezler. Tenasühe, yani insan öldükten sonra ruhunun tekrar başka bir şekilde dünyaya geleceğine inanırlar. Yalnız insanı kutsal bir varlık olarak olarak kabul ederler. Ancak kadınlara hiçbir hak tanımazlar.

Hindistan’da Ganj Nehri’ni mukaddes sayarlar. Bu nehirde yıkanmayı, bu nehrin suyunu içmeyi, ölülerini bu nehre atmayı kutsal vazife addederler.

EFLATUN (Platon) M.Ö. 300 senelerinde Sicilyalı EMPEDOCLES gibi kendi akademisinde halkı sınıflamasında şöyle bir formül kullanmıştır:

Gövde - Ruh - gerçek - Devlet

Baş - Akıl - ilim - Hükümdar

Göğüs - Arzu - Cesaret - Bürokrasi

Karın - İstek - İtidal - İşçiler

MARX ta Platon gibi üçlü bir sınıflama yapmış ve Yönetenlerle Yönetilen yani İşçi ve köylü sınıfının varlığından bahsetmiştir.

Bugünkü modern cemiyette 3' lü bir sınıf teşekkül ettiği görülüyor.

1. Seçkinler, Yönetenler. 2. Orta direk , memurlar, esnaf, subaylar, öğrenciler. 3. İşçiler ve köylüler. Askerler.

Kürtlerin Türkye’deki konumlarına gelince, asırlardır en alt tabaka olarak konuklandırılmış ve algılanmıştır. Seçkinlerinin oluşmasına müsaade edilmediği gibi Burjuvasıda henüz olgunlaşmamıştır. Gerçi Türkler Burjuvasisini geliştirmişsede Seçkinlerini onlarda henüz sağlayamamıştır. Burjuvasından yetişen yönetmen tabakasıda Türkiye’yi demokratik, ekonomik yönden medeni ülkelerin seviyesine ulaştıramamıştır. Fakat Kürtler üzerinde kültürel yönden zulmü esirgememişlerdir.

Cumhuriyetin kuruluşundanberi Kürtler üzernde her türlü basıkıyı mubah addetmişlerdir.

Demokrat parti iktidara geldiğinde başbakan yardımcısı Samet Ağaoğlu bana Fevzi Çakmağın Erkanı Harbiyede bir talimatından bahsetti. ‘’ Fırat’ın ötesine okul, hastane, fabrika, yol yapılmasın. Bu Kürtlerin cahilleri ile başa çıkamazken, yarın okumuşları başımız beladan kurtulmaz.’’

Ellili senelerde Ankara’da ihtisas yaparken 9 Kürt arkadaşım vardı. Ağrılı Naci Kutlay, Maraşlı Koço, Diyarbakırlı ve Elazığlı iki tıp talebesi, Erbilden Dızai aşiretinden iki tıp talebesi,

Bir albay, biri de Mühendis olan Şevket abiler. Sonra Fransadan dönen Dr.Tarık Ziya Ekinci.

Ben Londra’ya gittikten sonra daha Demokrat parti devrinde 49 Kürt aydını zindana atılmıştı. Bunlar arasında , önce Fırat sonrada Sultanahmette Dicle talebe yurdu olan Musa Anter vardı.

Buarada ihtilaller olmuş Kürtlere konuşma yasağı dahi getirilmişti. Bu halk PARYA durumuna sokulmuştu. PKK nın isyanı ile 35 bin Kürt genci ordu tarafından katledilmiş , 1 e 7 kaybımız oldu diyerek Genel Kurmay başkanı böbürlenmişti .

Bugün İstanbul’da 150 Kürt aydını toplantı yapmış, geçen hafta 250 Kürt tabibi Diyarbakır’da Mezepotamya tıp günlerinde Kürtçe ilmi konferanslar vermiş ve Kürt Tabibler birliğinin kurulmasına karar vermiş, Almanyada Kürtçe kitaplar fuarı yapılmakta, Güney Kürdistan’da Barzani’nin yarı otarkt devletinin iştiraki, koalisyonu olmadan Irak’ta hükumet kurulamamaktadır. Seçim kanunundaki % 10 luk baraj sayesinde Türk partileri almadıkları oyların kaşılığı beleşten daha çok milletvekili sahibi olmuşlar, 20 milyonluk Kürt nufusuna karşılık ancak 20 milletvekilinin meclise girmeswine müsaade etmişlerdir. Gözden kaçmayan bir hakikatte Fırat’ın doğusunda , gerek genel ve gerekse yerel seçimlerde, Kürdistanda halk sadece , hangi partiden olursa olsun , Kürt asıllı adaylara oylarını vermişlerdir. CHP ve MHP zaten Kürdistanda şube dahi açamamıştır.

Kürt ve Alevi asıllı CHP başkanı Kılıçdaroğlu ‘ bir kişide beni dinlese gidip oralarda konuşurum’’ demişti.Bu davranışı ben YÜZSÜZLÜK olarak adlandırıyorum. Bahçeli ise bazı hassasiyetleri dikkate alarak Kürdistana gitmeyeceğini deklare etti. Bütün bu durumlar Türkiye vatandaşlarının DE FACTO bölündüğüne işaret etmektedir. Sen oralara gidip vatandaşın derdini dinlemeyeceksin sonrada kalkıp bizi bölüyorlar diye feryAT EDECEKSİN. Bütün BUNLAR Türkiye’de yöneten tabakanın ne kadar yeteneksiz ve aciz olduğunu göstermektedir.

Diyarbakır’da Ulucami’nin önündeki meydanda bir taburenin üzerine oturupta insanları müşahede ettiğimde gördüm ki, insanların giyimleri, konuşmaları, türküleri, yemeleri , içmeleri Türk olmadıklarını gösteriyor. Ama bölünmek istemiyorlar. Çünkü Kürtlerin yarısı batıya göçmüş, ev, iş sahibi olmuşlar. Ve bilinçlenmişler. Gerçi Kürtlerin % 50 si Assimilasyon politikası sayesinde Kürtçe konuşamıyorlarsada kimliklerine bilinçlenmişler.

Bakın şovenist beyaz Türk köşe yazarları Kürt aydınları için ne diyorlar.

Antalya

Hiç yorum yok: