9 Mayıs 2012 Çarşamba

DERSİM İSYANI…





Dr.İsmet Turanlı.
dr_ismetturanli@mynet.com

DERSİM İSYANINA VE KATLİAMINA BERDEVAM

Siyasiler gündemde ki çıkarlarına göre hadiselere bir ad takarlar. Bunun en güzel misali Dersim hadiseleridir. Ne dediler o zamanın siyasileri: Bu bir Şeriat kalkışmasıdır. Hâlbuki ki Dersim de ki isyanın başı Seyyit Rıza USA ya mektup yazdığında ve yardım talep ettiğinde bunun bir Kürt isyanı olduğunu söylüyor. Ajans haberlerine göre daha dün yine Dersim de Kürtler (PKK’lılar) ve güvenlik güçleri arasında çatışma çıkmış ve 3 asker şehit düşmüştür. PKK’lıları takip operasyonu devam ediyormuş. Şimdi de Kürt isyanı yerine PKK’lı teröristler adı konuyor. Bana kalırsa değişen bir şey yok. 75 sene sonra ayni isyan berdevam. Siz bu hareketin ismini değiştirseniz de hakikati ortadan kaldıramıyorsunuz. Hat ta 85 sene önceki Şeyh Sait isyanına da dini gerekçeler uydurmuştunuz. O isyan da gene Kürt isyanıdır. Demirel’in dediği gibi şimdi 29 uncu isyan gerçekleştirilmektedir.

İddia edilen şu: Kürtler değil de bu Kürtçüler vatanı bölmek istiyorlar. Bunlar bölücüdür. İfna edilmeleri gerekmektedir. Dersim de on binlerce Kürt katledilmiş. Son PKK isyanında da 40 bin PKK’lı Kürt öldürülmüş. 30 seneden beri devam eden bu kör döğüş, bu inat bir netice sağlamış mı? O zaman Kemalist idare şimdi de farkında olmadan Ergenekon’cu zihniyet, askeri, derin devlet zihniyeti bu hatalı politikadan vazgeçirmiyor. Kendilerine göre bir isim takmışlar. Bunlar bölücü, teröristlerdir. Bütün dünya ise bunun bal gibi bir Kürt istiklal savaşı olduğunu inkâr etmiyor. Yanlış teşhis, yanlış adlandırmanın bir netice vermeyeceğini askerlerde defalarca dile getirdiler. Bütün orduyu Kandile götürsek te PKK’yı ortadan kaldıramayız. Benim izah edemediğim, hudut şehirlerin de PKK

Sızması, direnmesi bir dereceye kadar anlaşabilir de, iç Anadolu da, DERSİM de nasıl oluyor da bu derece varlığını muhafaza ediyor. İzahı şu ki PKK yalnız değil. Tabanı olan Kürt halkı desteğini esirgemiyor. Benim gibi askerliğin cahili bir şahıs bu hakikati fark ediyor da devlet erkânı. Generalleri, siyasileri idrak edemiyorlar.

Türkiye’nin üniter devlet olması, yani Kürdistanı da içine alan bir hak ise, Kürtlerin Kürdistan coğrafyasında üniter bir yapıya kavuşmasına insan hakları temelinde neden ahlaksızlık olsun. Milletlerin kendi kendilerini idare etme hakkı bütün dünya da geçerli iken bundan Kürtlerin mahrum bırakılması hangi demokratik insan haklarına uygun bulunmuyor. İkinci dünya savaşından sonra Kürt milleti büyük bir haksızlığa uğramış ve dörde bölük yaşamağa mahkûm edilmiş. Kürtler de ömrü billah dörde yaşamak istemedikleri için 30 kere isyan etmişler. Türkiye şimdi Esed ‘in Kürtlere özerklik tanımasından korkuyorlar. Hat ta bazı gazetecilerin, siyasi yorumcuların demesine göre bu durum Türkiye için bir felaket olur. Suriyeli Kürtler, hatta İran da ki Kürtler Barzani’nin eylül de yapacağı müstakili’yet beyanından sonra, ona katılırlarsa Türkiye de ki Kürtlerin de Kürdistan devletine katılma istekleri ortaya çıkabilir. Şimdilik gerek Barzani, gerek Talabani, ve gerekse Türkiye de ki Kürt önde gelenleri takkiye yapıp, ‘’ böyle bir arzumuz yok’’ deseler de o gün geldiğinde coğrafi Kürdistan’ın hudutlarının siyasi bir resmiyet kazanması önlenemeyecektir. Bu benim şahsi arzum veya görüşümden ziyade konjonktürün bu şekilde gelişeceğine dair ön görüşümdür. Çarşamba gelince Perşembe’nin gelişini önlemek takvimi değiştirmek gibi abesle iştigal olmaz mı? Bu nehrin akışını tersine çevirmek gibi bir saflık olmaz mı? Türkiye şu anda çok zor durumdadır. Suriye ile de, İran ile de, Iraktaki Şii devlet yöneticileri ile düşman pozisyonundadır. Barzani ile ilişkilerimizde ne duruma girer. Deniyor ki Barzani Türkiye ye muhtaç. Çünkü dışarıya açılacak bir kapısı ancak Türkiye’den olabilir. Dış siyaset mademki çıkarlar üzerinden yapılıyor. O halde Barzani’nin günü gelince Suriye, Irak ve İran üzerinden dostluk ilişkilerini geliştireceği ve dışa açılımını sağlayacağı neden olmasın ki, şayet Türkiye gerçek politikadan uzaklaşıp milliyetçi, Ergenokoncu zihniyetle Barzani ile ilişkileri bozma hatasına düşerse. Kürdistan da ki petrol sahalarının zenginliği de Barzan’iyi cesaretleştirebilir. Kurulacak Kürdistan ile iyi ilişkiler Türkiye’nin enerji ihtiyacını oradan karşılaması, cari açığını kolayca kapatması daha akıllı olmaz mı?

Görünen o ki 2012 Türkiye ve Kürtler için çok enteresan gelişmelere gebe bir yıl olacak. Bütün mesele bu gelişmeleri kansız atlatabilmek. Erdoğan feraseti bu manevraları doğru yürütebileceği, fakat Türkiye siyasetinde Ergenokoncu zihniyetin vesayetini sürdürdüğü intibaını vermektedir. Erdoğan bir taraftan ‘’ Halkların sesini duyulması’’ çağrısını yaparken Kürtlerin sesini duymamazlıktan gelmesi onun istikbaline karar verebilir.

USA nın Viyetnam da savaşı kaybetmesi, Irak’ta, Afganistan da senelerdir netice alamaması, Türklerin Araplar nezdinde topraklarının 4/5 ini kaybetmesi nedendir derseniz, size Sosyolojik bir gerçekten kaynaklandığını söyleyebilirim. ‘’MİLLETLERİN KENDİLERİNİ SAVUNMA REFLEKSLERİ VARDIR.’’ İşte Kürtlerin Şeyh Sait isyanından beri direnişleri bu savunma refleksinden doğmaktadır. Siyaseti gerçeklere dayanarak değil de hislerine kapılarak yapanlar daima mağlup olmuşlardır.

İskender Hindistan’a kadar, Cengiz han Anadolu’ya kadar, Timurlenk keza, Sezar Asya’ya kadar, Napolyon, Hitler, Osmanlı , İngilizler nerelere kadar uzanmışlardı. Sonunda hepsi de kendi köylerine dönmüş ve istila edilen yerlerde ki milletler kendi savunma refleksleri ile kendi hudutlarını tayin etmişlerdir. Tarihten ders alınsa idi bunlar olurmu idi?. Türkiye’nin de tarihten ders alıp Kürtlerin haklarını tanıması ve aptalca kan akmasını durdurması gerekmektedir. Yanlış yoldan ne zaman dönülür ise o kadar kar’lı çıkılır.

Bir başka konu da Arap baharıdır. Ne zaman ki Obama Irak’tan, Afganistan’dan çekileceğini beyan edince silah tüccarları yeni bir savaş alanı aradılar. Arap milletinde böyle bir potansiyel olduğunu gördüler ve geçen sene 134 miyar, bu senede halen 90 milyar silah satışı yaptılar. Bana kalırsa Obama, Erdoğan, Gaddafi, Esed v.s tarihi figüranlardır. Çünkü Arap baharı senaryosunun arkasında Silah satıcıları ve onların hesapladıkları maddi kazançlarıdır. Silahların insanların ölümüne sebep olması silah tacirlerinin PARA yüzünden ahlaksızlığını maalesef önleyemiyor.

‘’Yurtta sulh, Cihan da sulh’’ söyleminin safsata olmasını sağlayan SİLAH’ın ve PARA şehvetinin varlığıdır. Bu iki Şeytani müsebbip tedavülden kalkmadığı müddetçe insanlığa yeni yeni peygamberlerin gelmesi, eski dogmaların geçerliğini yitirmesi gerekir. Peygamberimiz savaş yaparak kazandığı bölgelerde gasp ettiği ganimetleri inancını yaymak için kullandığı söylenir. Aslında müdafaa için lüzum hasıl olmazsa savaşa karşı çıktığı gibi, rüşveti de lanetlemiştir.

Erdoğan’nın ‘’ Tek millet, tek bayrak, tek DİN’’ söylemi akıntıya kürek çekmektir. Esed’de öyle diyor, Gaddafi de öyle söylüyor du. Haklarının sesine sağır kaldılar. Erdoğan bilerek veya bilmeyerek 80 deki askeri vesayeti sağlamak için, Ergenokon’cu zihniyetle yaptığı kanunları değiştirmiyor. Seçimler de barajı kaldırmıyor, 35 inci maddeyi kaldırmıyor, dokunulmazlıkları kaldırmıyor, lider sultalığına meydan veren kanunları değiştirmiyor, basın ve fikir özgülüklerini sağlayıcı kanunları çıkarmamakta direniyor, (güya) anti terörist kanunlarını kaldırmıyor. Neden. Çünkü o da bu kanunlar değişince baskıcı yönetimi devam ettiremiyecek. Askeri vesayeti, Ergenokoncu zihniyeti kaldıramayacak.

Kardeş kardeş yaşamağa neden karşı çıkıyorsunuz?

Şimdiye kardeşlikten yana ne yapıldı ki? İnkâr edildi, dili yasaklandı, Dersim de, son senelerde de yüz bine yakın Kürt asker tarafından katledildi. Bugün bile anadil de eğitime razı olunmuyor. Parlamentoda Kürtçe iki cümle mebusluk yemini yapana senelerce hapishanede çürütmediniz mi? Kürt ileri gelenlerinin demokrasi içinde kardeşçe yaşamak istiyoruz yalanına inanılmasın. Bu zevahiri kurtarmak için söylenmiş sözlerdir. AK partili Kürt mebusların, bakanların İKBAL uğruna biat edişleri yüz karasıdır. Türkiye de ki Kürtler diğer devletler de yaşayan Kürtler ile daha çok kardeşçe yaşayamazlar mı? Bu insan haklarına aykırı mı? Ahlaksızlık mı? Ayni dili konuşup, ayni türküleri söyleyemezler mi? İbrahim bile hala korkuyor ana dilindeki türküleri söylemeğe. Mahkemeler de ana dillerinde savunmalarını yapmağa müsaade edilmiyor. Filologlar der ki: Yabancı dil bilenler dahi, sayı saydırdığınız da ana dillerinde saymağı tercih ederler.

Anadolu da bir laf vardır: ‘’Eline sağlık, gözüne nur. Ben cennete gideyim, sen kapıda dur’’. Türklerin Kürtlere kardeşliği de bu sözde en güzel ifadesini bulur. Kürtleri de beraber götür cennete. Yani Kürtlere eşit muamele yap. Hürriyet gazetesi diyor ki Türkiye Türklerindir. Çünkü Türklerin damarlarında asil kan mevcuttur(!). Neden Kürtlerin de olmasın. Kürtlerin varlığı Türklerin varlığına armağan mı olsun?.

Antalya. 07.05.12







Hiç yorum yok: