12 Şubat 2010 Cuma

AÇILIMA YAZARLARIN, SANATKÂRLARIN DAVETİ



Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Başbakan Erdoğan’ın açılım konusunda fikirlerini almak için yazarları, sanatkârları davet ettiğini AK parti milletvekili Çelik basına duyurdu. Şair Hilmi Yavuz bu hususta fikrini açıkladığı makalede isabetli bir yorumda bulunmuş. Ben de 2005’ de Başbakan’a gönderdiğim bir mektupta benzeri bir teklifte bulunmuştum. 13.08.05 Sabah gazetesinde Erdal Şafak bu tavsiyeme dokunmuş, Kürt aydınlarına, sanatkârlarına çağrı yapıp, diyalog yapılmasının uygun olacağını yazmıştı.

Eski Yunan filozoflarından Platon (Eflatun) DEVLET (Etat) adlı eserinde devletin filozoflar tarafından idaresinin sağlıklı olacağını dile getirmişti. Demokrasi adına populist temsilcilerinin hatalı karar verdiklerini, neticede SOKRAT’ın Baldrian zehiri ile ölüm cezasına çarptırıldığını ve SOKRAT’ın savunmasını açıklamıştı.

Siyasi tarihte iddia edilen bir Atasözü vardır. ‘’Her millet layık olduğu idareyi bulur’’. Demokrasinin tecelli ettiği devletlerde vatandaşın oyu ile temsilcileri ve devlet başkanları seçilir. Türkiye’de de devlet başkanları iki yolla belirlenmiştir. Birini askerler tayin etmiş ve Türkiye 50 seneye yakın Orgeneraller tarafından idare edilmiştir. 30 seneye yakın ise seçimle gelen başkanlar tarafından. Türkiye’de pek filozof yetişmediği için, Atatürk hariç yüksek kalitede devlet adamı idaresine kavuşmamıştır.

Kürt sorununun çözümü için yapılan davetten beklenilen nedir?. Türkücülerin, şarkıcıların ne gibi siyasi fikirleri olacağını çok merak ediyorum. Onların aşk şarkıları ile Kürdistan’daki gençlere sevgi aşılayıcı katkıları olabilir. Onlardan çözüm önerileri beklemek safdillik olmaz mı? Tiyatro ve sinema artistlerinin bilgi hazinelerinde belki söyleyebilecekleri olabilir. Politik düşünceleri olan yazarların bu davete katılıp katılmayacaklarına şüphe ile bakıyorum. Mesela Yaşar Kemal devlet ödülü almak için dahi Çankaya’ya gitmekte tereddüt etti. Sonra fikirlerini yabancı bir dergiye açıkladığı için beş sene mahkeme kararı ile bu mevzularda konuşma yasağı almıştı.

Bu daveti ilk duyduğumda bayağı sevinmiştim. Fakat davetliler listesini duyunca hayal kırıklığına uğradım. Bu mevzuda onlarca makale yazmış, bir ilim adamı olarak, 50 sene Avrupa’da yaşayıp insan haklarının neler olacağını bilen, yaşayan bir aydın olarak söylenmesi lazım gelen bir kaç noktaya değinmek istiyorum.

1- En mühüm addediğim bir mevzu Kürtlerin kültürel durumudur. 80 sene boyunca Kürt kültürünün gelişmesi TC. Hükumetleri tarafından felce uğratılmıştır. Bugün okul müfredatına Aleviler girmiş olmasına rağmen ne Edebiyat, ne Tarih , ne sanat mevzuunda Kürtlerden bahsedilmemektedir. Kürtler yokmuş gibi tek kelime ile bahsedilmemektedir. Bu ZULMÜN sona ermesi gerekir.

2- ANADİL’de eğitim’in , seçmeli ders olarak dahi yapılması açılım paketinde yok. Almanya’daki Türk gazetelerinde Türkçe eğitim hakkında yapılan vaveylaları Türkiye’deki iktidar ve muhalif siyasiler görmüyorlar. Bu utanç verici durumdur.

3- Almanya’daki Türkler Alman vatandaşı olmadıkları halde seçim hakkı isterken Kürt temsilcilerinin meclise girmesini önlemek için seçim barajından iktidar ve muhalif partiler neden vazgeçmiyorlar?.

4-
Yurtdışında yaşayan vatandaşların anayasal hakları olan genel seçimlere iştiraklarını, Kürt temsilcilerinin gelmesi ihtimalinden korkarak, bu hakkı kullanmamaları için her türlü bahaneyi mübah addetmektedirler.

5- AK partisinin meclisteki çoyunluğuna dayanarak her istediğini yapamayacağını söyleyen muhalefet, aydınlar Türkiye’de çoğunluk Türk kökenlilerde olduğu için her hakkın onlarda olduğunu matlup sayıyorlar. Kıbrıs’ta çoğunlukta olmayan Türklerin federatif bir devlet yönetimi istemeleri, Kosovada’ki Türklere anayasal hak istemeleri çelişkilerin en barizi sayılmaz mı? Çoğunluk Türk asıllılarda olduğu için eğitim Türkçe olmalıdır. Damarlarındaki asil kan(!) onlara ‘’Ne mutlu Türküm diyene ‘’ yi mübah görürken dağa taşa ‘’Ne mutlu Türküm diyene’’ yi dayatması normal sayılıyor. ‘’Varlığım Türk milletine armağan olsun’’ demelerine Kürtler mecbur ediliyor. Asimilasyon politikası sayesinde Kürtlerin % 60 ı Kürtçe bilmiyor.

6- Daha bir çok haksızlıkları dile getirebilirim. Fakat ben bu açılım davetinden pek bir şey beklemiyorum. Bu davete cesaret ettiği içinde Erdoğanı kutluyorum. Değil popüler şahsiyetlerin, diğer davetlilerin yaratıcı fikirleri olmadığı gibi Türkler arsındada yaratıcı çözüm önerileri olmadığını biliyoruz. Erdoğan ve diğer fikir serdedenlerin muhalefetten öneriler beklentisini safca buluyorum. Batının gelişmesinde yaratıcı filozofların etkisi vardır. Bu durumu eski Yunanda dahi tesbit etmişlerdi. Meclisin seviyesi meydanda. Mahalle çocuklarının yapabileceği kavgalar, köşe yazarlarının, cüppeli pofesörlerin seviyesi meydanda. Polemikler, demagojiler makbul. Konuların şahsileştirilmesi, duygusallaştırılması batıda makbul sayılmaz. Almanca’da SACHLİCH’ diye bir kelime vardır. Bunun Türkçede pek karşılığı yok. Objektif yahut nesnel manasına gelir. Objektif kelimesi ise yabancı dillerden alınmış ve bizde pek geçerliliği yok. Türkler layık olduğu siyasisine, basınına, aydınına sahip. Fazlasını beklemek saflıktır. Batıda askeri ve siyasi vesayet yok. Bizde batıyı beğenmeyen HAMASİ söylemler makbuldur.

7- Türklerin gücünün artık Kürtlere de geçmediğinin, Fıratın ötesinde Kürtlerin bilinçlendiği ve bölünmüşlüğün de facto gerçekleştiğinin farkında olmayan siyasiler direnmekteler. Erdoğan bu açılımla tek dil, tek vatan, tek millet söylemiyle zevahiri kurtaracağını zannediyor. Ecevit Kürtleri Karadeniz bölgesine gönderelim fikrinde bulunmuş. Mümtaz Sosyal Kürtleri güney Kürdistan’a sürelim diyor. MHP ikinci bir millet yaratılmak isteniyor diyor. Kürt milletinin varlığını hala inkar etmekten vaz geçmiyor. Büyükanıt ‘’Ne mutlu Türküm demeyen, vatan hainidir’’ diyor. Türklerin ve Kürtlerin büyük fotoğrafını gören siyasiler namevcut.

8-
İngilizlerin Lozan’da Kürtleri dörde böldüklerini ve bu problemin ancak aslına rücu ile çözülebileceğini kimse dile getirmeğe cesaret edemiyor. Türkler Türkiye’nin hakiki sahipleri olduğuna, Kürtlerden üstün bir millet olduklarına inanıyorlar. Davetlilerin hiç birinden ‘’ Kürtlerde Türklerle eşit haklara sahip olmalıdır ‘’ söylemi beklenmemelidir. Bunu söyleyen AB ve ABD ,yahut Kürt aydınları bölücü olarak addediliyor. Türkler kibirci psikolojiden kurtulmadığı takdirde Türkiye bölünmeğe, yahutta iç harp çıkmasına sebep olurlar.

Birlikte yaşam projesi çok emek gerektirir. Akıllı fikirlere, akıllı insanlara ihtiyaç var. Temel sorunda bence budur. Vermesse Mabut, neylesin Mahmut. Ne demokratik açılım, ne Ekonomik yatırımlar (Para), ne de silah Kürtlerin kırılmış ONURLARINI tamire yetmez. Kürtlerin de saygın bir millet olduğunu kabullenmek bir zaruretir.


Köln,07.02.10

Hiç yorum yok: