26 Kasım 2009 Perşembe

CHP, GERÇEKLİK ve SOL



Yener Orkunoğlu
y.orkunoglu@googlemail.com

’Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olurlar.’ Benjamin Dizraelli


Ahmet Hamdi Tanpınar’ın güzel bir sözü var: ‘Hayat şüphesiz, tüm cemiyetindir. Fakat mesuliyetleri yalnız münevverindir. Yükünü kaderin ve tesadüfün ayırdığı paya göre hep beraber taşırız. Fakat tarih karşısında hesabını münevver verir.‘(A. Hamdi Tanpınar, Yaşadığım Gibi)

Bu görüşe katılıyorum. Bu görüş Türkiye‘ye şöyle uygulanabilir: Türkiye’nin demokratik bir toplum haline gelememesinde, çapulcu burjuvazinin ve işçi sınıfının bilinç ve örgütlenmesinin yetersizliği önemli rol oynamıştır. Ama Türkiye’nin demokratikleşememesinin sorumlularından biri CHP, diğeri ise sol harekettir. Biz bu yazıda ‘Dersim Katliam’ı konusundaki tavrıyla CHP’yi değerlendireceğiz.

CHP, solcu, halkçı ve sosyal demokrat bir parti olarak biliniyor. Oysa CHP, geçmişte ne solcu, ne halkçı bir partiydi. Sosyal demokrat bir parti olduğu iddiası ise bir yanılsamaydı.

Burada bazı sorularla karşılaşıyoruz:

CHP solcu bir parti olmadığı halde neden solcu ve halkçı bir parti olduğu sanılıyor? Toplumda neden böyle bir yanılsama doğdu? Neden işçilerin, emekçilerin, aydınların bilincinde bir çarpıklık yaşandı?

Neden Türkiye’de bu kadar adaletsizliğe, yoksulluğa ve işsizliğie rağmen neden güçlü bir sol hareket yok?

Bu soruların cevapları geniş araştırmayı gerektiriyor. Biz burada sadece bazı noktalara dikkat çekeceğiz.

1. Türkiye, Avrupa’daki gibi geçmişte gerçek burjuva demokratik devrimi süreci yaşamadı. 17. ve 18. yüzyılda Avrupa ülkelerinde burjuva demokratik devrim sürecini belirleyen burjuvazi, işçiler ve köylülerdi. Türkiye’de ise modernleşme hareketi yukarıdan aşağıya oldu. Gerçek bir burjuva devriminin ve aydınlanmanın yaşanmaması nedeniyle, Türkiye’de demokratik ve özgürlükçü düşünce köklü olamamıştır. Dolayısıyla Türkiye’de modernleşme hareketi, aydınlanmacı ve demokratik bir öze sahip değildir. Modernleşme, sivil ve askeri bürokrasinin, devletin ve ordunun modernleşmesi olarak algılanmıştır. Tepede askerlerin egemen olduğu devlet bürokrasisi aracılığıyla modenleşme gerçekleştirildi.

2. Osmanlı Aydınları ‘devleti kurtarma’ amacıyla hareket etmiştir. Cumhuriyet Aydınları de devletçi bir düşünceye sahip olmuştur. Yukarıdan modernleşme hareketi garip bir ittifakı ortaya çıkarmıştır: Bürokrasi ve Aydın ittifakı. Türkiye’de sol hareket üzerinde Kemalizmin etkisinin güçlü olmasının nedenlerinden biri işte bu ittifaktı. Bürokrasi ve aydınlar arasında böylesi bir ittifak Türkiye sol hareketi için büyük bir şanssızlıktı. Türkiye solunun gelişimini olumsuz etkiledi. Sol hareket için yıkıcı oldu. Çünkü sol ve ilerici hareket, bürokrasinin dümen suyuna girdi. Bu ittifak çeşitli dönemlerde farklı biçimlere büründü. ‘Ordu gençlik ele ele’ sloganı bunun bir ifadesiydi. ‘Devletçi solculuk’ anlayışı da yaygın hale geldi. ‘Ordu solculuğu’ ‘milliyetçi solculuk’ gibi kavramlar hep bu garip ittifaın ürünü olarak doğdular

3.
Türkiye’de sol hareket bundan nasibini almıştır. Devletçi düşünce kalıplarının dışına çıkamadı. 1960’lı yıllarda Türkiye sol hareketi devletçi ve ekonomik kalkınmacıdır. Türkiye sol hareketi geçmişte devletçiliği sosyalizm ile özdeşleştirmiştir. Ekonomik kalkınmacı anlayış, sendikları da devletçi bir anlayışa götürmüştür.

4. Türkiye’de sol hareketin geniş kesimleri açık veya kapalı bir şekilde devletçidir, ama demokrat ve özgürlükçü değildir.

5. Geçmişte Türkiye solunda, ABD emperyalizmin karşı mücadele solculuğu ve milliyetçilği birbiriner karıştırmıştır. ABD emperyalizmine karşı çıkmak, solculuk olarak anlaşılmıştır. Oysa solcu olmayan bir milliyeçi de ABD emperyalizmine karşı çıkabilir. Geçmişte Fransa’nın Nazi işgaline karşı hem solcular hem de milliyetçiler tavır aldılar.

Şimdi gelelim başka bir soruya: CHP neden kendisini ‘solcu’, ‘sosyal demokrat’ gibi göstermeye çalıştı? CHP’yi sol, halkçı ve ve devrimci maske kullanmaya iten neden neydi?

Tüm dünyadaki devrim tarihlerinin deneylerinden biliyoruz: Yükselen devrimci hareketler, egemen sınıfların partilerini ‘sol’ ve ‘devrimci’ maskesini takmaya zorlar. Her toplumda yükselen devrimci hareket, liberalleri, muhafazarları ‘solcu’ olmaya zorlar. Lenin Rus devrimi sırasında şunları söylemişti: ‘Yükselen devrim liberalleri de etkiliyor. Dünün liberalleri bugün devrim maskesi takmaya çalışıyorlar.’

1960’lı yıllarda Türkiye’de yükselen devrimci bir hareket vardı. Türkiye İşçi Partisi (TİP), toplumdaki tüm muhalif kesimlerin odak noktasıydı. İşçilerin, köylülerin, Alevilerin ve Kürtlerin buluştuğu bir örgütlenme olmuştu. Aydınlar yığın halinde TİP içinde yer alıyorlardı. TİP, toplumda muhalif hareketlerin çekim gücü haline gelmişti. CHP içindeki insanları da büyük ölçüde etkiliyordu. TİP, CHP için önemli bir rakip durumuna geliyordu. TİP’in oylarını çalmak için, İnönü 1965 yılında ‘Ortanın Solu’ kavramını attı. 1966’daki CHP’nin 18. Kurultay’ında İnönü şunları söyler:’Ortanın solunda olmak, sosyalist parti anlamına gelmez. CHP sosyalist değildir, sosyalist parti olmayacaktır’

CHP ‘solculuğu’, sola düşmanlıktır. CHP, devlet bürokrasisin partisi olarak, sahte halkçı ve sahte ilerici bir partidir. CHP, sosyal demokrat bir parti de değildir ve hiç olmamıştır. Tarihsel olarak incelendiğinde Avrupa’da sosyal demokrat partiler geniş yığınların içinden çıktılar. İşçi sınıfı hareketine dayandılar ve sosyalizmi benimsediler. CHP ise halk hareketine dayanan bir parti değil. Modernleşmeyi yukarıdan yürüten devlet bürokrasinin partisi olarak doğdu.

CHP, sol değildir ve sol bir parti değildir. Geniş kitleler nazarında CHP’nin gerçek yüzü hergün biraz daha açığa çıkmaktadır. Bu da iyi bir gelişmedir. Umarım gerçek sol bu gelişmeden yararlanmayı başarabilir.

Hiç yorum yok: