23 Ocak 2009 Cuma

Şehid Kavramı Üzerine(*)



Demir Bilgin

”Bir başka soru da şu: Kürdistan’da, Kürtlere karşı yapılan operasyonlarda ölen askerler, niye şehid olarak kabül ediliyor?..Bu askerler dini inaçları uğruna mı savaşa sürülüp kendilerini feda ediyorlar, yoksa bir halkın kimliksel varlığını ortadan kaldırmak için mi?..”

”…Oysa ki şehit (şehid) kavramı, dinsel bir kavramdır. Tanımı şudur: Dini inancı uğruna ölmek; dini inancı uğruna kendi feda etmek demektir…”

Bazen, şaşırıyorum. Bazen, Türkçe’de kullanılan kavramlara bakıp, çok şaşırıyorum. Onlarca kavramın, inanılmaz bir şekilde özünden boşaltılmasına ve gelişigüzel kullanılmasına, gerçekten çok şaşırıyorum. İşte Türkiye’de, Türkçe’de yanlış kullanılan bir kavram daha: Şehid kavramı.

Yazık. Sosyalizmi, materyalizmi savunan insanların ”şehit” kavramını kullanmaları, gerçekten çok yazık. Oysa ki şehit (şehid) kavramı, dinsel bir kavramdır. Tanımı şudur: Dini inancı uğruna ölmek; dini inancı uğruna kendi feda etmek demektir. Bu kavram hem islam, hem de Hıristiyan dinlerinde de kullanılıyor. İslamda, ”şehid”, Hıristiyan dininde de ”martyr” (martir) olarak aynı anlamları ifade eder. Bu kavramın anlamsal kökü, ”martyros” tur. Grekçedir. Tanıklık, demektir: inancın tanıklığı, tanrının büyüklüğü ve doğruluğudur.

İslam’a dönersek, şehid kavramı, islam inancı ve doğruluğu yolunda ölmek, kendini bu yolda feda etmek, demek oluyor. Bu anlamda, şehid ya da şuhâde şudur: Allahtan başka Allah yoktur. Muhammed Allah’ın resulüdür.

Bu anlam doğrultusunda, ”eşitlik, ortaklık ve özgürlük” yolunda ölen yoldaşlarımız, hangi mantıkla ”şehid” olarak kabul ediliyor? Sosyalizm inancı yolunda düşenler, neden ve niçin, ”şehid” olarak kabul edilsin? Bunların şehidlikle ne ilgisi var?

Bir başka soru da şu: Kürdistan’da, Kürtlere karşı yapılan operasyonlarda ölen askerler, niye şehid olarak kabul ediliyor?

Bu askerler dini inançları uğruna mı savaşa sürülüp kendilerini feda ediyorlar, yoksa bir halkın kimliksel varlığını ortadan kaldırmak için mi?

Şimdi bu şehid tanımı doğrultusunda kalarak, Kürdistan’da ölen askerlere, ”şehid” demek, islama da hakaret olmuyor mu?

Üzerinde durulması gereken sorular bunlardır.

Birde diğer taraftan, ulusal bağımsızlıkları için kendilerini feda edenler var, bunları nasıl tanımlamak gerekiyor?

Bu, bu yolda mücadele eden hareketin programına ve dayandığı ideolojiye göre değişir. Bugün hem Lübnan, hem de Filistin’de bir çok kuruluş kendilerini islam dinine bağlı hareketler olarak tanımlıyor. Örnek olsun, Hizbullah (Allah’ın Partisi), ölen militanlarını ”şehid” olarak kabul ediyor. Keza, Filistin’deki bir başka islami hareket, kendini, ”Şehid Kassem Tugayı” olarak adlandırıyor.

Bu gibi kuruluşlar, bağımsızlık mücadelelerinde, islam inancıyla kendilerini feda ediyor, bu inançla ”şehid” olduklarını kabül ediyorlar. Bu da, yukarda tanımını yaptığım ”şehid” kavramına uygundur. Burada herhangi bir tuhaflık yok.

Bu durum Kürd hareketleri için de geçerli. Bugün Kürdistan’dan mücadele eden ve farklı ideolojilere sahip olan bir çok hareket vardır, parti vardır. Dinsel hareketler olduğu gibi, dine dayanmayan hareketler de vardır. Bunlar da, ulusal bağımsızlık savaşlarında kimi kendilerini ”şehid” olarak kabûl ediyor, kimileri de, ”ulusal kahraman savaşçıları” olarak adlandırıyor.

Burjuvazinin ”yer, zaman ve mekana” göre islami kavramları kullanıp, bu alanda ”sahtekârlık” yapması, anlaşılır bir durumdur. Zaten bu yüzden, Türkiye’de, Kemalist ideoloji tek başına devleti ayakta tutmaya yetmediği için, burjuvazi, çoğu zaman, ikiyüzlüce ve sahtekârca islami kavramlara da ihtiyaç duyuyor. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi döneminde, Kenan Evren, bir yandan Necmettin Erbakan’ı hapse atması, diğer yandan, Türkiye’nin tüm illerinde konuşmalarını Kuran Süreleriyle süslemesi, bu sahtekârlığın bir örneğidir! Bu, anlaşılır bir şeydir.

Oysa ki, sosyalistlerin, sosyalizmi benimseyenlerin, ideolojilerine temelden zıt olan bir kavramı, şehid kavramını savunmalarını haklı çıkaracak hiç bir yön yoktur. Zira, ideolojimiz dinsel değil, bilimseldir. Bilimsel sosyalizmdir.

Evet; artık, solcular arasında yaşanan bu kavram kargaşalığına son vermek gerekiyor. Bilimsel sosyalizmi savunanların kavramları, çıkış tarihinden ve özünden boşaltıp, gelişigüzel kullanmalarına son vermek gerekiyor.

15 Ekim 2007

------------------------------

(*) Yoğun istek üzerine Demir Bilgin’in iki yıl önce yazılan makelesini tekrar yayımlıyoruz.

Hiç yorum yok: