22 Ocak 2010 Cuma

GALLO’yu ÖZLÜYORUM


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Bu seneki Antalya piyano festivalinda açılış müziği olarak FAZIL SAY, AŞIK VEYSEL’in Toprak türküsünü çaldığı görüntülerini kullandı. VEYSEL’in görüntüsü bana SUSYAN köyünde ki GALLO’yu hatırlattı.

GALLO babamdan tevarüs ettiğim Alevi köyündeki rençberimdi. Teni güneşten bronzlaşmış , güleç yüzünde ise gözleride gülerdi. Alevilere mahsus palabıyıkları vardı. Tarlalarımın ekiminden, bahçelerimin, bağlarımın bakımından o sorumlu idi. İki odalı kerpiçten yapılmış evinin damında bir akşam geçirmiştim. Evinin bir odasında öküzleri, inekleri, koyunları, atı, eşşeği barınıyor, diğer odasında ise ailesi ile oturuyor, yatıyor, yiyip içiyordu. Bana yayıktan çıkmış taze tereyağında pişirdiği sahanda yumurtaların yanında, taze yufkalar ikram etmişti. Birde sahanın yanına içecek için bir tas koydu. İçinde birde kaşık vardı. Bu kaşık neyin nesiydi?. İçmeği denemeye kalkınca tastaki içeceğin BOĞMA rakısı olduğunu anladım.

Stockholm'de iken arkadaşım rahmetli Dr.Rastgeldi labratuardan aşırdığımız mutlak alkole eczaneden temin ettiği Ananson ekstraktını katıp Rakı yapardı. İlmi bir araştırma yapmamız içinde onun icat ettiği bir sentrifuju kullanmıştık. O aleti geliştirmekte GALLO’nun buğdayı samanından, taşından, toprağından temizlemek için kullandığı sistemi örnek almıştı.

GALLO orakla biçtiği buğday başaklarını harman yerine toplar, altında çakmak taşlarının bulunduğu Düğene bağlı öküzleri gezdirerek samanından ayrılmasını temin eder, sonra rüzgar estiğinde tırmığı ile onları havaya savururdu. Taşı toprağı öne, buğdayları orta yere, en ileriyede samanları düşerdi. O zamanlar ne traktör nede biçer döğer vardı.

O yeni sentrifuj sistemiylede biz kanser hücrelerini diğer karışımlardan böyle selekte ettik ( temizledik).

Uyumak için damın üstüne serdiği ince bir şilteye uzandığımda bende yerde yatıyormuşum hissi uyandı. Çünkü şilte çok ince idi, dolayısı ile damdaki toprağın sertliğini, belimin ağrıdığını farkettim. Yaşadığım her zorluktan kendime ders çıkarma karekterimde vardır. Gerçi gökte göğe saçılmış haşhaş taneleri gibi yıldızlar sanki yere daha yakın görünüyordu , ay dede ise bana mahzun mahzun bakıyordu. Bundan bir nevi mutluluk duydum. Diğer taraftan şimdiye kadar rahat döşeklerde yatmıştım. Yerde yatmanın acaba fakir insanların kaderleri midir diye düşündüm. Damda idim fakat Nasrettin Hoca’nın dediği gibi damdan düşmüş gibimiydim. Bu gerçeğe bilinçlenmiş oldum. Diğer vardığım bir gerçekte insanların sırasında yaşam şartlarını minimize edebildiğiydi.

Eski yunan filozoflarından DİOJEN ( DİOGENES) avucu ile su içen bir köylüyü gördüğünde ozamana kadar kullandığı bakır tası fırlatıp attığı, bundan böyle suyu avucuyla içmiş olduğu anektodunu hatırladım..

Köln’deki süpürgecilerin sokaklarda yere düşmüş yaprakları elektirikli süpürgeyle topladıklarını görünce böylesi energi israfına hayıflanıyorum. Ozon deliğinin büyümesine ve yer kürenin ısınmasına sebep oldukları iddia edilmiyor mu?

Londra’da yengemi muayene eden kraliçenin özel doktorunun muayehanesinde çok az ve eski enstrümanların kullanıldığını gördüm. Modern tebabette ise her geçen günde pahalı aletlerin teşhiste klinik bulguların önüne geçtiğini, böylece hekim katkısınında azaldığına esef ediyorum. . Diojenin mizimalizm özgüsünü özlüyor, Konsum ekonomisinin biran evvel duvara toslamasını bekliyorum.

GALLO ile ertesi günü hasılatı şöyle paylaşmıştık. KIRAT adlı 20 kilo buğday içerebilecek tahta kasnak bölüşmekte ölçü oluyordu. 1/8 hasılatı, yani bir kıratı tarla sahibine, 4 kıratı çiftçinin emeğine karşılık, kalan 4 kıratıda sermaye sahibine, yani öküzleri, çiftçi evini, tohumu, hayvanlara lüzumlu yiyecekleri temin edene ayırıyorduk. O zamanlar ne vergi, nede sigorta biliniyordu. Acaba paylaşım bu iptidai tarza dönüşse diye safça düşünmedim değil. Gerek islamik, gerekse Marksist sistemde de buna benzer sınırlı bir paylaşım yok mu? Son global ekonomik krizin vahşi kapitalizmin ahlaki çöküşünden kaynaklandığı söylendi ve son Davos buluşmasındada bu itiraf edildi. Geçenlerde kömür ocaklarındaki bir felakette 19 işçi hayatını yitirmişti. Milyarder olan patron o işçilere asgari ücret ödüyor, kendisine aslan payını alıyormuş. Almanya’da 16 , Türkiye’de 12 milyon yoksulun bulunması bu adil olmayan kapitalist sistemdeki paylaşımın tipik örneğidir. Bu sebepledir ki dünya’da zenginler daha çok zenginleşmekte, fakirlerse dahada fakirleşmektedirler.

GALLO’nun güler yüzünü, yumurtaların lezzetini, gökteki ışıl ışıl yıldızları, Dr.Rastgeldiyi, hasılatın paylaşım yöntemini ÖZLÜYORUM !.

Köln, 20.01.2010

Hiç yorum yok: