10 Kasım 2008 Pazartesi

Bir 10 Kasım Yazısı






A.Kadir KONUK / Yenihayat1@t-online.de


Adam gece boyunca yazdığı destanı kasete kaydetti, teybi boynuna astı, ayakkabılarını giyindi ve evden ÇIKTI!
Sokakta kasetin “Çalsana ulan” tuşuna bastı ve kostak kostak yürümeye başladı.


Mustafaname

Günlerden 10 Kasım
Hüzünde vatan
“Atam atam sen kalk ben yatam,
mezarında esrar satam!”
Baş ucuna yığılan
Çelenk çiçek değildir
“Sana ot getirdik, ye!”
Mektebe gidecek imkan yok
Su satmaya koymuyor pezevenkler
Mendil satmak külli yasak
“Gençlik gelecek” dediğinden olacak

Kararmış on dört numara lambalar
İsli camları paramparça
Gazyağı tükenmiş göbeklerinde
Sene 2008
Uyuz kurtlar sokaklarda Asena
“Çanakkale geçilmez”
Tren yok, otobüs yok,
Vapurlar greve çıkmış,
Sandalcılar uykuda

“Edirne’den Ardahan’a”
Yollar bozuk,
Diller büzük
Sınırlar devlere açık
İnsan geçemez

“Mevcut olan damarlarında”
Serum yok, boşa bekleme
“Behemhal beni görmek”
Dönmüş demir kıçını heykel
Buzlar sarkar tepesinden
Burnunda kuş bokları
“Conk Bayırı” değil kelinde
Yüksekova ayazı.

Amine’den Zübeyde’ye gelirken
Sirke bulamıyor millet içmeye
Besmeleyle girilen mezarında
Tıpası açık otuz beşlik
Yanında tuzlu leblebi
“Haydar Haydar”la karışık La ilahe illallah
İngiliz’in kuyruğunu koklarken
Fransız’la yatıp kalkan bedenin
Çürümüşse de “Bizimle”dir
İlelebet, ila nihaye, ebediyet

Solumuz seninle yatar
Sağımız kalkar seninle
Laiksin, haksın, müstahaksın
Önümüz düşmüşse, senden
Ardımız çökmüşse sebep sen
Giren çıkan belli değil
Özgürlüktendir
Kebaplara baharat
Yemeklere tuz
Zifaf gecelerinde gerdek duası
Zürriyetsiz oluşundan
Bereketsiz sofralar

“Muasır medeniyet seviyesi”
Tutturmadıysa eğer çıtayı
“Kağnılarla Aya gideceğiz” demediğindendir
“Bir Türk dünyaya bedel”
Enseden yediği tokatlardan
“Titreyip, dönemediğinden kendine”
Bir yanı “Hira Dağı kadar Müslüman”
Ötesi “Tanrı Dağı kadar Türk”
Kozmopolit
Karmakarışık
Kendine düşman bir ulus
Ve kış ortasında
Cevizler çiçeğe durduklarından
Ankara’da toz duman.

Osurulan yerlerde bile resmin
Sıçılan yerlere de yazılmış ismin
Hele bir bak kendi haline
Sonra üç değil beş kez öl

“Ulan sizi kurtaranın” desen de dert değil
Bütün belaların kaynağında sen
Bütün uğursuzluklar külliyen senden
Seni anarken ağam
Unutup ölülere saygıyı
Sövüyorum ardından

O zamanlar tutsaydın
Lenin’e verdiğin sözü
O zamanlar çözseydin
Kürtlerin sorununu
Ne söverdim ardından
Ne de name yazardım.

Ah be Beton Mustafa
Ne diyeyim daha sana?

“Saat dokuzu beş geçe
Atam Dolmabahçe’de…”
Biz evsiz, biz yolsuz,
biz ülkesiz kalmışız.”
-------------------------

Hiç yorum yok: