26 Şubat 2010 Cuma

AK parti eksen değişiminde


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com


AK partiyi iktidara getiren seçmen analizinde görüldüki bilhassa yoksullar, eğitim seviyesi yüksek olmayanlar , kentlilerden ziyade kırsal sahada yaşayanlar, kentlerde ise varoşlarda yaşayanlar iktidarı sağlamıştır. Aslında bu kesime sola meyilli partilerin sahip çıkması gerekirken, paradoksal olarak muhafazakar bir parti, AK partisi sahip çıkmıştı. Son zamanlarda bazı CHP lilerin bu durumu farkettiği ve avamın alt tabakasına yönelmek istediklerini duyuyoruz. CHP yi yönlendiren Baykal ve etrafındakiler ezber bozmak niyetinde değiller. Bu durum AK partinin işine gelmektedir. Hatta Erdoğan CHP nin bu davranışından memnun olduğunu beyan etmiştir. Fakat son zamanlarda AK parti iktidar koltuklarının rehavetine kapıldığı, kendisini iktidara getiren seçmeninden bağlarını koparmak üzere olduğu, bu sebepledirki önümüzdeki seçimleri kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya olduğu söylenmektedir. Bir başka tehlikede Anayasa mahkemesi tarafından kapatılacağı endişesi. Bu iki tehlikeyi AK partisi kendi kendine yarattığı gibi karşıtı olan bloğunda çemberini gittikçe daraltmasıdır. Bu çemberde askerin darbe yapma olasılığından ziyade üst yargının ideolojik yapısı, universitelerin, eğitimlilerin, AK partisini adeta düşman telakki etmiş muhaliflerin, ayni mecradaki yayın organlarının, köşe yazarlarının, 27 Mayıs öncesini anımsatan atmosferin yaratılmağa çalışılmasıdır. Bu bloğun kritiklerini ciddiye alıp , yelkenlerindeki rüzgarı boşaltmaya yönelik bir davranış içine girmesi gerekir onlarla devamlı laf dalaşına girişeceğine.

Ekonomik yönden serbest Pazar ekonomisinden kontrollu devlet politikasına geçmesi gerekir. Dünyadaki son ekonomik krizin öğrettiği, batıdaki devletlerinde kabul etmek zorunda kaldıkları bu yöntemi tercih etmesi lazımdır. Kapitalist sistemin neticesi Türkiye’dede yeni zenginler türemeğe başlamış, yoksul tabakanın dahada fakirleşmesi, ,işsizliğin artması, bankaların milyarlarca kazanç sağlaması, enternasyonal kredi enstitülerinin kredi notlarını artırması, TÜSİAD’cıların memnuniyeti, IMF in kredi vermekte bonkörlüğü AK partisinde eksen kaybının bir göstergesidir. Sendikaların hemen hemen hepsinin başkaldırması , bütçe ve cari açıkların, dış borçların artması keza eksen kaybının göstergeleridir. Sermayenin % 60 ının 600 Tüsiadcılarda oluşu, %20 vatandaşın ise ancak % 1 lik milli gelirde payı olması AK partisinin temeldeki oy potansiyelini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu hatırlatmalıdır.

Bundan böyle yoksullara, % 38 köyde yaşayan fakir tabakaya, işsizlere dönük ekonomik politikaların fiiliyata geçirilmesi gelecek seçimlerdede başarı sağlamakta en büyük faktör olabilir.
Aksi takdirde AK partisi hem seçimde başarı gösteremeyeceği gibi kapatılması tehlikesindende kurtulamayacaktır. Baş savcı bu arzusunu hissettirmeğe başladı bile. Başbakanın sabahtan akşama kadar yaptığı hizmetlerini dile getirmesinin fazla bir geçerliliği olamayacak. Rahmetli Menderes’de hizmetlerine güvenmişti. Rakamları konuşturuyordu. Maalesef sonu fatal oldu. CHP ve diğer muhalifler saldırganlıklarını artıracaklar, gene 27 mayıs öncesi yalan dedikodularını milletin kulağına koymaktan çekinmeyeceklerdir.

AK partisi Antalya sendromu ile karşı karşıyadır. Menderes Türel hizmetlerine güveniyordu. Fakat esnafın aleyhine dönmesi, bazı hatalarından dolayı ve muhalefetin kirli dedikoduları neticesi seçimi haksız yere kaybetti. Ne deniyordu o günlerde : Emine Erdoğan yeni yapılan Otellerin sahibidir. Tıpkı 27 mayıstan önce Kızılayın yarısı Koraltanın yalanı gibi. Türel’in hastalığından bahsediliyordu, etrafına maddi imkanlar yarattığı söyleniyordu. Şimdide Erdoğanın Sar’a hastası olduğu , iktidardakilerin çocukları servet sahibi olduğu, yakınlarını temin ettiği haksız kredilerle zenginleştirildiği dedikoduları gibi. Bunları AK partisinin çok ciddiye alması ve gerekeni yapması lazım.

Maden ocaklarındaki kazalar neticesi işçiler hayatlarını kaybediyorken, ocak sahibinin milyarder olduğu söyleniyor. İşçilere verilen ücretse asgari seviyede imiş. Hazreti Muhammet adil dağılım için zenginlerin Zekat vermesini öngörmüştü. AK partisininde gelir dağılımında yeni tedbirler alması lazım. Benim teklifim firmalar karlarının yarısını prim olarak çalışanlarına dağıtmasıdır. Aksi takdirde 12 milyon yoksulların bulunduğu bir memleket olmamız ayıbından kurtulamayız.

İslamın kısa zamanda yayılması, Komunizmin kısa zamanda dünyayı sarması ve herikisininde alt tabakaya sahip çıkmasındandır. AK partiside o tabakadan oy almıştır. Marx’ın 150 sene önce yazdıklarına baktığımızda kapitalizmin kendi kendisini yıkacağını , bugünkü yıkımın isabetli ön görüsüne hayret edenler az değil. İster USA , ister batı Avrupadaki devletlerin halklarını borca sokarak bankalarını , kapitalist firmalarını kurtardığını görüyoruz.Yunanistan, Macaristan ve diğerleri bu sistemle islafın eşiğindedirler. Milyonlarca çocuğun fakir ülkelerde açlıktan ölüme mahkum olmaları kapitalistlerin umurunda değil. Bugün 600 lira ile bir emeklinin ailesini nasıl geçindireceğini düşünen bir siyasi var mı? Hele hele işsizlerin açlığa mahkumiyeti ile alay eder gibi , fakir bir aileden gelen maliye bakanının vicdanlara hitap etmesi yürekler sızlatıcı.

Kemalizm dogması ipine sarılı askerlerin, elitlerin bu memlekette sefa sürmelerine son verilmelidir. Antalyanın en güzel mıntıkaları askeriyeye aittir. Sanki yabancı misyonun territoriumu gibi askerlerden başkası içeri giremiyor. Hatta misafirlerini dahi oralara çay içmeğe götüremiyorlar. Bu ne acaip sistemdir. OYAK kime aittir ve ne gibi avantajları vardır. Levazım subaylarının servet beyannamesine tabi tutulmasında , parti başkanlarının servet beyannamesi istendiği takdirde bazı gerçeklerin açığa çıkacağına inanıyorum.

AK partisinin Ankaradaki koltuklarının verdiği rehavetten kurtulup fakir vatandaşlara yönelik politikalar üretmesi insani bir vazifedir.

Elbette Demokratik açılım faslında Kürtler, Aleviler probleminde ciddi atılımlar yapması , palyatif tedbirlerle kendi kendini ve milleti oyalamaması, kandırmaması gerekir.

Antalya, 24.02.10

Hiç yorum yok: