20 Kasım 2009 Cuma

HAKSIZLIĞI SAVUNMAK ABESLE İŞTİGALDİR



”Rumları mübadele ile, 6-7 Eylül faciaları ile dışladılar, Yahudileri Varlık vergisi ile kaçırtdılar, Ermenileri katliamlarla, ikinci sınıf muamelesine tabi tutmakla ,damarlarında asil kan olan, Türküm demekle MUTLU olacak homogen , saf kan Türklerden Türk milleti yaratmağa muvaffak olduklarını sananlar şimdide Kürtleri Koçgiride, Dersim’de yaptıkları soykırımla temizleyemedikleri için hüsran içindeler…”


Dr. İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Abim 1957’de milletvekili seçilince sevincimi bildiren bir telgraf çekmiştim Londra’dan. Böyle ciddi bir sorumluluğu üstlendiği için. İlaveten de üzüldüğümü bildirmiştim. Zira Jakoben zihniyetin hakim olduğu, askeri vesayetin yaşandığı bir memlekette demokrasinin mevcut olamayacağı, hele hele haksız yere defalarca sürgüne gönderilmiş bir ailenin evladı olarak siyaset yapmanın akıntıya kürek çekmek olacağını bildirmiştim.

1959’da, dayım Hüseyin Fırat ile de günlerce münakaşa etmiş, Türkiye’de CHP nin kışkırtmaları ile demokrasinin sakatlandığı, 49 Kürd aydının zindanlara atıldığı bir devrede siyasi sorumluluk taşınamayacağını, meclisten çekilmesini söylemiştim. Avrupa’da yaşadığım için Türkiye’de ki gelişmelerden haberdar olmadığımı söylemişti. Çok geçmeden Abime ve dayıma söylediklerim su yüzüne çıkmış, 27 Mayıs ihtilali yapılmış, Yassıada mahkemeleri kurulmuş, Türk siyaseti en zalim darbeyi yemişti.

Bugün Türkiye’de bir değişim devri yaşanmakta. Şovenist, Jakoben zihniyette ki siyasiler ve bürokratlar bu değişimin farkında değiller. Bu sözde elit zümre direnmekte ve çok zor olan haksızlıkları savunmaktan vazgeçmemekteler. Problemler pragmatik yöntemlerle çözüldükçe, geçmiş tarihimiz ile yüzleşilmeğe başlandıkça, meşruuiyetlerini kaybedecekleri endişesi ile çılgın hezeyanlarını dile getirmektedirler.

Türkiye değişiyor. Alevilerden, Kürtlerden, Ermeni katliamından bahsetmekten artık aklı başında aydınlar korkmuyorlar. Hatta küp kafalılar(!), karnını kaşıyanlar(!), sağ duyularını, empatilerini çalıştırıp Dersim katliamında olduğu gibi, Koçgiride olduğu gibi, Kürtleri kökten ifna edelim, yahut Türkiye dışına sürelim, dağa çıkalım özel timlerden kuracağımız bir ordu ile Türk kanı taşımıyanları yok edelim çığırtkanlığı hezeyanından vazgeçmiyorlar.

Daha bir sene önce Kürtler hakkında yapılan zulumleri dile getirdiğim için ablam beni tehdit etmiş, yeniden hapishane kapılarında beklemek istemiyorum, seni hapishanede ziyarete gelmem diyordu. Bir bakıma haklıydı. 27 mayısta geçirdiği travmanın etkisinden kurtulamayışına saygılı idim.

Artık Atatürk’ün arkasına saklanmak fayda etmiyor. Zira Atatürk’ün Vatikan’daki Papa gibi hata yapmaz, OMNİ POTENZ, efsanesi yıkılmıştır. Onun Türkler için inkâr edilmeyecek hizmetleri vardır. Fakat artık hatalarını da dile getirip, geçmişimizle yüzleşmek lazımdır.

Resmi tarih kitaplarının, Atatürk’ün NUTUK hitabesinin gerçekleri tahrif ettiği tarihçilerimizle açığa çıkarılmıştır.

Türkiye halkı CHP nin ve MHP nin hatalı tutumları sayesinde ‘’de facto’’ bölünmüşlük arzediyor. Kürtleri, Alevileri, gayri müslümleri kucaklayacaklarına , onlar için yapılacak her türlü demokratik açılımlara karşı çıkmaları sayesinde Kürdistan’da oy potansiyelleri sıfıra inmiş durumdadır.

Rumları mübadele ile, 6-7 Eylül faciaları ile dışladılar, Yahudileri Varlık vergisi ile kaçırtdılar, Ermenileri katliamlarla, ikinci sınıf muamelesine tabi tutmakla ,damarlarında asil kan olan, Türküm demekle MUTLU olacak homogen , saf kan Türklerden Türk milleti yaratmağa muvaffak olduklarını sananlar şimdide Kürtleri Koçgiride, Dersim’de yaptıkları soykırımla temizleyemedikleri için hüsran içindeler. 30 sene zarfında 40 bin PKK lı Kürt genci öldürmelerine rağmen başarısız olduklarını genel kurmay başkanı BAŞBUĞ dahi itiraf etmektedir.

Trabzonda Santorinin , Malatya’da güya misyonerlerin hunhanrca katledilmeleri münferit hadise olarak algılanamaz. Daha dün bir genç kızı baba-oğul testere ile kestikleri açığa çıktı. Sivas, Maraş, v.s. katliamlarında hep ayni ilkel, barbarca davranışlar, nihayet Öymen’in itirafı ile dejenerasyonun, cerebral bir maluliyetin eseri olduğu anlaşıldı.

Bundan iki bin sene önce Sicilyali EMPEDOKLES insanları iyi ve kötü ruhlu olarak kategorize ettmiş. Yani bazı insanların Nuh Nebininde mani olamadığı İBLİS mikrobuna duçar olduklarını dile getirmiş. Kimlerin Mevlana’nın torunu olabileceğine halk seçimlerde kararını bildirmektedir. Demokrasinin güzelliğide beyinlerde olmasıdır. İster Türk, ister müfrit, eli silahlı Kürtlerin geçirdikleri travmalardan dolayı dejenerasyon alameti gösterdikleride aşikardır.

Gılgamış destanında bu yana, her türlü teknolojinin etkisine rağmen insanlarda SEVMEK kabiliyetinin de değişmediğine şahit oluyoruz. Bu münasebetle harplerin sona ereceğine, silahın geçersiz olacağına, günün birinde AŞK’ın varlığına inanılacağını düşünüyorum.

Antalya.20.11.09

Hiç yorum yok: