23 Ocak 2011 Pazar

SOKRATES ‘de bir U’CÛBE idi (!)


Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

SOKRATES M.Ö. 470-399 senelerinde Atina’da yaşamış felsefe tarihinin en mühim şahsiyetlerinden biridir. Şişman, bodur, patlak gözlü, hap burunlu, müthiş çirkin birisiydi. İçiyse mükemmel güzellikte idi. İnsanları mantığını kullanmaya zorlardı. İnsan mantığını kullanarak kendinden birşeyler öğrenebilir diyor, kendisi ise cahili oynardı. Buna ‘’ Sokratesçi İroni’’ deniyordu. Devletin tanrılarını tanımadığı için 500 kişilik juri, yargıçlar onu ölüme mahkum etmişlerdi.

Atina’nın başarısız demokrasi deneyimi ve bilgisiz ama siyasi bakımdan GÜÇLÜ yöneticilerin siyasal düzensizliği, yöneticilerin ahlaki zaaflarını ortaya çıkardığı için onu susturmak ve sindirmek için ,zamanına ters düşen bu büyük insanı, bu acaip, UCUBE insanı yok etmeğe karar vermişlerdi. Meşhur müdafaasını yaparken şöyle diyordu; ‘’ İlk kez yargıç karşısına çıkıyorum. Bu yerin diline tamamen yabancıyım. Bu sebeple bir yabancının ANADİLİNDE ve kendi yurdunun geleneklerine göre konuşmasını nasıl doğal karşılarsanız, benim de bir yabancı olduğumu varsayarak alışık olduğum gibi konuşmama izin verin. Bu arzumu yersiz bulmayacağınızı ümit ederim. Söyleşi iyi ya da kötü olmuş bundan ne çıkar? Siz sadece ve sadece benim doğru söyleyip söylemediğime bakın, asıl bu duruma önem verin. Zaten yargıcın asıl üstünlüğü buradadır; konuşmacının üstünlüğü de doğruyu söylemesindedir.

Ey Atinalılar! Çocuklarım büyüdükleri zaman . erdeme değil de , paraya daha çok önem verirlerse, benim sizlerle uğraştığım gibi, siz de onlarla öyle uğraşın, onları cezalandırın. Kendilerini hak etmedikleri kadar değerli görür, bir hiç oldukları halde , kendilerini bir şey sanırlarsa , önem vermeleri gereken şeyleri bırakıp önemsiz şeylere değer verirlerse ; benim sizi azarladığım gibi , siz de onları azarlayın.

Sokrates fiziken de , düşünceleri itibariyle de bir UCUBE idi ve berteraf edilmesi gerekiyordu.

Heykel sanatının en büyüklerinden biri Rönesans devrinde yaşamış olan Michel Angello’dur. Daha sonralarıda Fransız heykeltraşı RODİN gelir. Ondan mülhem Norveçli Wigelland OSLO’da , FOLGNER parkına yüzlerce heykel dikmiştir. Fakat sanat dünyası onun estetiğine pek kymet vermemişdi.

Bir heykelin güzel veya çirkin olduğuna herkes kendi zevkine göre karar verebilir, fakat san’at değerine ancak eğitimi olan karar verebilir. Fazıl Say’ın dediği gibi kalitesi çok yüksek olan batı müziğini sevebilmek ve ondan nasibini almak için müzik eğitimi şarttır. Ben sayın başbakanın klasik müzikten haz duyabileceğini zannetmiyorum. Acaba Norveçli bestekar GRİEG’i hiç dinlemiş midir?. HAYDN’ın hiçbir eserini tanıyor mu?

Nemrut’ta ki , daha doğrusu Kahta kalesinde ( ARSEMİA) bulunan Kral MİTRAHDES ile HERAKLİS’in freskteki Heraklis çıplaktır , yani tenasül organları görünür tarzdadır. Bu görünüşe Kahtalıların hiçbir itirazı olmamıştır. Keza Antalya müzesindeki heykellerde çıplak görünüştedir.

İzmir’den İstanbul’a uçarken yanımda oturan çok kıymetli bir arkeologla tanışmıştım. Yale universitesinden Prof. ERİM . Aydın yakınında ki AFRODİASİS heykel akademisini bulmuş ve restore etmişti. Bütün Yunan ve Roma heykelleri bu akademiden gidermiş.

Lise son sınıfta iken lisenin bulunduğu kavşağa bir Atatürk heykeli dikildi. Onda bir genç erkekle , birde genç kız Ata’nın yanında idi. Gencin heykeli çıplaktı ve tenasül organları açıkta idi. Malatya’lılar oldukça konzervatif olduğundan itirazları olmuş ve bir asma yaprağı ile o bölüm kapatılmıştı.

Başbakan’ın halk önünde bir san’at eserine UCUBE demesi hoş olmadı. Fakat asıl imtina etmesi gereken ‘’Kaldırın onu oradan ‘’ diyerek emir vermesi kamu vicdanında ters tepti. Nasıl EVREN’in ressamlığı, hele hele KÜRTÇE konuşmağı yasaklamasının ters teptiği gibi.

Türkiye’de Atatürk karşıtlığının temelinde yatan sebep, onun Laiklik kaygısı ile , askeri ve politikayı dinden uzaklaştırması olmuştur. Halbuki Hazreti Muhammed’in kısa zamanda üç kıtada islamiyeti yayma başarısı, onun savaşlarda ve politikada dini inancı kullanmış olmasıdır. Hizbullahçıların 90 lı senelerde savaş vermeleri dini inançlarından dolayıdır ve şimdide meclise girersek Kemalist politikaya son verilmesini ve onun yerine İslamiyetin hakim kılınmasını gerçekleştireceğiz söylemleri nin dikkate alınması gerekir.

Türkiye’de ki değişimlerin maalesef psiko-sosyal, psikoanalitik analizlerin yapılmaması, sathi tartışmaları mümkün kılıyor. Tarihçilerin, teologların, sosyologların , multisantrik çalışmalar yapması ve ciddi , ilmi araştırmalara soyunmaları gerekir. Bizde yapılansa, genç spikerlerin herşeyi bilen(!) jurnalistler ile tecrübesiz politikacılarla tartışmalar düzenlemesi, bence yürekler acısıdır.

Köln. 22.01.11

Hiç yorum yok: