7 Eylül 2009 Pazartesi

Yalçın Küçük ve Falsifikasyon (*)


Demir Bilgin
demir.bilgin@yahoo.dk

Son yıllarda, Yalçın Küçük deyince, aklıma falsifikasyon kavramı geliyor. Falsifikasyon, gerçeği yalanla tahrif etmek demektir. Şu an Türkiye’de Yalçın Küçük’ün yaptığı budur. İşi gücü kavramların özünü boşltmak ve tahrif etmektir. Bunu yaparken, Yalçın Küçük, kendince, devrimci marksizme ”yeni kavramlar” katıyor, bunlardan birisi de ”intikam” sözcüğü! Keza, ”gerilla” sözcüğünü de yeniden tanımlayıp; ”Gerilla sözcüğü ile terör sözcüğü arasında fark yok.” diyor.

Falsifikasyoncu Küçük, bu incileri, sky türk kanalında, ”kalemler ve kılıçlar” programlarında dile getirdi, getiriyor. ”Çubuğu tersine bükmekle” tanınan Yalçın Küçük, gerçekten bunu hakkıyla yapıyor!

Seçimler öncesinde, Yaşar Kemal, barış deklarasyonuna ilişkin söylediği, ”gerilla” ile ”terör” sözcüğünü birbirinden ayırmak gerekir.” sözlerine Küçük, yine bir ”kalemler ve kılıçlar” proğramında şöyle yanıt veriyor: ”Yaşar Kemal, hiç birşey bilmez… Gerilla sözcüğü ile terör arasında hiç bir fark yoktur.” deyip, Yaşar Kemal’a, sözümona gereken dersi(!) veriyor. Yazık, çok yazık. Eskiden sosyalist çizgide yer alan Küçük’ün böylesi hallere düşmesi, gerçekten çok yazık! Oysa ki, azıcık siyasetle ilgilenenler, ”gerilla” ile ”terör” sözcükleri arasındaki farkı bilir, biliyor. Ama kendini ”bilen” bir kişi olarak tanıtan Yalçın Küçük’e, gerilla kavramının anlamını ”hatırlatmakta” yarar görüyorum.

Gerilla, ispanyolcadan ”guerilla” dan gelme ve ”küçük savaş” demektir. Bu bağlamda, gerilla savaşı, bir ülkedeki ”ulusal ezgiye” ya da bir ülkenin bir başka ülke tarafından işgal ve ilhak edilmesine karşı verilen haklı silahlı mücadeledir. Küçük birliklerle başlar, büyür, sonunda halk ordusuna dönüşür. Günümüzde gerilla sözcüğü, ”halk savaşı” , ”partizan savaşı” kavramlarıyla da aynı anlamda kullanılmaktadır. Ama yazdığım gibi, gerilla sözcüğü, ispanyolcadan geliyor ve 1808 – 1814 yıllarında ispanyol gerillalarının fransızlara karşı giriştiği savaşta bu kavram ortaya çıktı. Fakat gerilla bir savaş biçimi olarak, çok daha eskilere dayandığını söylemek zorundayım. Bu savaş biçimi, Kuzey Latin Amerika ïlkelerinin, 1170’lerde Biritanya işgalcilerine karşı giriştikleri savaş türüne kadar dayanmaktadır.

Keza, 2. dünya savaşında, Doğu Avrupa’da Nazi işgalcileri ve oradaki faşist iktidarlara karşı verilen savaş / savaşlar gerilla savaşlarıydı. Yine tarihsel olarak vereyim (şuan hatırlayabildiyim kadarı ile) gerilla savaşları, Vietnam’da (1946 – 1974), Cezayir’de (1954 – 1959), Küba’da (1956 – 1959), Filistin Kurtuluş Örgütü ( 1965- ) ve Türkiye’de başlayan, THKP-C, THKO, TKP-ML… ve en son olarak, Kürtlerin 1984’te Eruh ve Şemdinli Eylemleriyle başlayan ve hâlâ devam eden gerilla savaşları.

Gerçekler bu iken, ”gerilla” sözcüğünü ”terör” sözcüğü ile özdeş tutmak ve aynı olduğunu söylemek, hangi aydın namusu ile bağdaşır?

Yalnız bu kadar değil, dahası var. Falsifikasyoncu Küçük, 22 Temmuz seçimlerden hemen sonra yayınladığı seçim savlarında şöyle bir cümle eklemiş ve başa almış:

”Pazar günü, aşağılandım, tezler ile aşağılayanları aşağıladım.Gerçeklerden intikam aldım. İntikam, yol’dur.” diyor.

Yalçın Küçük’ün 22 Temmuz seçimlerinde, ”aşağılandığı” açıktır. Bu seçimlere ilişkin takındığı tavır, gerçekten de utanç vericidir. Bunlar üzerinde durmaya değmez. Ama ilginç olan, seçimler öncesinde ve sonrasında söylediği ve yazdığı herşin ”yanlış” çıktığı ortadayken, bizlere, hangi gerçeklerden, nasıl ve kimden intikam aldığını izah etmemesi. Bunu ondan bekliyoruz. Bu, bir. İkincisi de intikam gibi ilkel bir sözcüğü kullanması.

Gerçekten ne ilkellik! Bir bilim adamı, nasıl, ”göze göz, dişe diş” bir ilkellikle ”intikam aldım, intikam, yol’dur.” diyebiliyor.

Davamız ve kavgamız intikam almaksa, sınıf mücadelesine ne gerek var?

Eyy Yalçın Küçük, hâlâ marksizmi savunuyorsan, intikam sözcüğü hangi marksizmde geçiyor?

İntikam gibi ilkel bir duyguyla, ”intikam yol’dur demek” bilimle, sınıf bakışıyla ne ilgisi var?

Bu soruların yanıtlarını da elbette bekliyoruz.

Evet; falsifikasyoncu Küçük, yıllar öncesinde, bir yerde, ”Yalnız sular değil, topraklar da akıyor” diye yazmıştı. Gerçekten doğrudur. Gerçekten de yalnız sular değil, topraklar da akıyor, ama ne yazık ki, akan topraklar arasında Yalçın Küçük’te var!

------------

(*) Demir Bilgin’nin, 28.09.2007’de yazmış olduğu bu makale gelen yoğun istekler üzerine ve Demir Bilgin’in izni ile tekrar yayımlıyoruz.

Hiç yorum yok: