4 Şubat 2010 Perşembe

ERDOĞAN SİVİL VESAYETLERİN TUZAĞINDA



Dr.İsmet Turanlı
dr_ismetturanli@mynet.com

Türkiye Cumhuriyet kurulalından beri askeri vesayet altındadır. Darbeler, ihtilaller, muhtıralar, şimdide ortaya çıkan darbe planları askeri vesayetin varlığını kanıtlamıyorsa pes vallahi. 50 sene boyunca cumhurbaşkanları asker kökenli değil miydi?

Şimdide yargı, bürokrasi, universite, basın, muhalefet partilerinden müteşekkil bir sivil vesayetin tahakkümü Türkiyede demokrasinin gelişmesine en büyük engeldir.

Yargı organlarının, muhalefet partilerinin ( bilhassa CHP ), siyah cüppeliler ordusu Uni profesörlerinin, (135 ) köşe yazarının kurduğu KISIRDÖNGÜ tuzağına düşen AK partinin, Erdoğanın demokratik açılımı gerçekleştirmesi zor görünüyor.

Maalesef Erdoğan bu sivil vesayetin kışkırtmalarına Menderes gibi duygusal tepkiler göstererek tuzaktan çıkamıyor.

İktidar muhalefet ilişkilerini bir ailedeki erkek kadın ilişkilerine benzetecek olursak inter aksiyon bozukluklarına sırasında erkeğinde yanlış davranışlarının sebep olduğu görülür.

İş yerinde başarılı olan, para kazanan, takdir gören bir erkek eve döndüğünde bütün gün evde ev işleriyle, çocuklarla haşır neşir olan ve karşılığında hiç bir takdir görmeyen kadın kocasının karşısında ezikliğini hırçın tavırlarıyle göstermesine şaşırmamak gerekir. Bu konfliktin kavgaya dönüşmesi, boşanmalara sebep olması doğaldır.

Erdoğanın muhalefet partileri karşısında yaptığı müsbet icraatları anlatması , muhalefetçe böbürlenmekle algılanmakta ve hırçınlığınıda onun icraatlarını takdir etmemekle, sırasında onu zıvanadan çıkaracak tahriklerde bulunmakla , tıpkı Menderes’e, tıpkı Özal’a yaptıkları gibi bir davranış içinde oldukları aşikardır. Bu konfliktin tedavisi için Erdoğan’ın iyi bir Psikoterapiste ihtiyacı vardır. Hemde DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ bilen bir danışmana.

BEHAVİORİSMUS , yani davranış psikolojisine göre Erdoğan muhaliflerini devamlı tahrik etmektedir. Onları takdirsizlikle suçlamaktadır. Halbuki muhalefetin laf ebeliğine, tahriklerine kapılmaması gerekir. Asıl takdir eden, ona siyasi desteği veren Halktır. Muhalefetin takdirine ihtiyacı yoktur ve onlardan takdir beklemek saflık olabilir. Bu münasebetle Erdoğan duygusal bir saflıkla tepki göstermekte ve sivil vesayetin tuzağına düşmektedir. O sivil vesayete karşı hiç EMPATİ kuramamaktadır.

Behaviorismus Amerikalı B.Frederic SKİNNER’in 50 li senelerde başlattığı en geçerli psikoterapi metodlarından biridir.

İktidarın bütün imkanları elinde olan Erdoğan mıuhalefete karşı üstün bir pozisyondadır. Sekiz senedir mecliste çoğunluğu var. Devletin hazinesi onun emrinde ve onunla eserler ortaya koyabilmektedir. Bu icraatları elbetteki elindeki enstrümanlar sayesinde yapabilmektedir. Elinde tenkitten başka bir enstrümanı olmayan muhalefet ne yapabilirki? Onların aciz durumlarına Erdoğanın EMPATİ kurması ve ona göre davranması gerekir. ‘’Yenilen boksör dayağa doymaz ‘’ gibi laflar siyaset etiğine uymaz. Medeni memleketlerdeki boksörler yenilenin yanına gidip ‘’ Çok güzel döğüştün, beni çok zorladın, iyi bir boksörsün ‘’ deyip onun gönlünü alır. Elbetteki birbirlerine haince saldırmışlardır. Ama birbirlerine sen ne HAİN’mişsin demez. Batı demokrasilerinde iktidarların icraatlarını övmelerinden ziyade mümkün olduğu kadar muhalefetle uyum sağlamakla faaliyetlerini yürütmekte, muhalefetlerde iktidar partileri gibi çözüm önerilerini parlamentoya getirmekle memleketlerine hizmet etmektedirler. Bizde iktidarlar icraatları ile övünerek muhalefeti kışkırtmakta, muhalefette maalesef hiç bir hizmet politikası, gayretinin içinde olmamaktadırlar. Bizdeki siyasi demokrasinin zaafı sürüp gitmektedir.

Objektif veriler yerine polemik hakimdir parti sözcülerindede, köşe yazarlarındada. Mevcut bilgiler yerine hep varsayımlar, niyet okumaları, komplo teorilerinin savunulması demokrasinin gelişmiş olmamasından ileri gelmektedir.

Başarılı bir baba eve gelince o günkü başarısıyle övüneceğine eşinin yaptığı yemeğin lezzetinden, yeni saç modelinin güzelliğinden, çocuklarının okuldaki başarısından, temiz giyimlerinden bahsedip bir buket çiçekle eşini mükafatladırması ile ailenin mutluluğunu sağlar.

Davranış psikolojisindeki temel fikir kendi davranışlarınızla karşıdakinin davranışını kontrol altına almanızın mümkün olabileceğidir. Aynaya güler yüzle baktığınızda aynadaki görüntünüzünde size güler yüzlü bakacağı muhakkaktır.

Bir başka misal: Gerinizden gelen bir şahıs size kazara çarptığında siz ona dönüp güler yüzle özür dilemeğe kalkarsanız, o şahıs suçlu olduğu için, sizden özür dilemek mecburiyetinde kalır.. Yok ona dönüpte ‘’Körmüsün’’ derseniz suçlu olmasına rağmen size hakaret bile edebilir o şahıs.

Şu anda Erdoğanın DAVRANIŞ psikolojisini bilen bir psikoterapiste acilen ihtiyacı var. Yoksa bu gidişle hem partisi kapatılır, hemde seçimleri kaybedebilir bütün müsbet icraatlarına rağmen.

Komşularla sıfır problem dış politikasını takdir edeceklerine (Mesela Cindoruk ) bu gelişmeyi alaya almakla tahrik etmektedirler. Ekonomideki en küçük münferit menfi bir sapmadan sevinerek , genelleme yapıp,her türlü olumsuzluğun müsebbibi olarak iktidarı göstermektedirler. Çünkü muhalefet için öncelik iktidarın yıkılmasıdır. Memleketin ilerlemesi değildir. Onlardan takdir beklemek hatası Erdoğanın öfkeli tepkilerne sebebiyet vermektedir. Öfke ise yalıntıcı bir kılavuzdur derler.

Sözün kısası Erdoğan’ın övünmekten vazgeçip, sivil vesayetten kurtulmanın, hele hele askeri vesayetten, Türkiye siyasetini kurtarma çabasını yakalaması gerekir. Bunun yoluda muhalefetin, sivil vesayetçilerin tenkitlerini ciddiye alıp onlara yaptıkları müsbet kritikler için teşekkür etmesi kendisine fayda sağlar. Öfkeli tepkilerin , keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini aklından çıkarmamalıdır. Siyasi gerilime Erdoğanın sebep olduğu, ve halkın bundan muzdarip olduğunu ciddiye almalıdır. Hükumetin İcraatları bakanları, milletvekilleri halka duyurabilir.

Samimi yahutta gayri samimide olsa Kürt açılımında, Alevi açılımında, başarı sağlaması aciliyet kesbetmiştir. Demokratik açılım gerçekleşmelidir. Sivil yahut askeri vesayetin sağladığı tuzaktan, patinajdan kurtulup müsbet icraatların peşine düşülmesi zaruridir.


Köln, 04.01.10

Hiç yorum yok: