OTORİTARYANİZMDEN TOTALİTARYANİZME:
ARTIK HER ŞEY MÜMKÜNDÜR!
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Cehalet korkuya,
korku kine,
kin şiddete yol açar.
Denklem budur.”
(Michael Moore.)
Beklenen oldu… Birkaç gündür
Tweeter âleminde Fuat Avni imzasıyla duyurulan “operasyon” gerçekleşti; 14
Aralık 2014 sabahı, cemaatine yakın olduğu iddia edilen medya organlarının
-‘Zaman’ gazetesi ve ‘Samanyolu’ TV-
yöneticileri, kimi gazeteciler, eski emniyet mensupları, dizi senarist
ve yapımcıları hakkında hazırlandığı duyurulan “liste”den isimlere ilişkin
gözaltılar başladı…
‘Sol Haber Portalı’nda
duyurulduğuna göre, “Hâkim İslâm Çiçek’in imzasını taşıyan operasyon kararında
‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı,
yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanarak örgütsel yapı oluşturarak bu
yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, belgede
sahtecilik’ suçlamaları,” yer almaktaydı.
Bir zamanlar AKP iktidarıyla
iç içe olan ve hem adalet, hem de emniyet teşkilâtları içerisinde -yine bizzat
AKP iktidarının koşulsuz teşviki ve desteğiyle- önemli mevziler kazanmış olan
Gülen Cemaati’nin KCK Operasyonları başta olmak üzere, Devrimci Karargâh,
Ergenekon, emniyetin yeniden dirilttiği, “THKP-C” davaları, Nedim Şener ile
Ahmet Şık’ın tutuklanması, basılmamış kitapların toplatılması… gibi “hukuk
katliamları”nın mimarı olduğunu unutmadık, unutulmamalı.
Gün geçti, devran döndü…
AKP ile Cemaatin arası açıldı.
Dershanelerin kapatılması kararı, Fethullahçı kadronun düğmesine bastığı 17
Aralık yolsuzluk operasyonu ve AKP’nin karşı hamleye geçerek boyutlarının dudak
uçuklatıcı olduğu ortaya çıkan yolsuzluğu, dört bakan firesiyle savuşturması
vb. vb.
AKP iktidarı, 17 Aralık’tan bu
yana Gülen cemaatini elde ettiği mevzilerden kazımak için elinden geleni ardına
koymuyor. Gülen medyasına yönelik tutuklamalar da bu “temizlik”in bir parçası.
Buraya kadarını bu ülkede
gündemi izleyen herkes biliyor.
Ancak kanımızca, durumun, devrimciler,
sosyalistler açısından “yesinler birbirini” diye geçiştirilemeyecek bir yönü
var.
Hayır, niyetimiz
“demokrasi(cilik) oyunu” oynamak, “bitaraf âkîl” tutumuna girip “hukuk
devleti”nden, “basın özgürlüğü”nden filan dem vurmak değil. O bahsi çoktan geride
bıraktığımızın bilincindeyiz.
Elbette biliyoruz ki, iki klik
arasındaki çatışmadan demokrasi çıkmaz. Uzun yıllar el ele, kol kola yürüyenler
şimdilerde birbirlerine düşman olmuşsa; önce bu yolculuklarının hesabını
vermeliler… Ve nihayet, bunların tümü Dario Bätancourt ile Marta Maria “Mafya
yasadışı kapitalizm, kapitalizm de yasal mafyadır!”; Antonio Marchel’in, “Mafya
devletin bilinçaltıdır”; Jean Paul Tardivel’in,
“Günümüzde paraya, iktidar deniyor,” saptamalarının doğrulanmasıdır.
Ancak şunun altı çizilmeli:
AKP iktidarı, koynunda beslediği “yılan”ı boğarken, bir iktidar tarzının
“yol”unu döşüyor: beğenmediği, onaylamadığı, kendisine muhalefet eden medya
organlarını keyfî, uyduruk gerekçelerle sindirip, ardından olasılıkla kendi
denetimi altına almak.
Bugün ‘Samanyolu’ TV’ye, ‘Zaman’ gazetesine yapılan harekâtın, yarın
AKP’ye biat etmeyen diğer yayın organlarına öbür gün muhalefet partilerine,
AKP’ye muhalif örgütlere, kişilere yöneltilmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur.
Daha önce TMSF eliyle yürüttüğü “medyayı ele geçirme” operasyonunu bu kez
“AKP-polisi” ve “AKP-yargısı” eliyle gerçekleştirmek… Bir adım sonrasında, her
türlü karşı duruşu susturmak, bastırmak, sindirmek…
Cemaat medyasına yönelik bu
AKP harekâtı, ülkenin AKP-Cemaat ortaklığıyla hayata geçirilen
otoritaryanizmden, AKP ve onun “Tek Adam”ına biat edenlerden başka hiç kimsenin
sesini çıkartmasına olanak tanınmayacak bir “totalitaryanizm”e yöneldiğinin bir
başka göstergesi. Bir başka deyişle, Recep Tayyip Erdoğan’ın merkezinde yer aldığı
bir “tekciliğe” doğru hızla ilerliyor Türkiye.
Özetle, gelişmeler “istikrarlı
istikrarsızlık” durumu olarak tanımlanabilir. Bu bir “kaos ortamı”dır; bundan
sonra her şey mümkündür!
14 Aralık 2014 12:18:26,
Ankara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder