Faiz Cebiroğlu
Herkes biliyor: Arapça, dünyanın
en zengin dilleri arasında yer alıyor. Zengin dil Arapça, Orta-doğu’da
kullanılan tüm dilleri etkilemiş ve
kelime vermiştir. Yalnız Orta-doğu dillerine değil, Asya, Afrika ve Avrupai
dilleri de etkilemiş ve kelime vermiştir. Arapça, İngilizceyi de etkilemiş ve kelime vermiştir.
Ama çok ilginç, dünya dillerini etkileyen ve onlara kelime veren Arapçada, ne
”politika” ne de ”ulusun” karşılığı var; yoktur. Zengin Arapçada, ulusun karşılığı
yoktur. Zengin Arapçada, politikanın da karşılığı yoktur.
Çok ilginç: Zengin Arapçada
politika, ”siyaset” olarak adlandırılıyor. Zengin Arapçada ulusun ise, tek
kavram karşılığı yok; bazen, kavim, bazen, ümmet, bazen vatan, bazen de milla
olarak geçiyor. Hiç biri ulusun karşılığı olmuyor. Değildir. Zengin Arapçada ne
politikanın, ne de ulusun karşılığı vardır. Bu da çok ilginçtir; insan tarihi ve dil gelişimi açısından çok ilginçtir.
Dil, insan evrimi / tarihi çerçevesinde, gelişir ve bu tarihe
uygun yeni kavramlarla zenginleşir. Dil, toplumsal bir olgu olarak yaşadığı
çağın aracısı ve iletişimi olur. Ama ne yazık ki, Arapça, ”politika” ve ”ulus”
anlamında kavramsal ve de tarihsel olarak ”sınıfta” kalmıştır!
Emperyalizmin böldüğü, parçaladığı
Araplar, ne politikayı bildiler, ne de ulus olmayı.
Tarihsel olarak başlayan
kalkışmalar, Cemal Abdül Nasır ve ”Hür Subaylar Hareketi”, ”Arap Birliği”, Baas
(yeniden diriliş) yetmedi. Emperyalizm, tüm ”politik” ve ”ulusal” kalkışmaları
ezdi ve ezmeye devam ediyor. Son kale Suriye; direniyor…
Arapça ve gelişimi böylesi bir
merhalede de ezildi. Bu yüzden Arapçada, ne politikanın, ne de ulusun karşılığı
oldu. Yoktur.
Arapça, VII.yy.da doğan islamiyet
diliyle başbaşa bırakıldı.
Kalan ne?
Kalan şudur: Arapçada politika,
seyistir!
Siyaset, seyisten geliyor ve at
bakıcısı oluyor. Polotikos, politika, yani devlet yönetimi, Arapçada ”siyaset”
yani ”seyis” ve hayvan bakıcısı oluyor.
Araplarda bu yüzden politika ve
devlet yoktur. Siyaset vardır. Yani seyisler.
Yine 7. yüzyıldayız. Arap olarak
ve Arapça olarak, ”ulus” nedir bilmeyiz.
Feodalizmin çözülüp, yerini
kapitalizme bıraktığı bir çağda doğan ulus için,”ümmettir”, ”kavimdir, ”
milla’dır”, dediler. Değildir.
Bu bağlamda; ulus, ”umme” yani,
Hz.Muhammed çevresinde toplanmak;
değildir.
Ulus, ”kavim”; yani kabile ve
akraba topluluğu; değildir.
Ulus, ”milla” yani din, mezhep ve cemaat topluluğu;
değildir.
Ulus, ne ümmet, ne kavim, ne de
milla’dr.
Bilindiği gibi, ulus, Yükselen
kapitalist çağının doğumudur.
Ama Arapçada ulusun karşılığı
yoktur. Arapçada ulus yoktur…
Dil, toplumsal bir olgudur,
diyoruz. Ama Araplar olarak ve Arapça olarak, bizler, hâlâ 7. yüzyıldayız. 7.
yüzyılda ne politika ne de ulus vardı. Yoktur.
Şu anki, Arap yönetimlerinde ve
Arapçada ne politika ne de ulus vardır.
Emperyalizmin, Orta-doğuda,
Arapları, neden bu kadar, böldüğü ve ”kantonlara” ayırdığını buradan da bakmak
ve görmek gerekiyor, diye düşündüm.
Bunlara işaret etmek istedim.
Dilsel olarak yaklaşmak ve dilsel
olarak çıkan ”kavram eksikliğini”
sorgulamak ta gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder