Mihrac
Ural
Suriye'de
YPG ve doğrudan Kürt düşmanlığının ana kaynağı Türkiye'de
de olduğu gibi dinci çevrelerdir. İŞİD'in de Nusra Cephesinin de
ÖSO ve diğer terör şebekeleri selefi cinayet girişimlerini de
ağır tarzda Arap ırkçı-milliyetçi yayılmacı olduklarını
belirtip, bu çevrelerin geleneksel Kürt düşmanlığını en ağır
biçimde sürdürdüklerini belirteceğim. Özellikle son Haseki-
Malki beldesinde yapılan “Demokratik Suriye Meclisi”
toplantısının, Riyad'ta yapılan ve eli silahlı terör
şebekelerinin çoğunluğu oluşturduğu toplantıya muhalif olarak
belirmesi, Suriye yönetimine düşman bu çevrelerin ağzı salyalı
bir azgınlıkla Kürtlere saldırmaya başladığını görmekteyiz.
Kimi muhalifler, hakim oldukları bölgelere YPG'nin girişini
yasaklaması ve Kürtleri kendi beldelerinden tehcir etmeye çalışması
bu çevrelerin sözcüsü olan Orient News kanalından kesintisiz bir
propaganda olarak verilip, tüm terör çevreleri bu yönde
kışkırtılmaktadır.
“DEMOKRATİK
SURİYE MECLİSİ” VE TERÖR
“Demokratik
Suriye Meclisi” adlı meclis bir muhalif meclistir, aralarında
yurtsever olmayan şiddetten yana kimi marjinal grupları da
içermektedir. Ama bu meclis ülke özgürlük ve demokrasiyi, ülke
bütünlüğünü savunan ve dış müdahaleye kesin karşı olan
duruşuyla siyasal çözüm için en uygun olan meclistir. Bu meclis
aynı zamanda Kürtlerin haklarını anayasal güvencelerle bağlamak
isteyen Suriye mozaiğini temsil eden yapısıyla (özellikle
başkanlığına "buğday dalgaları" hareketi başkanı
barışçıl demokrat muhalif Heysem Mennah'ın getirilmesi, yakın
dönem Başbakan yardımcısı Ekonomi Bakanı (23 Haziran 2012 –
29 Ekim 2013) SKP’li komünist Kadri Cemil’in de olması) dinci
terör şebekelerinin korkunç tepkisine yol açmıştır.
Bu
meclisin ev sahipliğini yerine getiren PYD-YPG elbette Suriye'deki
tek Kürt hareketi değildir, ama en organize en geniş
temsilciliğiyle ağırlığı olan bir hareket. Bu harekete yapılan
saldırı tüm Kürt halkını hedef almış demektir. Uzun zamandır
yaptığım gözlemlere dayanarak söyleyebilirim ki Orient TV kanalı
YPG yi her zaman Esad'ın dostu, göstermeye çalışmıştır.
Suriye ordusuyla YPG arasında ciddi hiç bir çatışma olmamasına
karşın esir askerlere çok iyi muamele edilerek ailelerine tekrar
emin yollarla ulaştırılmalarına karşın lokal çatışmalar da
oldu. Bu durumda her iki taraf vatanseverce davranarak sorunları
çözdü. Ama bu lokal çatışmalar da bile Orient TV kanalı YPG
güçlerini Suriye ordusunun yedek gücü olarak yansıtmaya çalıştı.
Demokratik Suriye Meclis toplantısından sonra ise tam çözülerek
pervasız saldırılarını yükselttiler; ağır suçlamalar kadar
askeri önlemler bile alınması için çağrılar yapılmaya
başlandı.
Olayın
gerçeğinde ise Kürtleri Riyad toplantısına çağırmayan
kendileri, dışlayan, öteleyen, horlayan hep kendileri. Çünkü
bunlar ırkçı-milliyetçi yayılmacı olarak farklı etnik
varlıklara asla tahammül etmezler. Bakmayın “İslam ümmeti”
demelerine, bunların ümmetleri ırkçı- yayılmacı
Arapçılıklarıdır.
Bilenler
için her şey açık. Bunu defalarca yazdım Suriye ordusu ve YPG
düşman değildir ortak vatanın iki önemli gücüdür ve er ya da
geç ortak mevzide teröre karşı savaştıkları gibi yeni
Suriye'nin kuruluşuna birlikte katkı yapacaklardır. Bunu çok iyi
bilen terör şebekeleri kendi kanallarında akıl almaz suçlama ve
askeri önlemlerle Kürt halkına karşı ırkçı-milliyetçi
yayılmacı kin gösterilerine bu son dönemde büyük bir ağırlık
verdiler. Bunun bir boyutu da diktatör Erdoğan ve kıyımlarına
destek olduğu açıktır.
Demokratik
Suriye Meclisi terörden uzak duruşu özgürlük ve demokrasiyi ve
Kürtlerin anayasal haklarını savunması dış müdahaleye karşı
çıkışıyla gösterdiği vatansever çizgi, tüm terör güçleriyle
arasındaki kırmızı çizgileri güçlendirmiştir. Bu ise tüm
terör şebekelerini ve medyasını çıldırtmıştır.
“FIKIH
İSLAMI” VE TERÖR
Din
istismarcıları diyelim, isteyen dinin kendisi desin sonuç
itibariyle dünyanın her köşesinde terör ve İslam artık bir
bütün olmuştur. Din bu ithamdan kurtulmak için de hiç bir şey
yapılmadığı açıktır. Din erbabının sarf ettikleri her cümle
bunu daha da bir bataklık haline getiriyor. Din adına şunları
bile söylemekten çekinmeyenler az değildir; "Beni Kurayza
aşiretinin bine yakın adamının kafasını eliyle kesen
peygamberimiz değil mi? Peygamber efendimizin yaptığı işler
“sünnet” ise buna karşı neden tepkilisiniz" demeleri
burada daha da bir anlam taşıyor.
En
iyimseri “ İŞİD’in yaptığı kelle kesmeler dine aykırı
değil bunun nedeni İslam fıkhıdır. Bu fıkıh farklı
kaynaklardan beslenir ve bundan dolayı da kaynaklarından biricik
olanı değil, biri olan Kuran’ı ikincil görür. Çünkü “Fıkıh”
yaşayan İslam’dır ve kaynakları ( Sünnet, Hadis, Kuran, icma,
Kıyas.. vb) birden fazladır. Böylece ikinci plana düşen Nas
(Kuran) artık İslam’ı değil o gün hakim olanların isteğine
göre şekillenen bir din haline gelir.” Bu izahta kelle kesme ve
İslam dini arasında hiçbir fark bırakmayan din adamlarının
terörün dünyadaki ana kaynağının İslam olmasına önemli bir
katkı sağlamış oluyorlar. Buradan hareketle İslam fıkhı yerine
ben “Fıkıh İslamı” tanımını daha uygun gördüğümü
belirteceğim. Suriye’de tüm dinci akımlar terörde anlam bulan
vahşetin ırkçı-yayılmacılığın biricik kaynağını
oluşturuyorlar. Baas milliyetçiliği ve olduğu kadar taşıdığı
ırkçılığı bunların karşısında bir hiç kalır.
Bu
çevreler özelliklede Arap olunca, Peygamberimiz Arap, dinimiz de
Kuran'ımız da Arapça, cennetin dili de tüm insanlar için
Arapçadır der dururlar. Emevi imparatorluğuyla doruk yapan bu
ırkçı yayılmacı milliyetçi algı her zaman İslam’ın Muaviye
şeriatı kanatları altında beslenip yürümüştür (Fıkıh
İslam’ı burada en olgun haline gelmiştir, tam da sultanların
istediği dünyevi maddi çıkarlar için bir şiddet dini).
Diğer
İslam mezhepleri Arap olsalar bile ezilmiş dışlanmış kıyıma
bile uğramıştır (Arap Alevileri bundan en ağır payı alan
kesimler olmuştur ve bu nedenle Aleviliği kendine kimlik olarak
Arap olmaktan daha fazla taşıma eğilimi gösterirler) Bu algı
Baas partisiyle nispeten yumuşatılmış ise de "Ümmeton
Arabiyaton vahida, zat-i risale-i halide" denilerek
yayılmacılıktan bir adım geri atıp kendini sadece Arap
ülkelerinin birliği düzeyine düşürmüştür. Ancak bu her bir
Arap ülkesinde ( özellikle iktidara geldikleri Irak ve Suriye'de)
diğer etnik dokulara karşı kültürel ağır milliyetçi baskı ve
Araplaştırma şeklinden kurtulamamıştır. Suriye’de özellikle
dinci Arap aşiretlerinin kışkırttığı mera, su kaynakları gibi
alanlarda iç yayılmacı Arap kemeri bunun ifadesidir. Ancak bunlar
da artık tarih oldu yeni koşul ve Kürtlerin tüm haklarının
anayasal güvence içinde olması ve Kürt halkını koruma
birliklerinin(YPG) artan rolü atlanamaz durumdadır. Tümüyle dinci
terör şebekesi olan İŞİD, NUSRA, ÖSO ve türevlerinin
değişmeyen kanaatleri Kürt düşmanlığı, Arap ırkçı-milliyetçi
yayılmacılığıdır.
SONUÇ
Orient
TV kanalı, azılı bir Kürt düşmanı kanaldır. Bu satırların
yazarı her zaman Arap ırkçı-milliyetçi yayılmacılığını ve
bunu temsil eden siyasal medyasal etkinlikleri şiddetle
lanetlenmiştir. Çünkü terör ve ırkçılık ikiz kardeştir.
Bunu en iyi Türkiye’de bu dinci soytarı diktatörün yaptığında
görmek zor değildir. Bu kirli bir algı ortak vatanda barış
içinde kardeşçe yaşama şansını yok eden algılardır.
Suriye’yi yakıp yıkan terörün kaynağında da bu yönelimler
bulanmaktadır. Suriye’deki kanlı kıyımların sorumlusu olan
terör şebekelerinin sözcüsü olan bu kanalın sahibi, Arap
ırkçısı bir İdlipli Suudi-Haliç sermayedarı Ğassan Abbud'tur.
Kirli ve karanlık sermaye birikimleriyle Esad yönetimine yağ
çekerken gördüğü itibarsızlık üzerine kendine benzer
çevrelerle birlikte olmayı muhalefet yaparak terörü desteklemeye
başlamıştır.
Suriye
olayları başlar başlamaz yayın faaliyetini ülkeden çıkararak
akıl almaz abartı yalan demagojilerle kaosu, terörü desteklemeye
başladı ; "kim olursanız olan ne yaparsanız yapın yeter ki
Suriye devletini yıkınız" aklıyla çalışan bu kanal
terörün ırkçılığın simgesidir. Bu gün yapmakta olduğu Kürt
düşmanlığı ise olayları yakından izleyenler için çok boyutlu
anlamlar taşımaktadır.
Son
cümlem de şudur; tekrarla belirteyim Beşşar Esad’ın da
liderliğinde tüm yurtseverlerin amacı haline gelen Demokratik
Suriye direnişi terörü hezimete uğratacak haklı tek algıdır.
* 6
Aralık 2015 / Çarşamba- Türkmen dağı