Demir
Bilgin
Emperyalizm, 2011’den beri,
Suriye Arab Cumhuriyet’ni düşürmek için çok vahşice bir savaş başlattı. Her
zaman yaptığı, ”demokrasi, ”diktatörlüğe son verme” ”insan hakları” gibi sahte gerekçelerle, Suriye’yi çökertmek,
Suriye’nin bağımsızlığını, ulusal egemenliğini ortadan kaldırmak için binlerce
kiralık katili Suriye’ye gönderdi. Suriye, halkıyla birlikte, muazzam bir
direnişle tüm oyunları bozdu. Suriye, düşmedi. Suriye düşmeyecek. Kendi halkıyla bütünleşen hiç bir yönetim
düşmez, düşemez.
Kendi halkıyla bütünleşen Suriye,
”emperyalizmin yeni sömürgesi asla olmayacağız”, dedi. Suriye, tüm cephelerde, büyük kahramanlıklar göstererek, kiralık
katillere ve hainlere ağır darbeler vurdu, vuruyor. Suriye, emperyalizmin ve
bölgedeki gerici Arab yöneticilerine asla teslim olmayacağız, diyerek, cephelerde tarih yazıyor. Suriye insanı, ”örgütlü bir halkı hiç bir kuvvet yenemez”
şiarıyla büyüyor. Suriye’de insan büyüyor. Suriye insanı, eylemde büyüyor.
Bu direnişin, bu bilinçlenmenin
tarihsel dayanakları vardır.
Suriye insanı, tarihsel olarak,
büyük bir dönüşüme uğradı. Hafız Esad öncülüğünde gerçekleşen milli demokratik
devrim, Suriye insanını dönüştürdü,
geliştirdi. Şu an, Suriye’de kendini gösteren anti-emperyalist vatan savunması
buna dayanmaktadır. Bunu birinci nokta olarak yazıyorum.
İkinci nokta şudur: Suriye’de
yapılan milli demokratik devrim, aslında bir Sovyet politikasıdır. Bu devrimin
özü ve yönü: ”kapitalist olmayan yoldan kalkınma” ile sosyalizme geçmek ve
sosyalizmi kurmaktır. Sovyetler Birliği çözüldü, Suriye ise, emperyalizmin tüm
tehditlerine ve ekonomik ambargosuna karşı, aynı hatta ve direniştedir. Ayaktadır!
Üç: Her ülke, tarihsel gelişim
sürecinde somut kimliğe bürünüyor. Örnek olsun,
Küba’da, Castro. Kuzey
Kore’de, Kim İl-Sung. Mısır’da Cemal
Abdul-Nasır ve Suriye’de Hafız Esad’tır. Hepsi öncülük ettikleri devrimin
semboludürler. Örnek olsun, Kuzey Kore, sembolik olarak, Sung ile devam
ediyor. Küba, Raul Castro ile
devam ediyor. Suriye, Beşşar Esad ile devam ediyor. Bu semboliktir. Keşke
böylesi bir sembolik gelenek, olmasaydı
ama var. Tüm bunlar varken, yalnızca Suriye yönetimini ” ailesel yönetim” diye
suçlamak, büyük bir ahmaklıktır.
Dört: Sembol Esad bir yana, Suriye
Arap Cumhuriyeti bölgedeki tüm Arap ülkelerinden ve Türkiye’den binkez daha
demokratiktir ve kıyaslanamaz.
Beş: Emperyalist haydutlar, kendi
ailesel yönetimlerini, kendi ülkelerindeki diktatörlüklerini unutup, Suriye’yi
diktaörlükle itham etmeleri, yine çok büyük bir ahlaksız ve ikiyüzlülüktür.
Devam ediyorum.
”Diktatörlük”, ”demokrasi” gibi
kavramlar, sınıflar üstü ya da sınıflardan ayrı kavramlar değildir. Şimdilik,
”ipuçu” olarak yazıp geçiyorum.
Diktatörlük, genel anlamda, yönetimi
tek başına bulundurmak ve ülkeyi açık olarak asker ve polis zoruyla yönetmek
oluyor. Peki, Suriye’de böylesi bir
siyasal durum var mıdır? Yok. Sembol Esad dışında, Suriye Arap Cumhuriyeti çok
partili rejimle yönetilen bir ülkedir. Suriye Arap Cumhuriyeti, tüm
eksikliklerine rağmen, tüm Avrupa ülkelerinden çok daha demokratik olduğunu
açıklıkla söyleyebilirim.
Devam ediyorum.
Demokrasi, sınıf damgasını
taşıyan bir devlet biçimidir. Her devlet, bir sınıfın diktatörlüğüdür.
Yine,”ipuçu” olarak yazıp geçiyorum: Kapitalizmle, emperyalizmle yönetilen tüm
ülkeler burjuva diktatörlüğü ile yönetilmektedirler. Diktatörlük sözcüğü,
devletin düzeni demektir.
Suriye’de, ulusal demokratik
devrimle birlikte kurulan devlet tipi, bir halk devletidir. Suriye halkının ,
ulusal bağımsızlıklarına sahip çıkmaları ve emperyalizme karşı vatanlarını
savunmaları, böylesi bir düzenin
sonucudur...
Evet; Suriye’de halk, ulusal
demokratik devrimlerine sahip çıkıyor; emperyalizme karşı, ulusal
egemenliklerini korumak için muazzam bir vatan savunması yapıyor. Suriye halkı,
bu bilinçle, Orta-doğu’da tarih yazıyor.
Suriye insanı, Orta-doğu’da ve
dünyada küçülürken, eylemde, vatan savunmalarında büyüyor.
Suriye’de insan büyüyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder