Dr. Dr.İsmet Turanlı.
İlkokulu pekiyi ile
bitirdiğime dair şehadetnamemi dedeme gösterince gümüş bir 50 kuruşluk verdi.
Aylardanberi büyük bir merakla Sümer kitabevinin vitrinindeki ‘’Kaşifler ve
Mucitler’’ kitabını seyreder, ona kavuşacağım günü beklerdim. Artık o kitaba
kavuşmam imkanı doğmuştu. Bütün yaz tatilinde o kitabı defalarca okumuş,
kaşiflerin ve mucitlerin yaşam hikayelerini ve ilme katkılarını ezberlemiştim.
Londraya vardığımda kanserin
erken teşhisi için Papanicolaou’nun yeni bir metot geliştirdiğini duydum. Hammersmith
hastanesine onun talebelerinden Prof. Wachtel’in geldiğini ve ondan bu
yeni metotu öğrenmenin mümkün olduğunu
tesbit edince labratuarında çalışmama müsaade etmesini rica ettim. Büyük bir
heyecanla kanser hücrelerini tanımağa çalışıyordum.Bu arada arkadaşım İsveçte
muki Dr.Selahaddin Rastgeldi ile mektuplaştım. Yeni icat ettiği bir alete benim
yeni öğrendğim kanser teşhis metodunu tatbik edelim. İlmin gelişmesine bilikte
katkımız olur diyordu. New Casstle den vapura binip Osloya varmıştım bir yılbaşı
gecesi.
Üç gün orada kalmış , ta
ozaman bu bir kaç milyonluk milletin yaşamındaki ileri medeniyete, Edebiyatta
Knuth Hamsun ile, Tiyatroda İbsenle, Muzikte
Edward Grieg ,heykelde Wiegeland ile, resimde MUNCH, kuzey kutbunu keşfeden
Amudsen’i ile Wikingerleri ile Christph Colombden önce Amerikayı keşfetmiş
olduklarını öğrenmiştim. Kadın-erkek eşitliğ, Çocuk vefiyatı v.s.Şimdi adambaşı
yıllık geliri 80 bin dolar olan. Gelişmişliğin her skalasında en önde olmaları
beni hayran bırakmıştı.
Stockholme vardığımda sevgili
Rastgeldi beni karşıladı ve birlikte yapacağımız çalışma hakkında bilgi verdi.
İsveç ilim akademisi bu çalışmayı değerlendirmiş ve 80 bin Kronluk bir destek
vermeği teyit etmişti. Rastgeldi ilim akademısının tanıdığı bir şahsiyetti bundan evveilki
icatları ile. Ben daha 27 ,o ise 28 yaşında idik.
Şimdi size bu çalışmanın ,
daha doğrusu Rastgeldinin icadındaki dehşet veren düşünce tarzını anlatacağım.
Arkaik bir mekanizmayı prensip alarak yeni bir alet icat etmişti. Kendisi
Urfalı bir aşiret mensubu idi. Beş yabancı dil biliyor, daha tıp talebesi iken
çalışmaları ile kendisini Profesörüne kabul ettirmişti. İsveç basını onu
yakından tanıyordu.
Bizde köylüler buğdayı
samandan ayırmak için düğenden geçirip, sonra rüzgarlı günlerde çırmıkla havaya
savurur, küçük bir arıktan gelen suyun üstüne serdikleri hasırın üstüne
düşürürken buğday samanından ve taşından, toprağından ayrılmş olur. Bu arkaik
mekanizmaya yeni icat ettği sentrfuja tatbik etmişti. Yep yeni bir sentrifuj
teknolojisi geliştirmişti. Bu ve benzeri icatları ile onun JENİ olduğunu kimse
inkar edemezdi. Bu sentrifuju tarif emem biraz ilmi kompleksi icap ettirirdi.
O zamanlar bütün dünya da kadınlardaki rahim kanserinin tedavisini
yönlendiren Karolinska hastanesi, Raddiumhemmet bölümünün şefi Prof.
Kottmeier’di. Projemizi ona takdim ettiğimizde hemen onayladı. Her sabah
ameliyathanede tedaviye alınan kanserli hastaların haznelerini yıkıyor,
materyali bu yeni sentrifujdan geçirip kanser hücrelerini n kolayca teşhisini
temin edebilecektik.
Akşamları preparatları muayene
ettiğimde kanser hücrelerini ayan beyan görünce hayatımda en mutlu günlerimi
yaşadığımı pek farketmemiştim. Ama heyecanım dorukta idi. Bu kolaylığı ancak
ilim adamları takdir edebilirdi. Bütün dünyada kansere yakalanan hastaların erken teşhisi temin
edilmiş olacak, kimseler bizim bu çalşmamızın farkına varmadan kanserden
kurtulma imkanları doğacaktı Sene 1957. Her akşam gördüğüm kanser hücleri bana
sanki gökteki yıldızların dahada ışıldadığını gözlemliyordum. Bu mutluluğu, bu
heyecanı ancak ilim adamları duyabilir.
Aylarca çalışmalarımızı önce
fotografa, sonra matbaaya, Acta Scandinavica mecmuasına verdikten sonra aldığımız neticelerin
doğruluğunu gözlerimizle görebilmiştik.
Rastgeldi bir jeni idi. Onu
çok erken yaşta kaybettik. Senelerce karşılıklı ziyaretleri gerçekleştirmiştik.
En acı olanı Urfada cenazesine müsaade edilmemiş olması idi. Çünkü o
kendisini Kürt olarak tanımlıyordu.
Bernard Russel İngilizlerin Adende yaptkları masakarı tetkik için beynelmilel
bir komisyona seçmişti.
Sazda çalardı, Kürtçe türküler
söylerdi çiğ köfteyi (bulgur olmadığı için) ekmek kurusundan yapardı. O da
benim gibi Kürtlere ayrımcılık yapılması gibi şovenist bir duyguya sahip
değildi. Fakat bu millet dünyada dörde bölük yaşamağa mecbur kılınmış, zulm
edilmiş, dili yasaklanmış, 100 binlercesi atılan bonbalarla şehit edilmiş,
Anaların gözlerinden akan yaşlar Fırat’ı, Dicleyi kim bilir kaç kere
taşırmıştı.
Esad milyonlarca Kürde hüviyet
dahi vermemiş, ileri gelenlerini zindanlarda çürütmüş, şimdi katlamını kendi
kardeşlerine uyguluyor. USAnın Saddama müdahelesinde kimseye bulaşmayan Barzani
Güney Kürdistanı nı şimdide Maliki nefes aldırtmıyor. Kendi topraklarından
çıkan petrolun satışına el koyuyor. Barzani memuruna maaş verebilmek için USA
dan 75 milyar dolar borç alıyor. İranda Ruhani bakalım devrim yapabilecek
Kürtlere özerklik verecek mi? Erdoğan Türkiyenin güneyindeki bütün devletlerle
kavgalı hale gelince mecbur kaldı Barzani le barışmağa, Asıl inisiyatifi, kan
akımını durdurmağı Öcalan Erdoğana yazdığı mektupla başlatmış, Nevruz konuşması
ile tarihi bir adım atmıştı. Çözüm sürecini Erdoğpan sanki kendi başlatmış gibi
yapsada , samimi olmadığı için ciddi çözüm adımları atmaktan imtina etmiş ve
nihayet Öcalan ona 30 Mart tarihinden itibaen PKK yı serbest bırakacağını
bildirmiştir. Son meclisten geçen demokratikleşme paketi ile yıllarda vatana
dönemeyen, Kürt ve Türk yurtdışında yaşayan politik sürgünlerin memlekete
dönmeleri sağlandı. Buna çok sevindim. Bazan iyi şeylerde oluyor.
Bugün Kürtleri, Türkiyedeki
politik gelişmeleri mevzu yapan bir makale yazacaktım. Aklıma Rastgeldi geldi.
O dünya çapında bir barış insanı idi. O brlikte yaptığımız küçük bir ilmi
çalışma bütün insanlığa hizmetti. Bu vesile ileKürtler hakkında söyleyeceklerim
küçük kaldı. Bir başka sefer güncel
politikaya dönerim. İki hafta önce evde düşmüş, kalça kmiğimde kırıklar
oluşmuştu. Ameliyat iyi geçti. Ama bir müddet bastonla gezeceğe benziyorum.
Köln. 04.03.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder