Dr.İsmet Turanlı
Erdoğan’ın CÜLUSU Osmanlı
devrinde Padişahların Cülusunu hatırlatacak herhalde. Senelerdir yazıyorum.
Yaptığı hizmetlere rağmen TEKADAM olma arzusunun kendisine ve millete
tehlikeli devirler yaşatacağını korkarak izleyeceğimizi yeniden
hatırlamak ihtiyacını hissettim. Ben yanlız bu tehlikeden bahsetmiyorum. Bir
çok saygın köşe yazarıda ayni endişeyi dile getiriyorlar. Daha ilk CÜLUS
gününde böyle kolloosal (Hugh) seramoni yapılmasını istemesi tehlikenin ilk
adımlarından olabilir. İngiltere kralı gibi birde atlı suvari kafilesi
karşılamada yer alacakmış.Acaba 30 bin kişinin katılması, ikinci derecedeki
yabancı konukların refakat etmesi onu tatmin edecek mi? Artık onun
mitinglerdeki naralarını, monologlarını duymayacağız umuduna kapılımştım. Şimdi
şehir şehir dolaşıp milleti yine işinden gücünden edip kendisini sıcakta,
ayakta dinlenmesini dayatacak.Bu derece Hırsı tarihte bazı hükümdarlarda
görmüştük. Bu ne hısrtır ki, hergün kendisini gündem yapmak, hergün millete
monologlarını dinlemeğe mecbur etmekle hangi demokratik prensibe hizmet etmiş
oluyor. Millet kelime, kelime onun övünmelerini biliyor. IMF borcumuzu ödedik,
hatta borç veriyoruz. 17 bin kilometre çifte yol yaptırdım. Benim valim, benim
bakanım v.s.milletin emrindedir, hizmetindedir. Kaç hava alanı, kaç hastane,
kaç adliye sarayı yaptırdığını anlatacak. Hüseyin Çelik gibi meddahlarıda
süsleyip, püsleyip televizyonlarda gazetecilere duyuracaktır. Hiç bir
kıskançlık duygusu taşımadığım halde kendimi tarihteki Napolyonun, Musoloninin,
Hitlerin , İsmet paşanın merasimde duruşlarını haırlattı.
Bu pompöz seramoni tarihe mühim bir
olay olarak geçmeyecektir. Hele hele bir de MEHTER takımı eksik olunca. Bu
bando savaşta yeniçerileri savaşa motive etmek için, düşmanlara karşı katletmek
için kışkırtmakla görevli olmuştur. Yurtta sulh, cihanda sulh Mehter takımının
müziği ileolmaz. Beethoven’in, Şiilerin Dokuzuncu senfonisi ile mümkündür.
Mehmet Akif’in islamik şiirleri ile değil, Tevfik Fikretin ‘’ Vatanım ruyi
zemin, milletim nevhi beşer’’ şiiriyle, Yunus’un şiirleri ile mümkündür.
Bir siyasi hayatını hep Türkiye de
geçirmişse, hiçbir yabanı dil bilmedimi böyle gülünç seramoniler isteyebilir,
kendini gülünç duruma sokar.Sanki dünyada ilk defa böyle bir seçimi müteakıp
demokrasi gerçekleşiyor.Bu ne kibir, bu megalomanca kendini insan üstü bir
varlık göstericiliği. İnsan üzülmekten kendini alamıyor. Yabancıların ‘’Ne
oluyor bu Erdoğan’a ?’’ sorusuna cevap vermek zorunluğunda kalınca.
Erdoğan bütün bu gayretlerine rağmen
ne Robotskideki katliamdan sorumlu olduğunu, bakanları ile işlediği rüşvet
suçlarını unutturamaz. Bu gün Türkiyenin bütün komşuları ile kanlı bıçaklı
olduğunu gizleyemez. Kıbrıs ve Yunanistandaki Rumlarla, Mısırla, Suriye ve
İsraille, Maliki Irak’ı ile, Doğuda Acemler ve Ermenilerle düşmanlık yaşanmıyor
mu?
Mitinglerde aksi fikirde olan
siyasilere, yazarlara, sanatkarlara yaptığı hakaretler elbette onun pozitif
hanesine yazılacak saygınlık olamaz. Tarih göstermiştir ki böylesi Padişah
tarzı yaşama özenenlerin sonu hiç hayırlı olmamıştır. 3 cü havaalanına Erdoğan
ismi verileceğine göre, çok geçmeden Atatürk ismindeki yer isimlerine sayı
olarak fark atar.
Fehmi Koru Davutoğluna nasihatte
bulunuyor. Benimde Mesut Yılmazla bir hatıram var. Uçakta ön sırada birlikte
oturuyorduk. Dışişleri bakanı olmuştu. Dedim ki’’ Amcanız İzzet Akçalıyı
tanımıştım. Efendi bir insandı. Sizden ricam etrafınızla istişareyi ihmal
etmeyin. Bakın bakan arkadaşınız Mükerrem Taşçıoğlu(Talebeliğinden tanıyorum.
Talebe birliği başkanı idi) bakanlıkta bir problem hakkında konuşmaların
sonunda kendi dediğine itiraz olmuyormuş. Halbuki Turizm bakanlığına geldiğinde
Turizm hakkında hiç bilgisi yokmuş ‘’ Yılmaz ve eşi gülmekten kendilerini
alamamışlardı. Çünkü Bakan olunca bizde insanlar bakanlıklarına en akıllı
şahsiyet oluyorlar. Erdoğan’da artık Türkiye de en akıllı insandır. Allah
aklını artırsın ama Fehmi Koru’nun dediği gibi ‘’Padişahım senden büyük Allah
var!.’’ İnsanlar böbürlenince ne kadar gülünç oluyorlar değil mi.?
Bir başka anımda oldukça gülünçtü.
Geçmişte sınıf arkadaşlarımdan bazıları bakanlık koltuğuna oturmuşlardı. Günün
birinde bakan olan bir arkadaşımı ziyarete gittiğimde
yerinde yoktu. Fakat sekreteri yakında geleceğini söyledi . Kısa bir müddet
sonra bakanlıkta ziller çalmağa başladı. Alarmı var diye sorduğumda,’’ Hayır,
bakan bey ayağını bakanlıktan içeri attı!’’ dediler. Bakan olanlar o andan
itibaren, parası çok olanlarda paraları kadar akıllı olduklarını zannetmeğe
başlarlar. Ben ne bakan oldum, neden param çok olduğu için çok şükür mütevazu
kalmakla yetindim.
Köln. 26.08.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder