Dr.İsmet
Turanlı
Yeğenim Osman Fırat’ın ani
vefatı ve Cahit Sıtkı.
Daha genç yaşta yeğenimin
aniden vefiyatı beni çok üzdü. Ölüm üstüne en çok ve en
duygulu şiirleri Cahit Sıtkı yazmıştır. Son Diyarbakırdaki tıp
kongresini ziyaretimde Cahit Sıtkı müzesine gittim. Restorasyon
sebebi ile kapalı idi. Kapıda bir ünüversiteli gençle
karşılaştım. Onlara Cahit Sıtkı’nın kürtçe bir şiiri
olduğu söyleniyordu, onu görmek için geldiğimi söyleyince,
böyle bir şiiri varsa onlarında bilmek istediklerini , kendilerine
göndermemi rica ettiler. Şayet onun kürtçe yazılı şiirini
bilen varsa bana bildirmelerini istirham edeceğim.
Cahit
Sıtkı ‘’Otuzbeş yaş’’ şiiri ile yılın devlet şiir
ödülünü alınca ozaman biz gençlerin dilinden düşmeyen bir
şair oldu. Bir ölünün ardından söylenebilecek en güzel
mısraları o yazmıştı. Onun o güzel mısralarından örnekler
beni teselli eder diye düşündüm.
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİR’inden
bir kıta.
Neylersin ölüm herkesin
başında.
Uyudun
uyanamadın olacak.
Kimbilir
nerde, nasıl, nasıl, kaç yaşında?
Taht
misali o musalla taşında.
GÜN
EKSİLMESİN PENCEREMDEN.
Ne
doğan güne hükmüm geçer,
Ne
halden anlayan bulunur;
Her
mihnet kabulüm, yeter ki,
Gün
eksilmesin penceremden!
PERİŞAN SOFRA
Öldü;
ne rüzgarlar girdi içeri,
Ne
bir kuş havalandı pencereden
Öldü;
kimse görmedi melekleri;
Sorma
nasıl habersiz gitti giden.
MEZARLIK
Ve
şehrin Şenliğine karşılık
Susar
servileriyle mezarlık .
Susar
ve hatırlar: - Bu kırık
Aynadaki
hazin perişanlık
Sizindir, siz gafil, siz bihaber
İnsanlar
bilseydiniz ne bekler
Bir
gün açmak için bu çiçekler;
Ölülerin
sükunu çiçekler.!
SANATKARIN ÖLÜMÜ
Gitti
gelmez bahar yeli,
Şarkıl
yarıda kaldı.
Bütün
nahçeler kilitli;
Anahtar
Tanrıda kaldı.
Geldi
çattı en son ölmek.
Ne
bir yemiş, ne bir çiçek;
Yanıyor
güneşte petek;
Bütün
bal arıda kaldı.
MEMLEKET İSTERİM
Memleket
isterim
Ne
zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış
günü herkesin evi barkı olsun;
Memleket
isterim
Yaşamak,
sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa
bir şikayet ölümden olsun.
ŞAŞIRDIM KALDIM
Kalmadı
ümidin soluk ve cılız
Işığında
bereket.
Ve
ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir
at oldu nihayet.
ÖLÜM (I)
Sözünde
durmadı mavi gökler;
Gün
kararıyor gitgide ölüm.
Akşam
yeli nedameti söyler;
Nedamet
yer etti bende ölüm.
Ne
yapsam, gün doğmuyor gönlümce;
Sudur
akar kendi bildiğince,
Hangi
pencereye koşsam gece;
Gitmiyor
bu can bu tende ölüm.
Ne
vefasız geçmişten hayır var,
Ne
gelecekten imdada koçar,
Çoktandır
tekneyi aldı sular;
Çoktandır
ümitler sende ölüm.
ÖLÜM
(II)
Ey
kurumaz menbaı sukutun,
Işığı
güneşten zinde ölüm,
Altında
şu alçalan bulutun.
sendedir
umduğum müjde ölüm.
Aynada zifiri bir gecedir,
Bütün
zülüm bu suçsuz kalbedir;
Sabır
tesbihim kopmak üzredir.
Ne
gün kalkacak bu perde ölüm?
Ne
gün aslında dönecek bu ten?
-
Taş, toprak, çiçek, su veya maden-
-
Ruha ebediyeti vadeden
Efsanevi
yalan nerde ÖLÜM?
ŞUBAT GÜNÜ
Kim
ne bilsin neydi beni uyutan?
Uyanamadığım
o sabah uykudan.
ÖLÜMDEN
SONRA
Öldük,
ölümden bir şeyler umarak,
Bir
büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl
hatırlamazsın o türküyü,
Gök
parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız
bir şeydi yaşamak.
Şimdi
o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok
bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine
karanlık ki gecemiz,
Ha
olmuş ha olmamış penceremiz;
Akar
suda aksimizden eser yok.
DESEM Kİ....
Desem
ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların
en ferahlatırcısı senden esiyor.
Sende
seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların
en kuytusunu sende gezmekteyim.
Senden
kopardım çiçeklerin en solmazını.
Sende
tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava
kadar lazım,
Ekmek
kadar mübarek,
Su
gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin,
nimettensin!
Desem
ki...
İnan
bana sevgilim inan.
Evimde
şenliksin, bahçemde bahar,
Ve
soframda en eski şarap
Ben
sende yaşıyorum,
Sen
bende hğkum sürmektesin.
Bırak
ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarların,
nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden
sonra bir gün.
Şayet
sesimi farkedemezsen,
Rüzgarların,
nehirlerin, kuşların sesinden
Bil
ki ölmüşüm.
Fakat
yine üzülme, müsterih ol;
Ve
neden sonra
Kabirde
böceklere ezberletirim güzelliüini,
Tekrar
duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla
ki mahşer günüdür
Ortalığa
düşmüş seni arıyorum.
(
Bu şiir Cahir Sıtkı’nın en sevdiğim şiirlerinden biriridir.
Gençlere tavsiyem benim gibi bu şiiri ezbere bilmeleri ve
sevgililerine okumalarıdır.)
KUŞLAR
Aşkımı kuşlara sor sevgilim;
Öleceğim
günü kuşlar bilir.
BİR
DE BAKTIM Kİ ÖLMÜŞÜM
Birde
baktım ki ölmüşüm!
Dünya
sönmüş başucumda;
Bir
türlü gözümden gitmez.
İNSAN
OĞLU
Ölmek
varsa günün birinde gayri,
Göz
nuru, el emeği, alın teri
Yaşadığım
iyi kötü gönleri
Değişmem
hiçbir cennet masalına
YANLIŞ BİLMESİNLER BENİ
Bahçem
ağaçlardan, çiçeklerdendir,
Evim
taştan yapılmış.
Annem
kardeşim gibi severim
Ağaçları,
taşları, çiçekleri
Hepswine
dair hatıralarım var,
Kimi
acı kimi tatlı hatıralar.
Bu
ağaç servi olmadan,
Bu
taşa kitabem yazılmadan,
Bu
çiçek kabrime çelenk diye getirilmeden,
Söyleseniz
beni onlara kuşlar,
Yanlış
bilmesinler beni.
BİR
ÖLÜNÜN ARDINDAN
Kabrime
çiçek getirenlere gülerim;
Gafil
kişilermiş vesselam,
Bilmezler
ki bu kabirle yoktur alakam;
Ben
o çiçeklerdeyim, ben bu çiçeklerim.
BUGÜN
HAVA GÜZEL
Bu
nisan rüzgarı da şahadet eder,
Bütün
insanları kardeş biliyorum,
Cümlenin
sağlığına duacıyım.
Şayet
ölürsem,
Helallaşmağa
vakit kalmadan,
Hatırdan
çıkarmayın beni;
Dünyaya
benden selam olsun.
Her
nefes alış verişiniz.
YALAN
Ne
var ki sanki park olduysa eski mezarlık?
Yalandır,
yıllar falan geçmemiş aradan;
ÖLÜM
TEHLİKESİ
Ben
geliyorum demez demez ki ölüm
Keza
bela adım başınadır
Kişi
evde gerek akşamları
Ölürse
helalaşarak ölür.
BUGÜN CUMA
Bugün
Cuma;
Büyükannemi
hatırlıyorum.
Dolayısıyle
çocukluğumu,
Uzun
olaydı o günler!
Yere
düşen ekmek parçasını
Öpüp
başıma götürdüğüm günler!
O
zaman inandığım gibi,
Sahiden
bir öbür dünya varsa eğer,
Orada
cumaysa bugün,
Başında
nulutlardan beyaz örtüsü,
Büyükannem
namaz kılmaktadır.
Dilerin
unutmasın beni .
(Osman
çocukluğunda bir kış anneannesinin yanında kalmıştı)
PAYDOS
Yaş
ilerliyor... Artık geçti bizden:
Gün
gelince biz değilmiyiz ölen?
Cenazemiz
yerde kalmasın dostlar!
BEN
AŞK ADAMIYIM
Hayır
sahibi omuzlarda giden tabut.
Derdim
ki: ‘’ Elbet bir ağlayanım olur benim de;
Ramazan
geceleri Yasin okuyanım.
Baharda
kabrime menekşe getirenim de’’
SU
SESİ
Nasıl
kızayım
Uykumu
kaçırdığına,
Değirmene
akan su!
Sesin
öyle güzel ki,
Duymak
isterdim
Öldükten
sonra bile.
AKIBET
Sela
verildiğine göre,
Camiikebir
mahalllesinde,
Günlerden
Cuma olmadığına halde,
Muhakkak
ölü var mahallede.
İşte
olacağımız bu cenaze;
Geçiyor
caddeden vakur ve sade,
Dalgalar
misali omuzlar üzerinde.
ANACIĞIM
Birgün
sılaya geldiğimde,
Birşeyler
sezersen halimde,
Hiç
şaşmayasın anacığım.
Başımı
koyup dizlerine,
Uzun
uzun ağlıyacağım
Bütün
insanların yerine.
TEREKE
Ben
ölürsem bir şey değil;
Ne
olursa garip eşyama olur.
Ismarlamadır
elbisem, pardesüm;
Her
ayağa göre değil kunduram;
Bu
kravat ben bağladıkça güzeldir.
DAVET
Gel
diyordu uykumda ölüler gelİ
Ne
hayal ettinse kavuşmak mümkün.
Suyun,
ateşin ötesinde sütün
Birşey
varki, hayattan daha güzel.
İNSAN
HALİ
Bana
da yolculuk göründüğü gün,
Bulunmasına
bulunur sanırım
Tabutumu
taçıyacak üç beş dost;
Arkamdan
ağlayacak bir kızcağız.
İstamama
o dehşet gün gelip çatsınİ
Bana
kimseler anam kadar yanmazç
YANLIZLIĞIMIZ
Koskoca
Tanrı gökler ardında,
Beyler,
paşalar saltanatında,
Birçokları
sefalet katında,
Mecnun’u
Leyla’sı vuslatında,
Kim
yanlız değil ki hayatında?
Ya
ölüler serviler altında?
Köln. 09.08.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder