Prof. Dr. Yalçın Küçük
Bu arada, ikinci gerçek için, bir geçişe, en passant, ihtiyaç
duyulabilir, ben duyuyorum, galiba “İkinci Aydın Bildirgesi” dahi dediler,
birincisini Aziz Nesin yapmış ve bu ikincisi oluyormuş, bunları duymuşluğum
var. Saçmadır, gazeteler, öz itibariyle, “din devleti kurmaya kalkışanların halka hesap vermesi için
mücadele edeceğiz”, bunu
yazdılar. Ben bu kadar korkak ve anlamdan yoksun bir metni ilk defa görüyorum;
her yanı utanç vericidir, diyorum. Hem kendilerine ve hem laisizme zerre kadar
güvenleri yok, kurdular, kurdular ve halka dayanıyorlar.
Sözüm Tarık
Akan’adır, ben Aydın Bildirgesi’ni tazelemek için aramıştım, cevap
bulamamıştım; demek korkakname peşindeymiş, öğrenmiş oluyorum.Sözüm Malik Ecder
Özdemir’edir; ben sizi böyle yetiştirmedim ama bozulma ise normaldir, cehepe
bozucudur.Pek bozulmuşlar, anlıyorum. Düzeltiriz. Benim bir aforizmam var;
devrimci, devrimlere düşman halkı devrimci yapan adamdır; ama önce yürek
istiyor.
Bizler Birinci Türkiye İşçi Partisi’nden,
1961 kuruluşudur, söz ediyorum; ayaklarına varıp, emekçiler, halkımız, “sizleri sömürüyorlar” dediğimiz zaman, halkımız bizi
sopalarla kovuyor ve yakalarsa dövüyordu. Peki, ikinci bildiriciler, siz
kimsiniz, nerede yaşıyorsunuz; “din devleti kurmaya kalkışanları” hesaba çağırmak için
gittiğiniz halk artık başka bir halktır, bu halktan kendinizi korumanızı
tavsiye ediyorum. Bu kadar, bildirinin diğer taraflarını tümden bırakıyorum,
yazanlara ve imzalayanlara pek çok üzülüyorum. Çok acıdım, duygularımı iletiyorum.
BEŞ TAŞ OYUNU
İsmet Paşa’yı bilirler mi, şu
Kılıçdaroğlu denilen ademin küfürlerini hiç eksik etmediği Paşa’yı hiç
hatırlıyorlar mı, boşa soruyorum.Annem olsa, “tırnağı olamaz” derdi,
biliyorum ve çoğu bu bozguncuya kul oldular. Ama yine de yazıyorum, Paşa
Hazretleri’nin İstanbul’dan Kurtuluş’a koşan genç zabitlere sözü şudur: “Halka gidiyorsunuz, halk size
düşmandır.” Ve biz
şimdi o tarihteyiz, işimizi biliyoruz.Beş taş oynamıyoruz; bildiri yazmamışlar,
beş taş oynuyorlar.
KENDİ KENDİNİ
AŞAĞILAYAN PARTİ
Gözümüze batan ikinci gerçeğe geldim
nihayet ve şudur: Cehepe, Cumhuriyet’in kurucusudur, güzel ama şimdi,
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana, her türlü ve tüm muhalefeti üst üste
koymuş, toplamış ve toplam muhalefet olmuştur; cehepe işte odur. Kendisine
çevrilmiş bütün nefreti biriktirmiş, kendisine kusmaktadır; cehepe kendi
kendini aşağılayan bir partidir ve “yoz parti” diyoruz.
Şimdi bir yoz partimiz var. Doksan
yılda vücuduna isabet eden bütün reddi, tüm tükürükleri, nefretin tamamını
biriktirmiş, böyle bir vücuttur ve hepsini kendine kusmaktadır. Cehepe pislik
toplayıp üzerine kusan bir partidir.Tükürüktür, kusmuktur, bunlardan bir
vücuttur ve halkın artık sadece pislik sevdiğine inanmaktadır.Pislik, pisliğe
düşkündür, bu tarikattandır ve kopamıyor.
Başladığım yere dönüyorum; Garbaçov,
Parti’de, bir tek değer bırakmadı ve bir tek değer almamıştır.Yozlar bir
aradadırlar ve zarureten, güzeli akepe’de ve mehepe’de görüyor ve hasad
etmektedirler.Bunları yazarken utanıyorum.Bunları okudukça kızarıyorum.
YOZLAŞMA
Yoz mu, hiçbir ümidi ve hiçbir çıkar
yolu bilmezler ve işte bu cehepe’dir.Hep daha kötü, hep daha kötü; seçerler ve
seçiyorlar.
Şimdi
nereye geldik, bir Ergenekon savcısı vardı, Tayyip Erdoğan polisi ve savcıyı ve
yargıcı övmekle bitiremiyordu ve şimdi, bunlara operatör diyor; çok fenadır ve
hiç güvenilmez olduklarını haykırmaktadır. Güzel, ama bizi mahkum edenler bu
polisler, bu savcılar ve bu yargıçlar, hepsini ve tek tek isimleriyle
biliyoruz. O halde, öyle söylüyorsa, mantıken ve vicdanen, bütün zindanların
boşaltılması ve gerekirse yeniden başlatılması, ayrıca, öncelikle bunların
yargılanması gerekmez mi, hiç şüphe duyamayız. Yok, hayır, bu Garbaçov, bizleri
zindanlara tıkanlara “76 milyon” destek
veriyor, diyor; işte halimiz budur. Sadece yozdur, bunlar yozlaşmışlar,
diyorum.
Akepe’nin çökmesi kadar, zindanların
boşalmasından korkan bir cehepe yönetimi var. Zindanlar boşalırsa, biterler ve
biliyorlar.
MİNNAZ, MAYAYDIN
Sadece
bitmezler ve asıl hesap buradadır.Halka değil, bu 76 milyon destekli hakimlere
de verebilirler; ihtimal dahilindedir. Bir kez, artık hesabı biliyoruz ve bir
kez Rahmi Koç açıklamıştı; bir büyük şehrin belediye başkanlığı en az ve hızla
bir milyar dolar getiriyor ve biz Osmanlı’dan biliyoruz, iltizama verilince,
mültezim’den pay almak esastır. Şöyle de söyleyebiliriz; Kemal Kılıçdaroğlu
birkaç ortağı ile birlikte büyük belediyeleri iltizama vermektedir, en az bir
milyar kayıt dışı varidatı olduğu hesaplanmıştır. Peki, “akılsız dedik ya”,
o kadar mı, bunun bir hesabı var.
Kimse
Minnaz’ı ya da Mayaydın’ı öyle “havaya” milletvekili
yapmaz; Yale’den sonra kısa bir süre World Bank, Dünya Bankası’nda staj
yapmıştım; dünyada büyük barajların getirisinin present value, şimdiki değerini
hesaplattılar. Mayaydın veya Minnaz’ın, büyük belediye başkanlarının gelir ile
götürdüklerini, yıl yıl, ay ay, 2018 yılından ve aylarından başlayarak, cari
faiz ile, iskonto etmekten ibarettir. Bir detay, o zaman computer yoktu, Barış
Güler el makineleriyle çalışıyorduk, hesaplıyordum; yine hesaplarım ve hesabını
sunarız.
ORTAKLAR
Adnan Keskin, bir Deniz Baykal
muhalifi idi ve Garbaçov’un yanında, tıpkı burnundan düşmüş misli, Deniz Baykal
olmuştur. Haluk Koç, bir Baykal muarızıydı, şimdi ortaokulda bir münazaracıdır.
Gökhan Günaydın, bir kez tanışmıştım, bana solcu görünmüştü, şimdi anlaşılıyor
çöpçü yamağı, anlıyorum. Kemal Karabulut’a pislik toplamada yardım ediyor.Ve
sorumluluk ile hesaba ortaktırlar. Biz varız…
Devamı altta.
Kaynak: Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder