Prof. Dr. Yalçın Küçük
Kökünün
darbede olduğundan hiç kuşku duymadım, akepe en geç Eylülist Darbe’nin
tohumudur ve hep “darbe” dedim
ve tekrarladım. Ancak en net ve açıklayıcı teşhis Profesör Çiğdem
Kağıtçıbaşı’na ait oldu, Odtü ve Boğaziçi’nde profesör idi, sosyoloji, önce
hiçbir ülkede islamlaşmanın bu kadar hızlı olamayacağına işaret etti ve sonra “tepeden inme” tarifini yaptı, hatırlıyorum ve bu
önemli katkıyı Çiğdem Hoca’ya yazıyorum. Şimdi daha iyi görüyoruz, pek yobaz
bir düzende, babaları nazır, “nezaret”sahibidir, rüşvetten tutuklanan çocuklar,
Barış, Oğuz, Kaan adlarına sahiptir.Adlarına bakarsak, kesin “nev-müslim” familyadandırlar; 12 Eylül Darbesi
pişirilirken bunlar da ana rahmine düşmüşler. Tabii M, E ve Z Beyefendilerin
akıllarında aşırı müslüman bir dönem hiç yoktur, olsa idi,“Recep” ya
da Fethullah” koyarlardı ve koymadılar.Güzel, adlarıyla tarih çiziyorlar.
Kullandığım
kelimeler pek bilimseldir, kökü İspanya’da, zorla olsa da, Yahudilik’ten
Hıristiyanlığa geçenlere önce “marrano” diyorlardı,
domuz çağrışımı var, sonra daha kibar, converso ve hatta “cristianos nuevos”dediler
ve bize de geldiler, osmanlı döneminde biz “dönme” ve
daha nazikçe “nev müslim” diyorduk;
İran’da çokturlar, “cedid el-islam” tabir
ediyorlar, sanki “nizam-ı cedid” söylüyorlar.
Tabii tersine de rastlıyoruz, Baruh Spinoza bir ara Amsterdam’da ve Dona
Gracia, kızı Reina ile İstanbul’da “new jew” oldular,
kısa tarih budur. Erbakan, Tayyip Erdoğan’a ve bakanlarına “çoluk-çocuk” diyordu ki tarih pek haklı olduğunu
gösteriyor; bu çocuklar bihakkın nev-müslim, yeni-müslüman durumundadırlar.
Devam ediyorum, yalnız Erbakan yetişemedi, bir eksiği var, Garbaçov Kemal;
tamamlıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu da mükemmel bir çoluk-çocuktur. Kemal hemen
korkuyor.
İNANMAZLAR
Adları ise pek laiktir ve tarifini
veriyorum, bunlar, Kaan, Oğuz, Barış, Beni M.E.Z., müslümandırlar bilmezler ve
laiktirler inanmazlar, bilseler ve inansalar, yapmazlar. Güzeldir, bu tarif de
bilimseldir, Erdogan laisizmi bir din saymaktadır.Sanki Hayber’deyiz ve en
güzelinden hurmalarımız var. Alacaklar, Ömer’e isnad edilen hadis dahi var.
Ellerinden alacaksın ve hızla zengin olacaksın, böyle başlamaktadırlar.
SAÇILDILAR
Üç
büyük olay yaşadık, hayır yaşamadık, gördük; hayır artık bambaşka görüyoruz.Bir, “Gezi İsyanı”; iki, son bir milyonluk Anıtkabir Akını
ve üç, Amerika’nın tazyiki ile bütün rüşvet torbalarının ve iltihaplarının
patlatılması ve patlamasıdır. Saçıldılar. Bir kısmı hapse alındılar.
Öyleyse, şimdi biz hepimiz büyük
tarihçiyiz.
Artık biz dahi, onlar aptaldırlar.
Onların başlarına pislik yağıyor.Bize gökten ilim düşüyor.Her yerde
bilim var.
Ben şimdi toplayabildiklerimi yazmak
istiyorum.
SIKMA MAKİNASI
Bir,
islam mı, bütün kabiliyetlerin önüne dikilmiş tapa’dır ve hiçbir kabiliyetin
yaşayamayacağı bir düzendir, diyebiliyoruz. Bir tür sıkma makinesidir ve posayı
devletleştiriyoruz.Ezbere ve takiye’ye dayanıyor;“takiye”, göründüğü
dinde olmamak ya da gerçek dinini saklamak anlamındadır, bilmeyi ve kabiliyeti
yaşatmıyor.Posa çıkıyor ve geriye kalan döküntülerin yönetimidir ve bunu,
Bizans’ın son devrinde, İstanbul’dan biliyoruz.
BÖCEKLEŞTİRME
İki,
1971/12 Mart ve 1980/12 Eylül, bütün kabiliyetleri yok etmek için
yapıldılar.Huxley’in, “Yeni Cesur Dünya” eserindeki
metafor ile, geriye sadece bir epzilon imalathanesi bıraktılar.Kafka’dan sonra
ve böceğine ek olmakla daha somuttur ve büyük katkı sayıyoruz.Kim mi, önemi
yok, biliyoruz, böcekleştirmek ve hep epsilon imal etmek üzere darbe üstüne
darbe vurdular.El hak başarılı oldular, yerine koyacaklarını biliyorlardı ve
tam hedefi buldular.
DARBE MAHSULLERİ
Üç, Akepe, Martçı Darbe ve asıl
Eylülist darbenin mahsulü, eseri ve devamıdır.Güzel, devam ederken, kendimle
tutarlı olmak istiyorum, hükümet verildiği an, yüksek komutanların otuz beş
yıldır aradıkları ekip işte budur, dediğimi hatırlıyorum.Ve budur, hapislerle,
işkenceler ile idamlarla insanımızı yaratmaya ve yaratıcıya düşman
ettiler.Sonunda bize kendisine düşman bir halk bıraktılar. Kemal Kılıçdaroğlu, o
hallerin en iyi hamurlanmış bir temsilcisidir. Cumhuriyet’in ve Cumhuriyet Halk
Partisi’nin her noktasından nefret ediyor; nefret ile vardır ve bitince
yoktur.Olacaktır ve yakındır.
AKEPE’NİN STEPNESİ
Dört, Cehepe, kurulduğu andan itibaren
akepe’nin stepnesi ve dayanağı olmuştur. a, Baykal, milletvekili olmayan
Erdogan ile bir balıkçıda buluşmuş ve hem milletvekili ve hem de başbakan
yapmak için anlaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı vaadini kendine almıştır; kasetin bu
vaadi çizmek için çıkartılmış olabileceği akla uygundur.b, 2007 Seçimi’ne
girmemiş, Cenevre’de on günlük tatil yapmıştır, işte yaptığı budur.
Arkadaşımdır, daha fazla uzatmak istemiyorum. Müvekkillerini satan bir avukat
olarak bırakıyorum.
SEVİLMEYEN BİLİMSEL OBJE
Beş,
uzmanlıklarım arasına Garbaçov Kemal’i de katmış olduğumu artık herkes biliyor
ancak bir tek sevmediğim bilimsel obje budur. a)“Referandum” döneminde
her televizyon programında “referanduma gir” yollu
hem yalvardım ve hem bağırdım; Fethullah Gülen’e bağlı olduğunu anlatmak
zorunda kalıyordum. Pek bağlıdır, artık aşikar ve itiraflıdır. Ne acı,
polislerin ve savcıların fethullahi oldukları için elde bir tek belge yok
diyordu ve şimdi “76 milyon arkamızdadır” cümleciği ile bol keseden atmaktadır.
Pek güzel, şimdi deklare ediyor ve yalnız hiç reddetmemiştir. b) Döküntüleri
Cehepe’ye topluyor ve yazık, sokaklardan çöp toplayan fakirlere benzetiyorum.
c) İşte “Zaman” Gazetesi’nden
alıyorum, bu büyük rüşvet torbaları patladığı zaman söylediği şu oldu:“Yolsuzluk yapan kimse, onun üzerine gitmek zorundayız. Kim
yolsuzlukların üzerine gidiyorsa, onlara destek vereceğiz.” Böyle birine, biz Osmanlı üslubuyla “Lütfedersiniz Efendim” diyoruz.Çöken Osmanlı’dan kalma sadece
bir efendidir.
PATOLOJİ LABORATUVARI
Konuşurken izleme imkanını bulmuştum, Fehmi
Koru’da müthiş panik görülüyordu ve ilk ciddi taarruzda darmadağın oldular;
ikisinin de solgun ve içlerine düşmüş yüzlerini okuyabildik. Bana, 14 Mayıs
1950, Şemsettin Günaltay’ı hatırlattılar; Cehepe’nin, ilk dönem, son
başbakanından söz ediyorum. Öyle görünüyor, Kemal Bey, Tayyip Erdoğan’ın sükutu
halinde kendisinin de kalamayacağını anlamış durumdadır.Bu, ilk doğru
anlayışıdır, darbe pek anlatıcıdır ve tekrarlamış oluyorum.Şimdi patoloji
laboratuvarındayız.
Bunlar,
tekraren, çoluk çocuk ve devlet nedir bilmiyorlar ve bu nedenle, genellikle
kibar, Dışişleri eski bakanı İlter Türkmen de, “ABD şaka bir devlet değil” sözleriyle hatırlatma gereğini
duymuştur, Kılıçdaroğlu da anlamıştır. Büyükelçi Ricciardone ile görüştükten
sonra celallendi, ama göğüs boşluğundan çıkardığı seslerde bir tek anlam
bulamıyoruz.Tarihimizin en anlamsız adamıyla karşı karşıyayız.Ne acı, tüm
kabiliyetleri iğdiş edilmiş birisini cehepe’ye oturttular.
ZEKAMIZA HAP
Saçılan
irinler zekamıza hap oldu, iki gerçek var, gözümüze batıyor, çıkarmak
zorundayım. Bir, “islam” şansını
kullanmıştır, on yılda sınırsız bir iktidar inayet edilmiştir, önüne bir tek
mania çıkarılmamıştır, “sara var ve diploma yok” dahi denmemiştir, cehepe, oligarşi,
ordu ve Washington ve Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin ve müteveffa Birand ve
Aydın Doğan sonsuz yardımcı oldular, işte encamı budur. Gökten destek ve
cennetten meth-ü sena indirdiler; ortaya sadece idaresizlik ve iş bilmezlik ve
nifak koydular.Artık sokaklarda yürüyen insanlar değil, vücut bulmuş
kabiliyetsizlik ve vücut kazanmış su-i istimaldir.Gözüme batan budur.
THIS IS THE QUESTION
Dünyada
hiçbir zamanda, demokrasi ya da diktatorya, hiçbir iktidara bu şans
verilmemiştir; islam gelmiş ve islam olmuştur. Ve şimdi şu soru ortadadır; “hangi islam” ve “ne için”, artık kalan aklımızın tamamını bu meseleye
hasretmek durumundayız.Güzel, şimdi bunu yazıyorum ve bunu yapmaya başlıyorum. İslam şansını ve kullanım tarihini bitirdi mi, this is the question ve
buradayız.
Şunu da ekleyebiliriz, Cumhuriyet’in büyük kurucularının önünde, nesnel
olarak böyle bir sorun yoktu ve şimdi önümüzdedir.Bütün kabiliyetleri ezen ve
aklımıza kıran salan nedeni bulup çıkarmak durumundayız. Ve buradayız. Ve
sorunlarımızı çözdüğümüz ölçüde büyürüz, bunu da biliyoruz…
Kaynak: Odatv.com
Devamı altta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder