Sait
Çetinoğlu
Yaşadığı coğrafyanın kültürüne, diline,
tarihine coğrafyasına ve özgürlük mücadelesine Hodri Meydan Kulesi gibi dik durarak önemli katkılarda bulunan
düşün insanı, yazar ve aktivist Sevan Nişanyan, devletin tepesindekilerin
“birinci dereceden yakınlarının” baş aktör olduğu yolsuzluk skandallarının
hengâmesi arasında sessiz sedasız demir
parmaklıklar arkasına yollanıyor.
Sevan Nişanyan vakasına birkaç açıdan bakmak
mümkün.
1.
İlk olarak DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ
açısından bakmak gerekiyor. Özgür sesin düşüncelerinden dolayı cezalandırılması
risklidir. Bir suç uydurup cezalandırmak en iyisidir. Vaka, bir düşün insanının
ceza hukuku alet edilerek susturulması ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmasıdır.
Mesele MÜHÜR, mesele KAÇAK İNŞAAT meselesi değildir. Son günlerde artan oranda
yazarlar, gazeteler, dergiler ve yayınevleri bu yöntemle cezalandırılmaktadır.
Yüklü tazminat davaları da aynı eğilimin göstergesidirler. Sevan Nişanyan
olayı, hukukun siyasi amaca alet edilmesinin aşikâr bir örneğidir.
2.
Vakaya Ermeni mallarının yağması
açısından bakalım. İttihatçı çetenin Ermenilerin mallarına sistemli olarak el
koyma harekâtının son noktalarından biri, Anayasa Mahkemesinin 1963 yılında
Ermenilerin mülkünü devletin malı sayan kararıdır. Bu zihniyet yüzünden
Sevan’ın mülküne Emval-i Metruke muamelesi yapıldı, Sevan’ın kendi mülkü
üzerine yaptığı güzelliklere düşman olundu, Sevan’ı korkutup yıldırarak bunlar
ele geçirilmeye çalışıldı. Sevan bu mülkleri Nesin Vakfına bağışladığında ancak
kısa bir süre için kendini tartışmanın dışına çekebildi. Bağışlarken “Mademki
Ermeni’yim istenmeden vermeliyim!” sözleriyle muktedirleri dalgaya alması, anıt
mezarın açılışında ortaparmağıyla dik durması unutulmayarak, ortam
kotarıldığında artık kendi mülkü olmayan tek göz oda köy evi nedeniyle 4 yıl
hapis cezası onandı.
3.
Vakaya yolsuzluk açısında bakalım.
Yolsuzluk suçlarının cezası son 4. Yargı paketi ile neredeyse kabahat düzeyine
indirilmiş, dünyanın gözü önünde imparatorluğun başkenti İstanbul rant
çevrelerine peşkeş çekilmiş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ortaklığıyla betona
boğulmuş, ve bunu yapan insanlara dokunulmamıştır. Öte yanda Şirince’de, çok
kısıtlı imkânlarla ve alın teriyle yaratılmış bir dünya cenneti söz konusudur.
Hangi köyde tek göz oda köy evi yüzünden insanlara dört yıl hapis cezası
verildiği görülmüştür?
4.
Vakaya Ermenilik açısından
bakalım: Bir Ermeni’nin dik durmasına tahammül edilmemiştir. Devletin
muktedirlerinin gözünde, Sevan İslami mitolojiye aykırı söz etti diye bakkala
ekmek almaya gitmekten utanan Ermeniler makbuldür. Gazetelerde her gün Hıristiyanlık aleyhine
sütunlar doldurulurken, Malatya’da “misyonerlik” faaliyeti yapıyorlar diyerek
gerçekleştirilen katliamın üzerine gidilmez iken, İslam mitolojisine söylediği
iki satırlık söz üzerine Ermeni olduğundan Sevan Nişanyan’a 13,5 ay hapis
cezası kesilmiştir.
5.
Vakaya Soykırımın 100. yılını idrak
ettiğimiz 2015 perspektifinden bakalım: Sevan Nişanyan bu coğrafyada sözünü
esirgemeyen çok az sayıdaki Ermeni kardeşimizden biridir. Devletin her koldan
2015’e hazırlandığı günümüzde, en önemli ve en etkin kişilerden birinin
susturulması gerekiyordu. Bu yöntemle mensubu olduğu halkına gözdağı verildiği
gibi, Soykırımın yüzüncü yılında Ermeni halkının adalet arayışında yanında
duranlara da bir gözdağı verilmiştir.
İçinde yaşadığımız
coğrafyadan geçen yüzyılda bir buçuk milyon Ermeninin kökü kazındı. Hala
katilinin rütbesini söylemekten aciz olduğumuz, kardeşimiz Hrant’ın katli nasıl
1.500.000+1 ise, er Sevag Balıkçı’nın askerlik görevini yaptığı kışlada bir 24
Nisan günü “şaka ile” öldürülmesi nasıl 1.500.000+2 ise, Sevan Nişanyan’ın
uyduruk bir gerekçeyle dört yıla mahkûm edilmesi 1.500.000+3’tür. İlk
ikisindeki adalet arayışındaki gibi
sınıfta kalmadan üçüncüsüne dikkat etmemiz, bu adaletsizliğe karşı – Hrant’ın
cenazesinin arkasındaki kalabalığın arasında kaybolarak vicdanımızı
temizlediğimizi sanmadan – sesimizi yükseltmemiz gerekir.
Mesele
1.500.000+3’tür. Mesele MÜHÜR, mesele KAÇAK İNŞAAT meselesi değildir. Suskun
kalmamak, dik durmak ve Soykırımın 100. Yılında adalet arayan Ermeni halkının
yanında durmak gerekir ki, 1.500.000+3’e artık yeni ilaveler olmasın!
Hukukun zulme alet
edilmesine hayır! diyoruz. Adaletsizliğin baş müsebbibine, Sevan’ın sözü ile Her başbakan istifayı tadacaktır! diyerek
cevap veriyoruz.
“Her ölümlü cezaevini tadacaktır!” demiş muktedirler.
Hukuku ve insanlığı hiçe sayan bu çirkin istihzaya “ARTIK YETER” diyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder