Dr.İsmet Turanlı
Patrona Halil (Fethullah) isyanı: Hipnotizma.
Patrona Halil (Koramiral-kaptanı
derya(!))18 inci asırda, Lale devrine isyan eden çapulcunun biridir. O devrin
safahatı halkın mağduruiyetine ters düştüğü için, halkı devrin iktidarına karşı
ayaklandırabilmişti. Topkapı sarayına hempaları ile dayanıp sadram İbrahim
paşanın azlini, nihayet idamını istemişler ve padişahta onun isteğine boyun eğmiş
ve sadramı boğdurmuştu. Tıpkı Enver Paşanın Babıaliyi bir manga askerle basarak
sadrazamı katledip idareyi ele geçirmesi gibi. Şeriat istiyoruz diyorlardı.
Ardından Padişah 3 üncü Ahmet’in tahtan indirilmesini ve MahmutII’nin culusunu
sağlamıştır. O isyanda şair Nedimde katledilmişti ve lale devri sona ermişti.
Yeni padişahta bir müddet Patronaya biat etmiş ve isteklerini yerine
geçirmişti. Patrona’yı hizaya getirmek için etrafı ile saraya çağırtmış ,onu ve
atrafını boğdurmuş ve duruma hakim olmuştu. Daha sonra onbinlerce Yeniçeriyi
katlettirmiş ve Nizamı Cedit adında yeni bir askeri teşkilat kurdurmuş, kıyafet
inkılabı yapmış.
Yüzlerce sene sonra Türkiye de Atatürk islamiyetin devlet idaresine
zararlarını farketmiş ve Laikliği kabul etmiştir. Erbakanla başlayan dinin
yeniden devlet idaresine nufuzunu Erdoğan, dini siyaset yapmayacağız demesine
rağmen Cemeatın faaliyetlerine yardımcı olmuş, nihayet onmdan yollarını ayırmak
istemiştir. Fakat iş işten geçmiş Hoca Yargıda, bürokraside çöreklenmiş bir ağ kurmuştur.
Hoca Erdoğanın zaafiyetini anlamış, ona dini yönden nufuz etmeğe başlamıştı.
Demekki Atatürk’ün vizyonunu anlayamamıştı. Şimdi o kendi büyütüğü canavarın
sarmaşından kurtulmağa çalışıyor.
Dini siyasete alet etmiyeceğim derken, Türbanı (dini hiç bir gerekliliği
olmamasına rağmen ) adeta inancın bir zorunluluğunu iddia ederek 11 sene
enerjisini harcamıştır. Şimdi Kılıçdaroğlunun kurnaz
politikası ile Türban problem olmaktan çıkıverdi. Erdoğanın
mağduriyet edebiyatı elinden alındı.
Erdoğanın tek adam olma ihtirasının Türkiye için eninde sonunda tehlike arz
edeceğini defalarca yazdım. Tek adam idaresi frenini kaybetmiş bir arabaya
benzer. Onun keyfi idaresini durdurmak imkansızlaşır.
PKKnın teröristik faaliyetleri Öcalan’nın siyasi manevrası ile son bulmağa
başlayınca ona uymak zorunda kalmıştır. Zira komşu devletlerle Davutoğlunun
derin strateji politikası kısa bir müddet sonra düşmanlık stratejisine
dönüşünce sarılacağı orta doğuda bir devlet kalmamıştı. Şimdi tek dayanağı
Barzani ve Öcalan oldu. Çözüm sürecini sanki
kendisi başlatmış gibi bir intiba yaratmağa başlamış. Fakat
Kürt sorununda oyalama taktiği uygulamakla Kürtlerin desteğini Çıvan Perverle,
İbrahim Tatlısesle şov yapmasına rağmen, kaybetmeğe başlamıştır.
Kılıçdaroğlu ise ‘’ Biz Mezheplere körüz’’
diyerek kendisi Alevi olduğu halde devekuşu politikası izlemiştir. ‘’Etnisite politikamız
yok’’ derken kendisi Kürt olmasına rağmen, problemin çözümüne
öneriler getireceğine oradada devekuşu politikasını tercih etmişsede Ulusalcı
gurubu tatmin edememiştir.
Her iki liderde ayni politikayı sürdürdüklerini beyan etselerde Alevilerin
ve Kürtlerin sorunlarına ciddi politikalar üretememişlerdir.
Şimdi herkes Hocanın Türkiyenin altını kazdığının farkına varmışlarsada,
yargı vasıtasıyle terör estirdiğini anlamışlarsada, siyasi partiler bir araya
gelip ona karşı yasal çareler bulmaktan uzak duruyorlar. Bu arada Ekonomi
deprem geçirsede umurlarında değil. Çünkü muhalefet yapmağı Ak partiye,
Erdoğana düşmanlık yapmak zannediyorlar. Erdoğanda onları vatan haini ilan
etmekten çekinmiyor. Hatta, bilmem kimlere karşı ‘’İstiklal savaşı
başlattığını’’ söylüyor.
Kimse Türkiyenin intiharının farkında değil, hatta o yangına
herkes benzin dökmekten çekinmiyor. Türkiye karanlıklara gömülmekte ve halkın
dahada mağdurlaşmasına aldırış etmiyor.
Erdoğan tıptaki Hipnotizma ( uyutma) tekniğini kullanmağa
başladı. Hipnotizmada ayni kelimeler ve cümleler birisine tekrar tekrar
söylenince temcit pilavı gibi, o insan uyuklamağa başlar. Erdoğanda günde bir
kaç kere, heryerde, noktası virgülü ile aynisini tekrarlıyor. Şunu bilemiyor ki
yapılan hizmetler etrafının siyasi gücü kullanarak yaptıkları istismarları
afettiremez. Birilerinin, Abdullah Gül’ün, yahutta eşi Emine hanımın bu
hipnotizma gayretinden vazgeçmesini hatırlatması aciliyet kesbetmiştir. Düne
kadar bakanlık mevkiine getirdikleri, etik olmadan, bakanlıktan uzaklaşınca
Erdoğana karşı isyan ettiklerini söylüyorlar.
Kılıçdaroğlu yolsuzluğu lanetlerken, partisinin yolsuzluktan dolayı ihraç
ettiği bir şahsiyeti belki bir kaç oy kazandıracağı ümidiyle yerel seçimlerde
aday göstermekten çekinmiyor. Politikacıların ilkesel davranması halk
tarafından beklendiğinin farkında değil. Hatta cemeatlede temas etmesinin CHP
ye gönülden bağlı kimseleri küstürmekten çekinmiyor.
MHP başkanı her seçimde halkın iktidara osmanlı tokatı atacağını beklerken,
kendisin her seferinde osmanlı tokatı yediğinden gocunmuyor. Dayağa doymayan
bir boksör gibi. Millet onun Başbuğunun kaç kere lanetlendiğini unutuyor. Önce
Irkçılık, Tutrancılıktan tabutluklarda tırnakları çekilmişti. Sonra 27 Mayısta
bir numaralı pozisyonda idi. Menderesin ve arkadaşlarının idamına sebep
olmuştu. 27 mayısın açtığı yaralar hala kapanmamıştır. 12 Eylülden öncede
Ülkücü tayfası ile 5 bin solcu gençlerin katliamını gerçekleştirdiler. Şimdide
Kürtlere düşmanlık yaptığından Kürdistana gidemiyor. Böylece bölünmeği dahada
kışkırtıyor. Kürtler ‘’ Biz kardeşiz, ayrılmak
isyemiyoruz’’ deselerde ayrılmak istemedikleri Kürdistandır.
Gün geçtikçe diğer ülkelerde özgürleşen Kürtlerle kardeş olduklarını
vurguluyorlar. Elbette Kürtler Araplarla, Acemlerle, Türklerle kardeş değiller.
Fakat Kürdistanın öteki bölgelerindeki Kürtlerle öz kardeştirler. Zaman zaman
aralarında alınganlık olmuş olabilir. Bu bir mendilin islaklığı gibidir ve kısa
zamanda mendil kurumuş olur. Hakiki kardeşlerle alınganlık böyle bir şeydir.
Benim son senelerde Diyarbakıra (Amed) e yaptığım ziyaretlerde gördümkü
Fıratın ötesindeki halk duygusal olarak, diğer yaşam tarzları ile Türklerden
DEFACTO ayrılmışlar. Bunu görmek için sosyolok olmağa hacet yok. Kürdistanın
dört bölgeside özerkleşince birleşmeleri kaderin cilvesi değidir. Sonra Türkiye
ile AB tarzı bir komşuluğa giderler mi onu zaman gösterir.
Sayın başbakan Atatürk’ün dediği gibi Türkiye Cemeatler devleti değildir.
Bunu ciddiye almalısınız. Bu yasaklama kanunu halen yürürlüktedir.
Hipnotizmalarla vakit geçireceğinize devlet adamı olmağa, meclisi aktive etmeğe
gayret edin yoksa Patrona Halil sizide Silivriye göndermekten imtina etmez. AB
nin bizden beklediği reformları biran evvel oyalamadan gerçekleştirin.
Muhalefetinde Erdoğana laf yetiştirmekten, laf ebeliği yapmaktan ziyade
Türkiyenin karne kırıklarını düzeltecek öneriler üzerinde çalışarak, Cari açığı nasıl kapatacağız, kadın katliamına nasıl son vereceğiz, enflasyonu AB
normlarına (%2) indirmek için neler yapmak gerektiğine dair öneriler üzerine çalışması, ROBOSKİ cinayetinin katili kimlerdir?
Komşularla husule gelen düşmanlıkları nasıl ortadan kaldıracağız politikalarını
teklif etmeye öncelik vermesi beklentilerimiz olduğunu idrak edin. Parti içi
kavgalarada barış gelinceye kadar son verin. Şayet aklınız yetiyorsa. İşsizliği
nasıl ortadan kaldıracaksınız?
Azeriler diyorki: Biz bir millet, iki devletiz. Kürtlerse iki millet tek
devlet(!) olması için iki milletinde eşit haklara sahip olması gerekir.
Köln, 29.12.13..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder